SİYASİ istikrarsızlık seçim sistemi tartışmasını da sık sık gündeme getiriyor.
Aslına bakarsanız bu ihtiyaç ve buna bağlı tartışma özellikle Mart 1994 yerel seçim arifesinden beri sürüyor.
Hatta, ANAP lideri Mesut Yılmaz yıllar önce, 1992'de "dar bölgeyi, parlamenter sistemdeki tıkanıklığı aşmak için" ileri sürmüştü.
Tartışma devam ediyor da konuyu ciddi ciddi ele alan yok.
Neyse, şimdi yeniden görüyoruz ki DYP'nin iki turlu seçim sistemi arayışına ANAP'tan da olumlu katılım var.
ANAP Manisa Milletvekili Tevfik Diker istikrarsızlığı önlemek için hazırladığı ve Mesut Yılmaz'a sunduğu rapordaki iki turlu seçim sistemini öneriyor.
Diker'in önerisinin içeriği bu aşamada önemli değil. Önemli olan girişimi.
Bazı partiler seçim sistemi üzerinde ciddi olarak durmaya karar verir ve bir araya gelirlerse içerik en uygun şekilde saptanabilecektir.
Yeter ki ortak adım atılabilsin.
* * *
GÜÇLÜ yönetimlere sahip olmanın bilinen en kolay yolu seçim sistemini değiştirmekten geçiyor.
"İki turlu dar bölge" özlenen iki partili sonucu doğurması bakımından bizim için biçilmiş kaftan sayılabilir.
Zaten Avrupa'nın pek çok ülkesinde ve Amerika'da da işler sonuçta iki büyük partiyle yürütülmüyor mu? İstikrar böylece sağlanmıyor mu?
* * *
DEMOKRASİLERDE çeşit çeşit seçim sistemi var. Bunlardan biri de bugün bizde uygulanıyor. Ve bu uygulamanın sonunda, "Milli irade, halkın iradesi en saf şekilde Meclis'te aksini buluyor" deniyor.
Peki, gerçek böyle mi? Bakın duruma:
Oy pusulalarına girecek adayları ya küçük bir partili grup seçiyor, ya da genel merkez denen 3 - 5 kişi tayin ediyor. Onlar beğendiklerini istedikleri sırayla listeler haline getiriyor, 30 milyon seçmene de "işte oy pusulası" diye sunuluyor. Onların liste başına koyduğu kişi peşinen milletvekili. Meclis'in % 70'i seçimden önce belli. Şimdi biz buna halkın iradesi mi diyeceğiz?
Bugün uygulanan sistem en demokratik yöntem değil, seçmenin iradesini en serbest şekilde aksettiren yöntem de değil.
O zaman, neden "iki turlu dar bölge" sistemi olmasın?
Her parti bir bölgeden göstersin tek adayını. Partiyi mi, adayı mı, ikisini birden mi, neyi beğenirseniz verirsiniz oyunuzu.
Tanımadığınız, bilmediğiniz adaylarla doldurulmuş, parti ambalajına sarılmış isimlere veya tanınmış, sevilmiş kimselerin sürükleyeceği alt kadrolara gözü kapalı gitmez oyunuz. 3 - 5 kişinin hazırlayıp önünüze serdiği birkaç partinin listesine oy vermek zorunluluğu gibi bir yapmacık da ortadan kalkar.
* * *
"DAR bölge" sisteminin sakıncaları yok mu? Tabii var. İki partili sonuca götürdüğü için hem beğeniliyor, hem de eleştiriliyor.
"Kazanan partinin oyu parlamentoya abartmalı yansır, kaybedenler adeta ezilir" diyenler var.
Daha çok yöresel nüfuz sahibi adayların seçilmesine elverişli olduğunu iddia edip sakınca belirtenler var.
Ama daha çok sakıncayı bugünkü sistemde görmüyor muyuz, yaşamıyor muyuz?
Oyumuzu bilerek, tanıyarak vermek ve Meclis'e irademizle adam yollamak istiyorsak sakıncaları izale edilerek "iki turlu dar bölgeyi" kullanabiliriz.
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025