Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Not Bazen ilişki fazla olur, mesafe azalır. İlişki mesafeye üstün gelirse o zaman gazeteci, gazeteci olmaktan çıkar. Yani en azından objektifliğini ve bağımsızlığını kaybeder.İlişki ve mesafe dengesini sağlamakla gazeteci bağımsızlık ve etkinlik hedefine ulaşabilir. Basına güven de böyle sağlanır.Bugün, ilişki-mesafe dengesini gözetmeyen tipler var mı?"İstisnalar kaideyi bozmaz."Dün de vardı, bugün de var.* * *BİR süredir bazı gazeteciler "akredite gazeteci"lerden yakınıyorlardı. Daha doğrusu, gazeteciler için uygulanan bu akreditasyonu eleştiriyorlardı.Şimdi ise, o gün akredite gazeteciliğin aleyhinde yazan gazeteciler, kendilerine "dost gazeteci"ler denilmesini hazmediyorlar.Mesela, Başbakan hep aynı gazetecileri uçağına davet ediyor. Mesela, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu "dost gazeteci"leri Huber Köşkü'nde kahvaltıya davet edip onlara en iyisinden, en yumuşağından Kayseri pastırması bile ikram ediyor!..Peki, Köşk'te ağırlananlar Cumhurbaşkanı'nı, kahvaltıda ağırlanmamışlar kadar, objektif eleştirebilirler mi? Veya onlara objektif gazeteci gözüyle bakılır mı?Zannetmem. Çünkü onlar birçok kişi için ilişkiyi mesafeye tercih etmiş gazeteciler olarak görüleceklerdir. Yani yıllarca eleştirdikleri "akredite gazeteci"ler yerinde artık kendileri vardır.* * *DİĞER üst düzey görevler bir yana, ben 8 yıl genel yayın yönetmenliği yaptım.Saydığım, sevdiğim, özellikle gazete dışındaki büyüklerimizi devamlı kırdım. Niye? İlişki ve mesafe dengesine dikkat ettiğim için.Bu meslekte benzer titizliklerle objektifliğini, saygınlığını koruyan çok meslektaşım var.Ben beraber yiyip içip, içli dışlı olan gazetecinin o siyasi kişi hakkında veya partisi için lehte veya aleyhte manşet atarken tarafsız olamayacağı veya tarafsızlığından şüphe edileceği, en azından rahatsız olacağı ve edileceği kanaatindeydim.* * *BUNDAN böyle Cumhurbaşkanı'nın sofrasında yiyip içen, mesafeyi, samimi olmakla azaltan "dost gazeteci"lerin yazılarına da şüpheyle bakacağım...Devamlı Başbakan'ın uçağında olan kişilere baktığım gibi... GAZETECİLİK genellikle "ilişki" ve "mesafe"dir. Evet gazeteci olarak "ilişkili" olacak ama bu, ölçülü olacak, yani "mesafe"li olacak. Güneydoğu'ya da doğalgaz gidiyor.Bugün Türkiye'de doğalgaz kullanan il sayısı 45'e ulaştı.Bu iyi, iyi ama fiyatlar ne olacak?Ve bu işin yetkililerinden Fatih Birol, "Yüksek enerji fiyatlarına alışmalıyız, düşüş beklemeyin" diyor. Oysa hükümet ne için var? Doğalgaz kullanan il sayısını çoğaltmak kadar fiyatları düşük tutmak da onun görevi değil mi?Oysa o zam peşinde... DOĞALGAZ ÇIKMAZI Cemil İpekçi: "Kadın olsam türban takardım." Tak öyleyse! Ulaştırma Bakanı için bir gazetemiz, "Cesur bakan" diyor. Özel bir şirketin uçağına bindiği için. Bir gazetenin 8 sütun başlığı: "Her gün 100 şirket kapanıyor." Bir başka gazete: "AKP, en az 10 yıl daha iktidarda kalır. Vatandaş neye inansın? Elektronik sigara yasaklandı. Darısı gerçek sigaranın başına!.. Şundan bundan... Adam aşçı.202'si yatılı, 424 ilköğretim öğrencisine yemek yapıyor.Adam okulda fenalaşıyor ve hastaneye kaldırılıyor.Ve bu aşçının verem olduğu anlaşılıyor. Ve bu aşçının okulunun 22 öğrenci ve 6 öğretmenine verem mikrobu bulaştırdığı anlaşılıyor.Pes doğrusu!.. Kara mizah gibi ERMENİSTAN Ermenistan'ın çıkarı Türkiye ile dost olmaktır, dedik ve şunları ilave ettik:Diyasporanın düşmanlığı olmasa sınırlar açılabilir. Ermenistan Ermenileri Türkiye'de daha rahat çalışabilir. Daha rahat kazanıp daha rahat yaşayabilir. İşte Ermenistan Ermenilerinin bu rahatlığına diyaspora engel oluyor.Tahrikler Akdamar Kilisesi'nin açılışı arifesinde de yaşanmıştı. Türkiye, Erivan'daki yöneticileri açılış merasimine davet ettiği halde, onlar AGİT'in uluslararası memur statüsündeki Türk gözlemcilerini Ermenistan'a sokmamışlardı.Oysa Türk halkı, Eurovision yarışmasına katılan Ermenistan sanatçılarından 12 "tam puan"ı esirgememişti. Hem de Ermenistan Türk sanatçılarına hiç puan vermemişken.Yazıdan şu sonuç çıkıyordu:Diyaspora Türkiye ile Ermenistan'ın arasını bozuyor.Pazar günü Hürriyet'in bu Ermeni işini kurcaladığını gördüm. Manşet "Emriniz olur"du.Gazete, Türk-Ermeni ilişkilerinin geleceğini Ermeni Meclis Başkanı'na sormuştu. O da Meclis'in görüşünü aksettiriyordu ve cevaplardan Ermenistan'ın dostluk arayışından uzak olduğu anlaşılıyordu. Türkiye soykırım için 14.5 milyar dolar ödemeli.301. madde kaldırılmalı.Sınırlar Sevr Anlaşma-sı'ndaki gibi olmak üzere yeniden belirlenmeli. Demek ki, Ermenistan tarihte yeni bir sayfa, Ermeniler için yaşam sayfası açmak istemiyor.Ne diyelim, "Kendi düşen ağlamaz..." Kendi düşen ağlamaz ADAM YOK Dünyada "adam gibi adam kıtlığı" var. Bizde de...Örnek mi?İşte Rusya.Koca, dev bir ülke. Ama ülkeyi yönetecek birkaç kişi çıkmıyor. Varsa yoksa Putin.Putin'in aynı güçte, kuvvette rakipleri yok. Devlet başkanlığına önümüzdeki yıllarda da devam edebilmek için şimdi başbakan oluyor.İşte Küba. Castro 80 yaşını geçti, ağır hasta ama yine rakipsiz.Gelelim Libya'ya. Devlet Başkanı Kaddafi Fransa'ya bile çadırıyla gidiyor. Ne demeli?Neyse, kısa keselim.Gelelim Türkiye'ye.Türkiye'de adam gibi adam var mı?Adam demekle 72 milyonu iyi yönetebilecek demek istiyoruz.Bu, iyi yönetecek olabilenler 2-3 veya daha fazla olabilmeli. Halk da birini seçmeli...Oysa şöyle bir bakın, örneğin Türkiye'de merkez sağ yok. Bir DP vardı. Ama şimdi onun da yerinde yeller esiyor. Belki bu yüzden AKP yüzde 47 oy aldı.Yani adam gibi adam yokluğundan merkez sağ da yok oldu... dheper@milliyet.com.tr Merkez sağ battı