Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Meclis'in 21. dönem çalışmaları başladı ve bitti...
Aç, kapa. Bir gün iş, on gün tatil.
Açılışta yine olay var.
Nereden biliyoruz?
Kutan'dan ve Merve'den.
İkisi de "türban konusunda geri adım atmayacaklarını" ilan ettiler.
Merve'nin tutumuna hayret edilmese bile, uzlaşmazlığın RP'nin başına neler getirdiğini görmesine rağmen onun varisi FP'nin yanlışta ısrarını anlamak güç.
Merve Kavakçı'nın tutumunu niye yadırgamıyoruz?
Onun yetiştirilme tarzından, yetiştiği ortamdan...
31 yaşındaki kolej mezunu bu milletvekilinin geldiği son noktayı biraz da ailesinin tutumunun tayin ettiği anlaşılıyor.
Merve Kavakçı'nın babası Prof. Dr. Yusuf Ziya Kavakçı ile annesi Gülseren Gülhan Kavakçı 1974'te Erzurum Atatürk Üniversitesi'nde ilk türban eylemlerini başlatan öğretim üyeleri olarak biliniyor.
Alman dili ve edebiyatı okutmanı olan anne Gülseren Kavakçı üniversitede ilk türban takan ve bunda direnen akademik eleman olarak tanınıyor.
Tabii bu şartlar Merve Kavakçı'yı aynı eğitimden geçmesine rağmen Tayyibe Gülek'ten farklı yapabiliyor.
* * *
MECLİS'in ayın 12'sindeki toplantısı için muhtemel tehlike Septioğlu'nun yine geçici Meclis Başkanlığı olacak.
Yaşlılığın getirdiği sonuçlar tabiatın hükmüdür.
Meclis'in 2 mayıstaki açılışında Septioğlu'nun söyleyecekleri önceden bir kağıda yazıldığı halde başkan onları okuyamadı; TV ekranından sesi duyulan yanındaki bir kişi kelime kelime ona suflörlük yaptı.
Bu neyi gösteriyor?
Septioğlu'nun; Anayasa, içtüzük, Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeler, teamüller, Meclis'in kompozisyonu ve o kompozisyondan çıkabilecekler konusunda önceden incelemeler, temaslar yapıp, kürsüye hazırlıklı ve kararlı çıkmayı beceremeyeceğini...
* * *
BU arada her şey karıştı... Solla, sağ da...
Şeriatçılığın simgesi haline getirilen türbanı savunmak solcu olmanın, çağdaş olmanın gereği mi? Şeriatın demokrasiyle bağdaşır yanı da olmadığına göre...
Türban gibi, "dini siyasetin içine çekme" sembollerini savunma açısından, özellikle de kendilerini solcu olarak tanımlayan bazılarının, sağı bile aşmış, hatta mukaddesatçıları bile geride bırakmış olduğu görülüyor.
Acaba demirperdenin yıkılmasından, Sovyetler'in iflasından sonra bunların ideolojik ve pratik, savunacak şeyleri kalmayınca, mukaddesatçı sağın bazı temel tercihlerinin savunuculuğuna mı soyunuldu?
Bu, gündemde olmak için yapılan bir avukatlıksa iyi de, inanmışlıksa, solsuz kaldık diye üzülmek gerek.
Marks'ın, Lenin'in öğrencilerinde türban savunuculuğunun ortaya koyduğu değişim dine yönelmekse, İslam'a yönelmekse bir bakıma sevinilecek bir durum da sayılabilir.
Bu bazı solcular, "Şeriat gerekiyorsa, onu da biz getiririz" diyorlarsa açıkça söylemeliler.
Sola açıklık yaraşır.
Her ne kadar Hasan Cemal'in kitabında onların bazılarının geçmişinde de açıklık yerine göz boyama, entrika ve takiye olduğunu görmüş, öğrenmiş olsak da...
Tabii sözlerimiz solun saygın, dürüst, tutarlı ve ilkeli ekseriyetine değil, olamaz da...
Peki kime?
Onları siz tanıyorsunuz!..



Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr