AŞAĞIDAKİ yazı dizgiye verildikten sonra Makedonya'daki müessif kaza haberi geldi.
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen ve Milletvekili Şinasi Altınel'in nispeten hafif ve çok sevdiğim arkadaşım, kardeşim Fikret Bila'nın ağır yaralanması haberi, üzerimizde şok etkisi yaptı.
Üzüntüm sonsuz.
Fikret'in iyileştirilmesi çabalarına dua ile katılmaktan başka bir şey yapamamanın çaresizliği de üzüntüme üzüntü katıyor.
Acil şifa diliyorum.
MAHKEME Türkiye'de devrim mahiyetinde bir karar verdi.
Ben, bir benzerine yakın tarihte rastladığımı hatırlamıyorum.
Trakya'da Ergene Nehri'nin kirletilmesi nedeniyle Çevre Bakanlığı mahkum edildi.
Bakanlık, davacı 8 köylüye 12 milyar lira tazminat ödeyecek.
Meriç ilçesinin Yenicegöreve köyünden Şinasi Meriç, Ali Şahin, Ali Yüksel, Halil Karakuş, Yunus Atay ve Zeki Temiz ile Adasarhanlı köyünden Fettah Yüksek ve Hüseyin Güngör, Ergene Nehri'ndeki kirlilik nedeniyle çeltik tarlalarını sulayamadıklarını ve kayba uğradıklarını öne sürerek Eylül 1996'da yasal yollara başvurmuşlardı.
Edirne İdare Mahkemesi'ni alkışlamak gerek...
Bu para çevreye verilen zarara nispet edilirse hiç de fazla değil. Çok az, ama anlamı miktardan çok büyük.
* * *
TRAKYA'daki kirlilik faciasını uzun süredir Milliyet dahil pek çok medya kuruluşu gündeme getiriyordu.
Hızlı sanayileşme, Trakya'yı bir açıdan canlandırırken diğer bir açıdan öldürüyordu.
Altyapısız, arıtma tesissiz, başıboş, çarpık sanayi; tarımı, tabiatı, yeşili zehirliyordu. Derelerde hayat değil ölüm kol geziyordu.
Türkiye, pek çok alanda olduğu gibi sanayi ile tabiatın uyumlu evliliğini de sağlayamamıştı.
Vur deyince öldür anlayışıyla sanayileşme; tarımın da, hayvancılığın da Azrail'i olmuştu.
Oysa yeşil içinde çevreye zararsız bir sanayileşme mümkündü ve bunu başaranlar da vardı, bunun örnekleri de çoktu.
* * *
"BİZDE olmuyor", diyenlere ve çevreyi savsaklama heveslilerine cevabı mahkeme verdi. Sorumlu bakanlığı mahkum etti.
Bakan İmren Aykut çevreye duyarlılığı ile tanınıyor.
Onun, bakanlığından sonra da sıkı önlemler almaya çalıştığı biliniyor.
Bu yargı kararı şimdi hem bakana yeni bir dayanak olmalı; hem de tabiatı, doğayı saymayanlara bir ihtar sayılmalı.
* * *
DEVLETİN, bu kararla çevre kirliliğinden sorumlu tutulması, benzer durumlara emsal oluşturması bakımından da ilginç sonuçlar verecektir.
Düşünün depremlerdeki can kaybını. Mesela son Adana - Ceyhan depremini. Yıkılan binalar var, yıkılmayanlar var. Yıkılanlarda plan projede, malzeme ve kontrol hataları ihmalleri saptanırsa bundan neden o kontrolle yükümlü olan kamu organları sorumlu tutulmasın, tazminata mahkum edilmesin?
Karayollarındaki trafik kazalarında, karayollarının hatası söz konusu ise neden karayollarının bağlı olduğu bakanlık veya doğrudan karayolları sorumlu tutulup tazminata mahkum edilmesin.
Daha on gün önce genç sanatçı Kerim Tekin, karayollarının döktüğü mıcır nedeniyle kaybedilmedi mi?
İşte önceki gün Karadeniz bölgesindeki selin yarısını götürdüğü yolda işaretsizlik nedeniyle tüm bir aile, arabalarıyla uçup cayır cayır yanmadı mı?
Şehirlerimizi kaçak binalarla, estetiğe aykırı yapılarla rezil eden, denetleme görevini çeşitli nedenlerle yerine getirmeyen belediyeler...
Caddeleri, sokakları koordinasyonsuz bir şekilde iki günde bir kazıp düzeltmeden giden, güzellikten ve temizlikten nasibi olmayan kamu kurumları, hepsi hepsi artık korkmalı...
* * *
DEVLETİN, bakanlıkların, mahalli idarelerin görevlerini yerine getirmemeleri, eksik getirmeleri, denetim yetkilerini kullanmamaları nedeniyle zarara uğrayanların pek çoğu bugüne kadar kaderlerine razı olurdu.
Edirne İdare Mahkemesi şimdi bir yol açtı.
Haksızlığa uğrayanlar bu yolu kullanmalı.
Yazara E-Posta: D.Heper@milliyet.com.tr