Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Günlük işlerle uğraşmaktan yıllarca devam edecek planlar yapamıyoruz.
Bu cümle ile derdimi anlatabildim mi bilmem.
Her gün konu değişiyor. Her gün ayrı bir problem.
Gazetelerin manşetlerinden belli değil mi?
Bu politikacılarımızın da kolayına geliyor herhalde.
Mesela bazı konularda bile, kalkınmada, eğitimde en önemlisi dış siyasette yıllar sürecek, devamlı bir politikamız yok. Ortadoğu’ya bakın görün.
Her gün Ankara başka telden çalıyor. Bugün böyle yarın şöyle...
İç savaşın eşiğine geldik.
Bu ne biçim yönetim. 76 milyon böyle mi idare edilir?
Onun adına politika her gün değişir mi?
Buna dense dense istikrarsızlık denir.
***
Türkiye bir fırsat yakalamıştı.
“Adriyatik’ten Çin Seddi”ne sözü söylendiği gün boş bir söz değildi, ama kısa sürede biz o sözü boş laf haline getirdik.
Ve Türkiye yakaladığı fırsatı kaçırdı.
27 Mayıs 1960’ta, liberalleşmekte olan Türkiye’nin bir hükümet darbesiyle ekonomik modernleşme saati bombalandı.
Biliniyordu ki “Küçük Amerika” liberal ekonominin formülüydü.
“Her sokakta bir milyoner” sloganı da özlemi...
1971’in arifesindeki olaylar ve 1971 müdahalesi, 1980 arifesindeki olaylar ve 1980 müdahalesi hep Türkiye’nin gelişmesine darbe vurdu.
Oysa Türkiye demokrasi içinde kalkınmayı da becerme yolundaki bir ülke konumundaydı.
Ve bize göre bu konuda dünyada örnek sayılabilecek bir durumdaydı.
Ama demokrasiye kaç kez darbe vuruldu.
***
Oysa demokrasi ekonominin motorunu oluşturdu Türkiye’de.
1950’lerden 2014’lü yıllara geldik; liberal ekonomi ve onun varlığı için, gerekli olan siyasal liberalizmin, demokrasinin yaşaması amaçlı mücadelelerle geçti günler, aylar...
Ve sonuçta hep demokrasi kazandı.
Türkiye, inkıtalara da uğrasa demokratik ortamda gelişti, makineleşti, modernleşti, ekonomisini geliştirebildi.
Bugün geldiğimiz noktadan gerilemeye bu toplumun hiç niyeti yok.
76 milyon Türk, özgürce çalışıp, kazanıp, adil paylaşıp, insan gibi yaşamak istiyor.
Bunun demokrasinin nimeti olduğunu da biliyor.
Ya yöneticilerimiz?..
Onlar kalıcı politikalar yerine günlük işleri, didişmeleri tercih ediyor.
Yazık.

Haberin Devamı

SİVİLLER
Atıp tutuyor

Haberin Devamı

Bazı siviller atıp tutuyor.
Oysa askerler susuyor.
Neymiş, Türk topçusu Kobani’de IŞİD’çileri top atışına tutabilirmiş... Türkiye helikopterlerle vurabilirmiş...
Atma...
O bu kadar kolay mı?
Kolaysa bunu askerler söylemeli.
Sen nereden biliyorsun?
Sonra, bu savaş sayılmaz mı?
Suriye topraklarına girmek bu kadar kolay mı?
Suriye yolgeçen hanı mı?
Koalisyondaki bazı devletler de temelsiz konuşuyor.
Türkiye’ye yükleniyor.
Oysa onlara “Gel, savaş” denebilir.
Uzaktan ahkâm kesmek yerine, gelin, savaşın.
Bak, tezkere yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesine izin veriyor.
Gelin ve IŞİD’le savaşın.
Türkiye’ye akıl vermeyin, aklınızı kendinize saklayın.
Hariçten gazel okumayın.
Olmaz mı?
Türkiye’yi savaşa itiyorlar, dikkat!..
Ama Kürtler bizim kardeşimizdir, onları şöyle veya böyle korumak da bizim görevimizdir.
Bunu da bilelim.

Haberin Devamı

TAKSİ
Yanlışlar...

Şimdi de şoförler ele alındı.
Bana sorarsanız çok geç bile kalındı.
Şoförlerin artık “görgülü” olmaları sağlanacakmış.
Kısacası, görgüsüze ehliyet yok. İster inan, ister inanma.
“Görgü”yü Türkçe lügat şöyle tarif ediyor:
“Görgü 1. Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları, terbiye. 2. Bir kimsenin, karşılaştığı ve kişiliği üzerinde olumlu etki yapan deneysel bilgi, deneyim. 3. Görmüş olma durumu: Görgü kuralları: Bir toplumda veya toplulukta, davranışların dış biçimlerini denetlemeye yönelik olan kuralların bütünü, adabımuaşeret. Görgü tanığı: Tanıklığı, olayı görmüş olmasına dayanan tanık.”
Maksat taksicileri görgülü etmekse önce taksiciliği rekabete açalım. Plaka tehdidini kaldıralım, isteyen taksi çalıştırabilsin.
Bugün taksiler kaç kişinin elinde toplanmış ona bakalım.
Taksi plakalarının çok yükselen fiyatını görelim.
Taksilerin pisliğinin, bakımsızlığının, her şeyin bu kötü idare tarzına bağlı olduğunu bilelim ve bu gidişi düzeltelim.
Gerisi kendiliğinden gelir.

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...

- “Demirtaş: “Bugün el ele verme günü.”
Dün değil miydi?
- Soner Yalçın:” Telafer’e susanlar Kobani diye niye feryat ediyor?”
Yılın sorusu
- Başrahip: “Ruhban okulunu açıyoruz.”
Ankara neredesin?
- Türkiye ilk 5’te.
Hemen sevinmeyin, cari açıkta.
- İtfaiyede rüşvet.
Bir o kalmıştı.
- Arınç: “Öncelik Türkiye’nin güvenliği.”
Onun için mi sıfır problemi terk ettik?
- Poşetli dilenci dede atom bilgini çıktı!..
Ne günlere kaldık.
- Sezen Aksu: “Nefsinize sahip çıkın öküzler...”
Öküzler ne zamandır senin dilinden anlıyor?
- YÖK Prof’tan ilkokul diploması istemiş.
Demek ki üniversite diplomasına itimadı yok!...
- Haydarpaşa Garı da satılacak.
76 milyon neredesin, bu tarih senin değil mi?
- 228 bin dolara parfüm satışa sunuldu.
Acaba bizden kaç kişi hücum etti?