Ben geçen hafta bu köşede buna dikkati çekmek istedim.İstediğim "dikkat" çekilmiş oldu.Bir haftada bu konuda çok yazı ve haber okuduk.Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek utanmadan "Macera zamanı değil" diyerek katliama karşı sessiz kalışını izah etti!..Suudi Arabistan Hizbullah'ı suçladı. Onlara destek veren İran'ı kınadı. Yani İsrail'in, yani Amerika'nın yanında yer aldı.Kral Abdullah günler sonra sessizliğini bozdu.O da BM'den bölgeye müdahale isteyebildi!..Arap Birliği "savaş"ı BM'ye havale etmekle yetindi.Oysa dünyada İsrail'in yaptığının bir katliam olduğunu bağıran pek çok ülke vardı.Yani, Arap rejimlerinin başındakiler korktular. Hizbullah ve Hamas'ın zayıflatılması uğruna Arap çocuklarının öldürülmesine seyirci kaldılar."Bu ne biçim Araplık?.." diye sormak hakkımız değil mi?* * *BM, diğer bazı ülkeler gibi Türkiye'den de, Lübnan'da görev yapacak güce asker istiyor.Türkiye hükümeti de asker göndermekten yana.Yalnız bunun için ateşkesin sağlanmasını şart koşuyor.Oysa Türkiye kamuoyu bu konuda ikiye ayrılmış durumda.Birinci grup, asker göndermek, Ortadoğu'da söz sahibi olmak demektir, diyor.İkinci gruba göre ise, Kuzey Irak dururken Lübnan'a asker yollamak da ne oluyor?Üstelik hatırlayalım, bize terörist yetiştirip yollanan Bekaa Vadisi'ni koruyan, kollayan Lübnan değil midir?* * *İKİNCİ gruptakiler için, "İleri sürdükleri geride kaldı" diyebilir miyiz?Talabani ile Barzani'nin PKK'yı tasfiye planı yürürlüğe kondu mu? Kuzey Irak'ın resmi planı PKK için meydana çıktı mı?5 bin PKK'lı şöyle veya böyle eritilecek mi? Bu iyimserlik gerçekçi mi?* * *PEKİ şu film ne ifade ediyor?ABD ve İngiltere'ye yollanan, Kuzey Irak'ın propagandasını yapan bir film var.İşte bu filmlerde Türkiye'nin bir bölümüne Kürdistan deniyor ve Kuzey Irak'a dahil ediliyor.Yoksa 5 bin PKK'lıyı eritme planı derken her zamanki gibi Talabani ve Barzani Ankara'yı uyutmak mı istiyor?* * *Arap yöneticiler de, Kuzey Iraklı yöneticiler de Türkiye'yi sevmiyor. Fırsat buldukça Türkiye'nin kuyusunu kazıyorlar. Tarih boyunca böyle oldu.Ortadoğu'da yalnız olduğumuzu bilelim, ona göre davranalım. LÜBNAN'da ölenler Arap. Ama Arap dünyası susuyor. Bir araştırmaya göre dünyanın en mutlu ülkesi Danimarka imiş.Danimarka'yı İsviçre, Avusturya, İzlanda izliyor.Mutluluğu etkileyen en önemli faktörlerin sağlık, eğitim ve refah olduğunu bilerek Türkiye'yi bu sıralamada bir yere koyabilirsiniz. AH BİR MUTLU OLSAK! Iğdırlı H.T. PKK'lıydı. Ama önceki gün Tendürek Dağları'ndan indi, teslim oldu.Ve H.T. güvenlik güçlerine, "Kardeşim askerde. Kardeşin kardeşe silah çekmeyeceğini düşünerek teslim oldum" dedi."Kardeş kardeşe silah çekemez" sözü çok önemli.Bunu Türkiye'de yaşayan bütün insanımız için niye düşünmüyoruz ve uygulamıyoruz? 70 milyon kardeş değil mi? Kardeş kardeşi vurur mu? ÇETİNER Reha Mağden, Halit Çapın, Duygu Asena, Ergil Tezerdi ve Yılmaz Çetiner... Üst üste kaybettiğimiz meslektaşlarımız.Ben bu kayıplarımızdan üçüyle çalıştım, üçünü tanıdım.Halit Çapın, Duygu Asena ve en uzun süre de Yılmaz Abi...Benim 42 yıllık gazetecilik hayatım Milliyet'te geçti. Bu sürede pek çok gazeteci de Milliyet'e geldi gitti. İşim yazı işlerinde olduğu için onları yakından izleme fırsatı da buldum.Halit Çapın'ı tarife hacet yok. Adeta röportaj sihirbazıydı. Hastalanmasa, yaşantısıyla gençlere günümüzde muhabirlik dersi verirdi.Rahmetli Özer Oral, kata değil, 4. Gazeteciler Kooperatifi'nde müstakil eve girmem için bana bastırıyordu. Ve bu sırada Çapın'ın bana söylediği cümleyi de hâlâ unutmam, "Kooperatiflere girip sıkıntı çekme. Nasıl olsa damatlara kalacak, paran varsa ye..." Bu bir felsefeydi, onun felsefesi...Duygu ile ilişkilerimiz samimi ama mesafeli idi.Onun Milliyet'te bir köşesi vardı. Kadın sorunları konusunda tek isimdi, simgeleşmişti.Ya Yılmaz Çetiner yani Yılmaz Abi... Az beraber olmadık ama o da bizi yalnız bıraktı gitti.Üç çalışma arkadaşımı kaybetmek bana büyük üzüntü veriyor. Çapın ve Duygu HAKSIZLIĞA KARŞI Tarih bunu yazacak.Sıkışınca Türkiye'de yapılmayacak şey yok.İşte Cumhurbaşkanı ve Başbakan anlaştı ve bir kararnameyle, teamüllerin dışına çıkılarak Genelkurmay Başkanı atandı.Sıkışma dedik. Bu ne demekti?30 Ağustos'ta genelkurmay başkanı olması beklenen Büyükanıt'ın aleyhinde ani bir kampanya başlatıldı.Cep telefonlarına geçilen mesajlarda, Büyükanıt'ın Yahudi asıllı olduğu, Genelkurmay Başkanı olunca İsrail'e yardım edeceği yazılıydı. Aynı saatlerde Ankara'da bazı kişilerin bilgisayarına 15 sayfalık mesajlar geçildi. Bunlardan biri de Cumhurbaşkanı Sezer'e ulaştı.Benzer mesajlar geçen hafta İstanbul'da bulunduğu sırada Başbakan Erdoğan'a da iletilmişti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Savunma Bakanı harekete geçti.Daha Yüksek Askeri Şûra başlamadan kararname hazırlanıp Çankaya'ya gönderildi. Cumhurbaşkanı Sezer, hiç beklemeden kararnameyi imzalayıp kamuoyuna duyurdu. Böylece ilk defa bir genelkurmay başkanı kararnamesi, YAŞ öncesi açıklanmış oldu.Bu, herhangi bir haksızlık veya tehlike karşısında zirvedekilerin birleşebileceğini göstermesi bakımından rahatlatıcı bir gelişmeydi ve son günlerdeki can sıkıcı olaylar içinde sevindirici oldu. dheper@milliyet.com.tr Büyükanıt olayı
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025