Ben ne dedim? Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik dedik.
Yani, Başbakan Erdoğan her şeyi ama her şeyi, baldıran zehiri bile içmeyi göze aldı.
Zaten başka bir yol gösteren muhalefet de yok.
Hem de 30 yıldır yok.
Başa dönelim.
Bizim Başbakan’ın anladığımız sözleriyle başa dönelim.
Silahlar ya bırakılacak ya gömülecekti, herhalde bunlar gizlice pazarlık ediliyordu.
Ve bize, halka göre bu pazarlıklar da iyi gidiyordu.
***
Bu arada “akil adamlar” çıkarıldı.
Bu insanların tek tek görüşlerine saygı duyuyoruz veya karşı oluyoruz.
Bunların çoğunu hem de pek çoğunu TV programlarında izliyoruz. Onların çoğunun birbirinin aleyhinde konuşmalarına da şahit oluyoruz.
Kim, kimler olduklarını biliyoruz.
Bunlar 7 ili dolaşıp nabız tutacaklarmış. 7 grupmuşlar. Birbirlerini yeni tanıyan da varmış.
***
Kısa bir süre sonra bu çalışma bitecek ve 76 milyon huzura erecek. Bu sonuç bana masal gibi geliyor.
***
Kestirme yol şu değil mi?..
Başbakan’ın adamları temas halinde, bu adamlar son bir kez muhalefetle de görüşür..
Halk savaş istemiyor. İsteyen varsa sınır dışına yollanır.
Mahalli yönetimler güçlenir, topyekün kalkınma başlar.
Sınırlar kontrol altına alınır. Yatırımlar başlar. Buna da APO “olur” verir o kadar.
***
Akil adamlar ne diyecek, ne cevap alacaklar. Bir seçim boyu seçmenin ne istediği saptanamıyor, akil adamlar bunu nasıl saptayacak?
Boşuna vakit geçirme... İnşallah değildir.
CEVAP
Çeşit çeşit
Akil adamlar konusunda her kafadan bir ses çıkıyor.
Nereden nereye? Kimine göre Erdoğan ve APO temel taşlarda anlaşmışlardı. Anlaşmışlardı da bir teferruat kalmıştı.
Mayısta silahlar artık susuyor ve çekiliyordu. Teröre bulaşmıyor onlar, kendi evlerinde oturuyorlardı.
Bunların hepsi yazıldı.
Biz 76 milyon buna inandık, yine de inanmak istiyoruz.
Yalnız bu inancımızın ortasına akil adamlar çıktı.
İşler iyi iyi derken, ama bunlara ne lüzum var.
Sonra halk bunları yakından tanıyor mu?
TV izleyenlerin bazısı bu insanları biliyor ya da bilmiyor.
Bu adamlar kısa bir zamanda bir araya gelip, kısa günde bir kanaate varıp bölge halkını ikna edecekler.
Benim anlayışsızlığıma verin. Neyse bir süre sonra bu çalışma bitecek.
Sonuçlar aydınlanacak, biz de Hanyayı - Konyayı göreceğiz.
Ya devletin pazarlığının istekleri ortaya çıkarsa veya tam tersi olursa ne olacak? Ayıkla pirincin taşını.
TAYYİP’İN
İstanbul’u
Yıllar geçti, Başbakan yine hatırlattı.
“Ben İstanbul Belediye Başkanı olduğum zaman İstanbul’un nüfusu 8,5 milyondu.
Bugün 15 milyon nüfusu var. Trafik arapsaçı gibi. Gecekondudan geçilmiyor.”
Tabii bunların özetini Belediye Başkanı açıkladı. “İstanbul’un yüzde 70’i kaçak” dedi.
İşi uzatmak manasız, bundan başka İstanbul yok.
Ve yıllar önce Tayyip Erdoğan, “İşi ve evi olmayan İstanbul’a koşmasın” demişti.
Bu çok doğru bir hüküm, geç kalındı sayılmaz.
Unutulmasın Menderes İstanbul’a kıymet verirdi. Onu Erdoğan takip etti.
Yoksa İstanbul gecekondu ve ispirto şehri olacaktı.
Vatan Caddesi’nde karpuz satan el arabaları doluydu. Her semt benzer şekildeydi. İstanbul büyük bir köydü.
Bugün bile bakımsız semtlerimiz çok. Çöl gibi. Ovamız kalmadı. Başıboş minibüsler, kamyonlar “Deli dana” gibi. Trafik polisi az, ceza yetersiz, park yeri yok.
Rüşvet hâlâ geçer akçe mi?
Yani, İstanbul’un derdi yazmakla bitmez. Ama Başbakan vakit buldukça büyük işler yanında, İstanbul’un şu küçük zannedilen sorunlarına da değinse... Hele hele estetiğine!...