ERBAKAN 24 Aralık'ı "demokrasi bayramı" ilan etti. Yani dün bayramdı.
Aslında "demokrasi bayramı" değil "Refah bayramı" deseydi daha gerçekçi olurdu.
Bir de tarih düzeltmesi gerekiyor.
Erbakan'ın ilan ettiği bayramın başlangıcı 24 Aralık 1995 değil, 1996 olmalı.
Çünkü Refah'ın yüzde yirmi ile Türkiye'nin kaderine el koyuşu bu yıl gerçekleşti.
Bakın Refah'a oy vermeyen yüzde 80'e rağmen Türkiye'de yapı, RP'nin anlayışı ve arzusu yönünde değişiyor.
* * *
TÜRKİYE merkez sağın iktidarını bekliyordu.
DYP ile ANAP aynı tabana, aynı felsefeye dayanıyor. Toplam oyları yüzde 30 - 35'lere varıyor. Onlar iktidar olup uzun süre bu iktidarı koruyabilirlerdi.
Merkez sol da muhalefeti temsil ederdi. Onlar da bir araya gelirlerse toplam oyları yüzde 30'lara varıyor.
Türkiye'de de Batı demokrasilerindekine benzer denge böylece sağlanmış olurdu.
Refah yüzde yirmi ile, diğer küçük partiler de aldıkları oy oranlarına göre Meclis içinde veya dışında muhalefeti temsil ederlerdi.
Bu tablo istikrarın teminatı sayılabilirdi.
Ama Türkiye'deki bu hesap beceriksiz ve derinliksiz liderler nedeniyle uçtu gitti.
Bugünkü karamsar tablodan da, yüzde yirminin Türkiye'nin yapısını altüst etme başarısından da o beceriksiz liderler sorumlu.
Ve o, yöneticilere eyvallah diyen partililer, milletvekilleri...
Bugün Türkiye'nin 70 yıllık çabasının temeline dinamit konuluyorsa bunun mesulü Çiller'dir, Yılmaz'dır, Ecevit'tir, Baykal'dır, Türkeş'tir.
Ve de özellikle Çiller...
Refah'a teslim olup, onun, komplekslerini tatmin etmesine araç olduğu için.
* * *
İRAN Cumhurbaşkanı Rafsancani'nin kızına kızıldı.
"Türkiye Şah'tan önceki günlerdeki İran'a benziyor" dediği için.
Bir bakıma doğru; Şah'tan hemen önceki günlerde İran'da solun iktidarı bekleniyordu. Oysa iktidara el koyan Humeyniciler oldu. Çoğunluğu temsil etmedikleri halde.
Türkiye'de de bu açıdan benzer durum yok mu?
Öyleyse Faize Rafsancani'ye neden kızıyoruz?
Merkezin iktidarı beklenirken Refah oy azlığına rağmen tek başına iktidardaymış gibi ülke kaderine hakim olmadı mı?
Geliş yolları farklı da olsa sonuç aynı...
* * *
YÖK Kanunu değişiyor. Üniversiteler, Refah'ın sultası altına alınmak isteniyor.
Belediyelerle ilgili, Yerel Yönetimler Yasası değişiyor. Amaç aynı.
Genelkurmay'ın statüsü değiştirilmek isteniyor. Orada da Refah'ın çıkar planı var.
Başörtüsü bir siyasi sembol olarak kullanıldı ve şimdi onunla ilgili mevzuat değişiyor. Refah'ın isteği yasallaşıyor.
Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmayacağı, Başbakan'ın sözlerinde ifadesini buluyor.
Batı dışlanıyor.
Doğu'ya hesapsız, kitapsız bir hayranlık sergileniyor. İttifaklar kuruluyor.
Avrupa, Amerika, Gümrük Birliği unutuldu. Şimdi Rafsancani'nin ve kızı Faize'nin tavsiyeleri, eleştirileri gündemde.
Refah; devleti de, cumhuriyeti de, hükümeti de almış gidiyor.
Nereye?
Ortadoğu'nun yıldızı, demokratik, laik, bölgesinin güçlü ülkesi Türkiye Cumhuriyeti karakter mi değiştiriyor?
Sağcı, solcu tüm siyasi liderler ve kadrolar, özellikle de Boğaziçi Üniversitesi'nin genç, eski öğretim üyesi Tansu Çiller uyuyor mu?
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025