Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye'de son dönemde yıldızı parlayan müesseseler oldu, sönenler oldu.
"Milli Güvenlik Kurulu" yıllar önceye göre fazla gündemdeydi.
"Başsavcılık" müessesesi her gün gündemde. Birkaç yıl önce vatandaşın çoğu başsavcıyı herhalde tanımazdı.
Oysa şimdi o mevkii ve o yeri bugün dolduran Sayın Vural Savaş'ı herkes tanıyor.
Gündemde olsa ne olur, olmasa ne olur, gözüyle bakılır hale gelen ise Meclis oldu.
Yani; Meclis özellikle son dönemde iyice irtifa kaybetti.
O kadar kaybetti ki, sonunda kendi üyeleri erken seçim kararı alarak, o Meclis'in hayatına son vermeyi yeğledi.
Meclis'e paralel olarak politikacıların da itibar kaybına uğradığını gösteren anketler var.
O anketler en itibarlı müessese olarak da "ordu"yu gösteriyor.
Peki ama halkın böyle bir itibarlar piramidini oluşturduğu politikacıya alt sıralarda yer verdiği bir ülkede demokrasi nasıl tabii seyri içinde işleyecek?
Bunu politikacılara sormak gerekmez mi?
Hani o, 28 Şubat'ın yaratıcısı politikacılara...
* * *
SEÇİME 10 gün var. Halkın ilgisizliği insana işte bunları hatırlatıyor.
Vatandaş hala siyasette figüran konumunda. İlgisizliğin baş nedeni de bu.
Bakın büyükşehir belediye başkanı adayları arasındaki yarış milletvekili adaylarına göre daha çok ilgi doğuruyor.
Oyu istenenin, oy verecek olanın, adayı tanıması önemli.
Oysa milletvekili adaylarını tanıyan, seçen, listeye alt alta dizen; lider. Oy verecek olan, adayları tanımıyor ki milletvekili yarışı heyecan versin.
Bu da neyi gösteriyor?
Lider sultası halkı siyasetten uzaklaştırıyor.
Halkı siyasete katmanın pratikteki yolu "iki turlu dar bölge" sisteminde yatıyor, ama o da hala yatıyor.
* * *
TÜM bu çarpıklıkları düzeltecek merci Meclis, ama işte o, masaya yumruğunu vurup gidişi değiştiremediği için, gününü gün etmeyi yeğlediği için, vatandaş nezdinde itibar kaybetti. Seçime olan ilginin azlığında bunun da rolü var.
İnşallah yeni Meclis farklı olur.
Daha doğrusu; bir kurucu Meclis gibi hareket eder ve ülkenin gereklerini ve gerçeklerini dikkate alır.
Altyapısı sağlam bir katılımcı demokrasinin temellerini atar.
* * *
SEÇİME ilgi yok teşhisi doğruysa bu durum kime yarar?
Nedenlerini saymaya gerek yok; Fazilet taraftarlarına.
Onlar mutlaka sandık başına koşacaklardır.
Özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde anakent belediye başkanlıklarını da FP'nin alma ihtimali yüksek.
Bunda da diğer partilerin uzlaşmaz tutumunun rolü var.
Ankara'da DSP ile CHP tek adayda anlaşsaydı herhalde o aday kazanabilirdi.
İstanbul'da DSP ile ANAP anlaşsaydı üzerinde anlaştıkları ismin kazanması mümkündü.
Ama FP dışındakilerin uzlaşmaz tutumu, örneğin bu, iki şehirde FP'ye başkanlıkları altın tepside sunmak anlamına geliyor.
Yüzde 50 - 60 oy oranıyla bu kazanç elde edilmiş olsa kimsenin bir diyeceği olamaz.
Ama yüzde 20'lerle başkan olunması, geri kalan yüzde 80'in içine sindirebileceği bir durum sayılır mı?




Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr