AKP iktidarı koalisyondur. Yıllarca, bu söylendi.
AKP ve Cemaat koalisyonu
Ve bu koalisyon, şimdi ikinci kez ve çok şiddetli bir şekilde sarsıldı.
Dershaneler söz konusu olunca, koalisyonu meydana getiren gruplar, birbirine düştü.
Bakın, “Cemaat gazeteleri”nin manşetlerinde, köşe yazılarında ve Camaatçilerin demeçlerinde, bunu açıkça göreceksiniz.
Son günlerimiz, bu gayri resmi koalisyon çatlağını izlemekle geçti, geçiyor.
Olaylara tek yanlı bakma alışkanlığımız olduğu için de, çoğumuz objektif karar veremiyoruz. Yani, herkes meşrebine göre yazıyor, çiziyor, konuşuyor.
Siyasetçiler gibi.
Eğitim, siyasetin oyuncağı haline geldi, diyenler haklı çıktı. Ve tartışma hükümetin nispeten geri adımıyla, şimdilik noktalandı. Dershanelere 2 yıl geçiş süresi tanıdı. Bu ocakta dershanelere kayıt yapılabilecek.
***
Sonra, ortaya 2004’teki Milli Güvenlik Kurulu kararı çıktı.
Fethullah Gülen, olaylara seyirci kalmadı...
2004 MGK kararlarıyla ilgili yorumlar için Gülen de açıklama yaptı.
“Ben iyi niyetimi artık kaybettim” dedi.
AKP’li Ömer Dinçer ise; “MGK kararlarını hiçbir şekilde, Başbakanlık işleme tâbi tutmamıştır” diye konuştu.
AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ise, “2004 yılında MGK’da alınan kararın hizmet hareketini korumak amaçlı bir karar olduğunu” savundu.
Şahin, dershanelerin kapatılması konusunda ise; “Tayyip Erdoğan bir şeye karar vermişse, bir şeyin doğruluğuna inanmışsa, ona asla geri adım attıramazsınız. Başaklar eğilir, Tayyip Erdoğan eğilmez” dedi.
AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan da, şöyle konuştu: “Bu MGK kararı, yok hükümde olmuştur. AK Parti, bununla ilgili hiçbir adım atmamıştır.”
Bu sözler Cemaatle AKP arasındaki ayrılığı gün yüzüne çıkartıyor, açıkça ortaya koyuyordu.
AKP’lilerin de telaşı bunu gösteriyor.
AKP, “Cemaat” için, o gün öyle, bugün böyle, yani “iki yüzlü” davrandı veya davranıyor demek doğru olmaz mı?
***
2004’te Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün de içinde bulunduğu AKP’li bakanların imzalarıyla, MGK’da Gülen Cemaati’ni yok etme kararı alınıyor.
Bazılarının iddialarının aksine, hükümet “Bu karar uygulanmadı” diyor.
Uygulansın uygulanmasın, bu kararda AKP’nin imzası var mı, yok mu?
Var.
Öyleyse, AKP inandırıcı olamaz. AKP o gün “dik durabilmeli”ydi.
Silivri’deki subaylar MGK’nın aldığı kararlardan da yargılanırken, o günkü AKP’li bakanlar Cemaat karşısında sorumluluktan yoksun sayılabilir mi?
KAVGA VE
Başbakan’a dikkat
“Kavgalarınızı erteleyin.”
Bunu, Başbakan Tayyip Erdoğan söylüyor.
Bence bu, bütün siyasilere söylenmiş kabul edilmeli.
Türkiye’de kavga artık bitsin.
Bu cümleyi Erdoğan kendisine de söylemiş sayılmalı.
O da, kavgayı bitirmeli, bölücü sayılabilecek alt kimlikleri saymaya artık son vermeli, bu tip konuşmaları yapmamalı. Kaş yapayım derken göz çıkarmamalı.
76 milyon; okuyor, yazıyor, çalışıyor, refah seviyesini yükseltmek istiyor ve geçmişe göre de yükseltiyor.
Peki, kavga niye? Her şey siyaset mi? Bu, zamanı boşa harcamak değil mi?
Başbakan’ın mesaisinin yarısı başka partilere laf yetiştirmekle geçiyor. Özellikle, ana muhalefete ve onun başkanı Kılıçdaroğlu’na.
Ana muhalefetin yani Kılıçdaroğlu’nun ise bütün mesaisi iktidara “boş laf” atmakla harcanıyor.
Plan, program yok.
Düşünün, bunlar laf ebeliğini kavgayı bıraksalar, bütün günlerini, Türkiye’yi kalkındırmak için kullansalar, 76 milyonluk bu ülke dünyaya örnek bir devlet olmaz mıydı?
Olurdu.
Ama nerede?
Onlar, 76 milyon için toparlayıcı, birleştirici olacağına, bölücü, birbirine düşürücü ve Türkiye’yi geri bırakıcı oluyorlar.
Yabancıların, düşmanlarımızın istediği gibi...
Bugünkü siyasilerin bir kısmı bu yüzden vatana ihanet içinde sayılabilir.
İşte bu bakımdan Başbakan’ın sözleri ilginç:
“Kavgalarınızı erteleyin!”
Yani, 76 milyon artık kavga izlemesin ve “kavga” kelimesi, siyasi literatürden çıkarılsın.
Başbakan’ı ben böyle anlıyorum.
BÖLÜCÜLÜK
Ne günlere kaldık
Dikkat çekici olaylar yaşıyoruz.
Hükümet bir yanda “çözüm süreci devam edecek” diyor.
Bir yandan da BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Özerklikten, ayrılıktan, konfederasyon”dan söz ediyor. Ayrıca “Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını” istiyor
Ve onun bu konuşmayı yaptığı salonda, Türk bayrağı direkten indiriliyor.
Bunlar yetmezmiş gibi, AKP’li Prof. Dr. Yasin Aktay “Türk diye bir ırk yok” diye konuşuyor. Yani birleştirici olacağına, bölücülük yapıyor. Hem de şimdiye kadar olmamış bir şekilde.
“Çözüm süreci” herhalde bu yolla başarıya ulaşacak!
Türklük inkar edilerek.
ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ...
- Hitler’e benzeyen köpek bulundu.
Aslana benzeyecek değildi ya.
- Türban yasağı kreşlerde kesinleşti.
Yanlış anlamayın, Türkiye’de değil, Fransa’da.
- Vicdan azabı kilo aldırıyor.
Onun için, yöneticilerimizin çoğu kilolu.
- Kaldırımı çaldılar.
Aferin, bir o kalmıştı.
- Ağacın tepesine çıkan kedi 6 gündür inmedi.
Tepeye çıkan insanlarımız iniyor mu?
- 3 bin paket kaçak sigara için “İçiciyim” dedi.
Hapse gir de, zehirlenme...
- Suriye’de insanlar aslan yedi.
“Dünya tersine döndü” lafının ispatı.