Türkiye’de, sebep ne olursa olsun toplumun iyi yönetilmediği anlaşıldı.
76 milyonun hayatı tehlikede.
Rahat uyuyamazsınız.
Hayatınız ve mallarınız her an tehlikede ve bu tehlikeyi doğmadan yok edecek ve 76 milyona demokrasi içinde huzurlu bir yaşam ortamı sağlayacak idarecilerden yoksunuz.
Son olaylar işte bunu gösterdi.
Halk yer yer ikiye ayrıldı ve birbirleriyle çatıştı.
Bu çatışmada ateşli silah da kullanıldı.
Okullar yakıldı.
Bankamatikler tahrip edildi.
Cam, çerçeve kırıldı.
Dükkânlar, evler ateşe verildi.
Marketler yağmalandı.
Ambulanslar, otobüsler, otomobiller yakıldı.
İşyerleri kullanılmaz hale getirildi.
Binalar yıkıldı.
Yollar çeşitli engellerle kapatıldı.
Belki en önemlisi de Atatürk heykelleri ve birçok yerde Türk bayraklarının yakılması oldu.
Kamu düzeni bu mu?
Bu düzeni kim sağlayacak?
Önce iktidar.
Ama görev iktidar kadar muhalefete de düşüyor.
Düzenin sağlanması iktidar kadar muhalefetin de görevi.
Yoksa bu vatanı bir anda ateş içinde bulabiliriz.
Kaybederiz...
***
HDP işin başında herkesi “sokağa çağırdı.”
Ve “tahrip” başladı.
Şimdi HDP de provokatör arıyor.
Hem suçlu, hem güçlü.
Sokağa çağırdığı gibi, sokakları terk etmeye de, geriye de çağırsa ya.
Yok, sokaklarda kardeş kanı dökülsün, kaos olsun, yakılsın, yıkılsın.
Bayrağımıza hakaret edilsin.
Olur mu?
Oldu.
***
Bu sözler Kobani’nin aleyhine sayılmasın.
Kobani’dekiler bizim akrabalarımız. Onların başımızın üstünde yeri var.
Ama onları bahane edip Türkiye’yi savaş alanı haline getirmek isteyenlere de arka çıkamayız, çıkmamalıyız.
***
CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu konuda basın toplantısı yaptı.
Buna “durumdan istifade etmeyi istemek” demek daha doğru olur. Siyasi çıkar peşinde koşmak gibi bir şey...
CHP Başkanı bana göre yine liderlik gösteremedi.
Yeni bir tezkere ile askerimizin Kobani’ye gitmesini istedi.
Suriye’ye girmek isterken Rusya ve İran’ı unuttu. Birleşmiş Milletler’i yok saydı. Gırtlak kesen IŞİD’i de unuttu.
Yazık.