Memurlarla ilgili kanun kuvvetinde kararnameyle ilgili 17 gün boyunca Cumhurbaşkanı'na iki yönlü baskı vardı.
Bazıları;
"imzala".Bazıları;
"imzalama, geri gönder", diyordu.
Bir üçüncü yol da bizim de üstünde durduğumuz, savunduğumuz gibi kararnameyi Cumhurbaşkanı'nın Anayasa Mahkemesi'ne yollamasıydı.
Cumhurbaşkanı ikinci yolu seçti.
Bu yolun demokrasi yolu olduğunu savunanlar var, bir anayasal kuruluş olan Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak demokrasiye aykırılık teşkil edermiş gibi...
Cumhurbaşkanı kararnameyi Anayasa Mahkemesi'ne yollasaydı belki de aynı sonuç alınır, ama Sezer taraf gibi görünmez, hükümetle çatışır hale gelmez, hükümetle arasında güven bunalımı doğmazdı.
* * *
RET kararında,
"gerekçe" de var.
Savunma gibi bir gerekçe:
Ve bundan Sayın Cumhurbaşkanı'nın da bölücülük ve gericilikle ilgili endişeleri olduğu anlaşılıyor. Ama o, idarenin memurların işine son verme amacı için başka bir aracın,
"memurların imzaladıkları yemin belgesi"nin kullanılmasını öneriyor. Bu çelişki sayılmaz mı?
Bölücülük ve gericilik konusundaki endişeye katılmasına rağmen o endişe nedeniyle çıkartılmak istenen kararnameye tek başına, yani Anayasa Mahkemesi'ni yanına almadan karşı çıkış ilginçtir.
Bu ilginç duruma dün bazı gazeteler şu başlıklarla tercüman oldu:
"İşte Sezer farkı" Akit.
"Bravo Sezer'e" Milli Gazete.
"Artık hukuk var" Yeni Şafak.
"Hukuk çiğnenmedi" Zaman.
* * *
BİR de hava estiriliyor:
"Hukukçu Cumhurbaşkanı".Sanki hukuktan anlamak için mutlaka eski bir yüksek yargıç olmak gerekirmiş gibi.
Üstelik
"siyaset" de
"hukuk" kadar önemli değil mi?
Yani hukuksuz siyaset olmaz da, siyasetsiz hukuk olur mu?
Peki nedir siyaset? Peki nedir hukuk?
Siyaset:
"Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı"dır.
Hukukun basit tarifi de şu:
"Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların tümü ve bunu konu alan bilim."Getirin iki tarifi yan yana, sonuç meydanda; hukuksuz siyaset olamayacağı gibi, siyasetsiz hukuk da olmaz.
Bu, hukukun siyasete alet edilmesi değil, hukukun devlet işlerini düzenleme ve yürütme işine katılmasıdır.
* * *
KARARNAME tartışması Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini yeniden gündeme getirdi ve bazıları hemen bir kolaycılık manevrasıyla Anayasa'nın 104. maddesinin birinci paragrafındaki bir cümleye dayanıverdiler.
"Cumhurbaşkanı devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."Eğer bu cümle bu hukuk ulemasının anladığı kadar geniş yorumlanacaksa Cumhurbaşkanı'nın görev ve yetkilerini belirten Anayasa'daki diğer cümlelere ne gerek olabilirdi ki? Tek o cümleye yüklenmek istenen geniş anlam Cumhurbaşkanı'nı parlamenter sistemden çekip alıp
"başkan" yapmaz mı?
* * *
ŞİMDİ ne olabilir?
İki yol var.
Hükümet kararnameyi yeniden ve aynen Cumhurbaşkanı'na yollar.
Veya kararname unutulur, konu kanun tasarısı olarak açılınca Meclis'e getirilir.
Birinci şık Türkiye'yi gerginleştirir. Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında gereksiz bir çatışmaya yol açar. Öyleyse o yol denenmemelidir.
Konu kanun olarak gündeme gelir mi? Onu da her şeyden önce iktidar ortaklarının uzlaşıp uzlaşmaması tayin edecektir. Anlaşır da konuyu kanunlaştırabilirlerse o zaman da son karar yine Anayasa Mahkemesi'ne kalacaktır.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr