BU seçimde de kadınlar siyasette ikinci planda bırakıldı.
Aday listeleri bunu gösteriyor.
Seçme ve seçilme hakkının ilk kullanıldığı 1935'teki seçimlerle 1937'deki ara seçimlerde 18 kadın milletvekili olurken, bugün Meclis'teki kadın sayısı 13.
18 Nisan için aday listelerindeki seçilebilir yerlere konan kadın sayısı ise ancak 25'e varıyor.
Son yıllarda çeşitli ülkelerin parlamentolarında, kadınlar artan oranlarda temsil ediliyor.
İsveç parlamentosunda yüzde 40.4, Norveç parlamentosunda yüzde 39.5 gibi.
Kadın parlamenter oranı Finlandiya'da yüzde 33.5, Almanya'da yüzde 25.7, İngiltere'de yüzde 18.2, İtalya'da yüzde 20, İspanya'da yüzde 20, Fransa'da yüzde 12, Uganda'da yüzde 16. Arjantin'de yapılan son seçimlerde ise yüzde 25 oldu.
Bu oran Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ise sadece yüzde 2.4.
Seçme ve seçilme hakkını kazanmış olmak, seçilmek için yetmiyor. Erkek hakimiyetini de kırmak gerek.
Kadın - erkek eşitliğinin demokrasinin temeli olduğuna, kadınsız demokrasi olamayacağına, hem inanmak hem de toplumu inandırmak lazım.
Bir dahaki seçime kadar...
Ve bir kadın
MECLİS'e türbanla girilebilir mi, girilemez mi?
Bu tartışma uzun süredir yapılıyor.
Fazilet Partisi'ne Refah'tan miras kalan bir konu bu.
FP'nin savunduğu toplumsal, ekonomik, politik konular bilinmese de türban biliniyor!
İsmi de üstünde, tartışılan;
"türban", "baş örtüsü" değil.
Çünkü türban bir sembol, bir siyasi amblem, bir bayrak. O nedenle baş örtüsünden çok farklı. Türban savunucuları baş örtüsü bağlamıyor. Türban bağlıyor. Baş örtüsünün siyasi bir sembol olmadığı, inançla ilgili olduğu biliniyor. Oysa türbanın dini inançtan çok, siyasi inançla ilgisi var. Ve bu ilginin afişe edilmesi için o kullanılıyor.
Böyle olunca da türban yanlıları kadar türban karşıtlarının olması da normal değil mi?
* * *
BU arada türbanlı olmasalar da türban tartışmalarını kendi siyasi amaçlarına alet edenler de var. Bunlar, türban takmayan ama türbandan parsa toplamaya çalışanlar.
Kanal 7'deki son tartışma programında izledik; Doç. Dr. Oya Akgönenç.
Kanal 7'deki programa faks notuyla katılan bir izleyici ki muhtemelen FP'li idi, Oya Akgönenç'e şunu soruyordu:
"Seçimden sonra FP'de kalır mısınız, parti mi değiştirirsiniz?"Bu soru hakaret olarak bile kabul edilebilecek kadar ağır bir soru değil mi?
Savunduklarına bile güven verememenin ifadesi.
* * *
KENDİSİNE, seçimden sonra FP'den ayrılıp ayrılmayacağı, sorulan ve FP'nin Ankara 1. bölge 1. sıra milletvekili adayı olan, Doç. Dr. Oya Akgönenç geçen gün Kayseri'de FP'li kadınlara hitap ediyor:
"Türban taksaydım, inancımı değil işimi değiştirirdim."21. yüzyılın eşiğindeki dünyada, Bilkent Üniversitesi'nin Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi bir hanım Oya Akgönenç... Ve eğer varsa, bilgisinden istifade ettirmesi gereken topluma türbandan başka vereceği mesaj yok.
Siyasi sembollere,
"inanca saygı kılıfı" giydirerek politika yapıyor, ucuz politika...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr