Not Yanlış anlaşılmasın, Abdullah Gül'ün vasıflarını tartışmıyorum. Onun adaylığını açıkladığı basın toplantısındaki konuşması da güzeldi.Yanlış anlaşılmasın, demokrasiyi yalnız şekilden ibaret olarak görenlerin, yani boş bir kalıp veya "tabula rasa" zannedenlerin bakış açısını da tartışmıyorum.Halka, "Siz isterseniz hilafeti bile getirebilirsiniz" diyen düşünceyi, bu demokrasi anlayışını tartışmayı bile abes buluyorum.Tartıştığım "türban"ın yani siyasi bir sembolün şu kadar yıl sonra Çankaya'ya çıkabilmesidir.Bunda, Türkiye'yi yıllardır "ılımlı İslam devleti" olarak görmek isteyen ABD ve onun CIA görevlisi Graham Fuller, Paul Henze ve bazı destekçilerinin rolü olduysa onları tebrik ederim... Başarılarını kutlarım!..* * *CUMHURBAŞKANLIĞI konusunda Türkiye ikiye bölündü desek yanlış olur mu?İstikrar umulan ülkede, birdenbire gerilim gündeme geldi.CHP lideri Deniz Baykal, TV'de Ankara temsilcimiz Fikret Bila'ya "Ben türbanlı eşi olduğu için Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına karşı değilim. Sebepler başka" diyordu. Ve bu sebepleri sıralıyordu.O bunu dese de, Türkiye'de büyük bir ekseriyet, daha açık konuşmayı tercih ediyordu ve "türbanın Çankaya'ya çıkmasını istemediklerini" söylüyordu. Onlara göre türban "siyasi sembol" haline getirilmişti. O başörtüsü değildi. Ve o Çankaya'ya çıkarsa artık Türkiye için ABD'nin istediği ılımlı İslam devleti olma önündeki engeller yıkılabilir, laiklik bir süre sonra rafa kaldırılabilirdi.İşte Türkiye için bazılarının korkusu buydu. Sonun başlangıcı da belki buydu.Çünkü Türkiye için iki yıkım sebebi gerçekçi görülüyordu. "Siyasi dincilik" ve "bölücülük".* * *BÖLÜCÜLER, bütün gayretlerine ve iç dış desteklere rağmen başarı kazanamadılar ve kazanamayacaklar."Siyasi dinciler"se türbanı Çankaya'ya çıkarmakla şimdilik başarı kazandılar. Ama unutmayalım ki, demokrasi uzun bir koşudur... TÜRKİYE önemli bir dönüm noktasında. Nasıl ki Türkiye'de Cumhuriyet'in ilanı bir dönüm noktası ise, Çankaya'ya türbanın çıkışı da Türkiye için o önemde bir dönüm noktasıdır. O TV kanalını aç bir şey yok.Bu TV kanalını aç, bunda da dişe dokunur bir şey yok. Bol bol şişirme, yerli diziler...Yaz gelince acaba seyirci mi kalmıyor, TV çalışanı mı?..TV yöneticilerimiz nerede?Bodrum'da mı, Çeşme'de mi, yoksa denizde turda mı?Nerede?..Seyirciler burada da... TV'LER BOŞ... Türkiye ormanları alev alev...Çoğu kez, "yangın aynı anda 3 veya 4 noktada çıktı" diye haberler veriliyor ve ilave ediliyor: "Sabotajdan şüpheleniliyor, araştırma bu yönde geliştiriliyor."Peki ama, nerede bu sabotajcılar? Bir kez olsun yakalanmazlar mı?Yoksa, soruşturmalar hâlâ bu yönde geliştirilmeye devam mı ediliyor!.. Sabotajcılar ortada yok Irak Meclis Başkanı, Başbakan Maliki'nin Ankara'yla imzaladığı "Mutabakat Zaptı"nı kabul edilemez bulduğunu açıkladı. Üstelik Maliki ile adeta alay etti.Oysa 2 ay sonra Ankara ile Bağdat arasında terör anlaşması imzalanacaktı. Yani Kürtler 2 ay vakit kazanmıştı. Türkiye bu 2 ay için sınır ötesi operasyon yapmayacaktı.Irak'ın kuzeyindeki kukla hükümet Ankara'daki imzadan sonra "PKK'yı biz terör örgütü olarak görmüyoruz" diye görüşünü tekrarladı.Ankara ilelebet böyle gitmesine herhalde boyun eğmeyecektir. Maliki'nin ziyareti boşa gitti BAŞKAN TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın milyonlarca gencin üniversitelerde okumasını sağladığını pek azımız biliriz.Köksal Toptan Milli Eğitim Bakanı'yken benim Milliyet'te bir yazım çıktı.Bu yazıda, gündüz üniversitelerde ders yapılan dershanelerin akşamları boş kaldığını, hocalara ek ücret verilerek bu salonlarda akşamları da ders yapılabileceğini yazdım. Böylece bazı fakültelere iki misli öğrenci alınabilecekti.Bu teklifimi Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan dikkate alınca üniversitelerde "2. eğitim" doğdu.Bu çalışmada eski müsteşar Bener Cardan'ın da gayretleri oldu.Yani, o günden bugüne kadar üniversitede "2. eğitim"den milyonlarca genç yararlandı ve üniversite mezunu oldu, diploma aldı.Bunu yeni Meclis Başkanımızın bir gazetecinin teklifini dikkate alacak kadar mütevazı kişiliğine ve faydacı yanına örnek diye yazdım, hatırlattım. Öğrenci dostu Toptan ERKEK Bir araştırmaya göre Türk erkeklerinde her gün yıkanma oranı yüzde 20 küsurlardan yüzde 30 küsurlara çıkmışmış...Bundan bir TV programda söz ettiler ve bu oranı az gördüklerini ihsas ettiler.Tabii azdır, gönül ister ki, erkek, hatta kadınlarımızın yüzde 90'ı her gün banyo yapsın.Ama nasıl?Biz, büyük şehirde, apartman veya müstakil evlerde yaşayanlar musluğu sola çevirince soğuk, sağa çevirince sıcak su akıtıyoruz. Günde bir değil, birkaç kez banyo yapmanız işten bile değil...Ya 72 milyonun çoğunluğu için durum böyle mi, yani bu derece basit mi?Bir kova suyu odunla ısıtıp sonra yıkanmak her gün yapılması kolay bir iş mi?Üstelik, mesela bugünlerde Ankara'da bir bardak su bile yok ki ısıtılsın, yıkanılsın.Başka bir araştırma yine TV'de yayımlandı; "göçün başlıca sebebi sağlık"mış.Sağlığın başlıca gereği temizlik, yani yıkanmak.Oysa su sorununa bir çare olarak da göçü durdurmak, yine TV'lerde önerildi.İnsan ne yapacağını, ne diyeceğini şaşırıyor, değil mi?Bize, bütün bunları planlayan, önceden olacakları görüp tedbirlerini alabilen yöneticiler lazım. Ankara Belediye Başkanı Gökçek gibi her an bir önce söylediğiyle çelişen değil... dheper@milliyet.com.tr Su yok ki yıkansın
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025