Türkiye'nin büyüklüğü dış olaylar nedeniyle daha iyi görülüyor.
Türkiye'nin bir bölgesel güç olduğu her dış olayda ortaya çıkıyor.
"Adriyatik'ten Çin Seddi'ne" sözü boş laf değil.
Bulgaristan'da Türkçe konuşuluyor, Yunanistan'ın Batı Trakya'sında Türkçe konuşuluyor, Bosna'da Türkçe konuşuluyor, Makedonya'da Türkçe konuşuluyor.
Kosova'dan Kırklareli'ye de Makedonya'ya da göçen Arnavut da Türkçe konuşuyor.
Yıldırım Aktuna'nın boynuna sarılan Kosovalı göçmen kadın "Ajda Pekkan'ın kocası..." diyor.
"Nereden tanıdın?" diye sorulunca da; "Biz Türk televizyonlarını seyrediyoruz" cevabını veriyor.
Türkiye büyük bir devlet. Kültürel etkisi, tarihi etkisi Adriyatik'ten Çin Seddi'ne.
Ve o etki barışçıl bir etki, insancıl bir etki, yardımsever bir etki, manevi bir etki...
Osmanlının mamur ettiği Balkanlar; dininde, mezhebinde serbest; kazancında, yaşamında hür insanlar coğrafyasıyken, bugün yeni binyılın eşiğinde kitleler buralarda birbirini boğazlıyor.
Genç erkekler öldürülüyor. Aileler dağıtılıyor. 2 milyon nüfuslu Kosova'nın 1 milyon 200 bini ülkeden kaçırtıldı. NATO bunu önleyemiyor. Etnik temizlik sürüyor. Bir ülke boşaltılıyor, insansızlaştırılıyor...
İngiltere Dışişleri Bakanı'nın daha yeni açıklaması var; "genç kızların toplu halde ırzına geçiliyor".
Balkanlar'da Türk izi, Müslüman izi görmek istemeyenler, bu izleri silmek isteyenler utansın.
Bosna için; "Balkanlar'da, Avrupa'da Müslüman devlet kurdurmayız" diyen Batı utansın.
"Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübüdür. Türkiye'nin burada işi yok" diyenler utansın.
* * *
AMA Türkiye'ye, dış olayları bırakıp bir de iç olayların penceresinden bakınca karamsar olmamak mümkün değil.
O büyük Türkiye'nin kaderine ne kadar küçük hesaplarla, bazı çapsız insanların hakim olmak istediğini görüp üzülmemek imkansız.
"Toplumsal uzlaşma" denen şey bugün ülkenin kaderine hakim olanların lügatında yok.
"Asgari müşterekler"de birleşme yok.
Dışa karşı topyekün ve yekvücut olma refleksi yok.
Bir zamanlar insanlar kavga ederken bile bir süre sonra nasıl yüz yüze bakacaklarını düşünür, tartışmalarının dozunu ona göre ayarlarlardı.
Bugün öyle mi?
O da yok...
Siyasi münakaşalardaki kalitesizlik Türkiye'nin büyüklüğüyle tezat teşkil eden bir çapsızlığı göstermiyor mu?
* * *
GÖREV yine vatandaşa düşüyor.
Sandık başında "Büyük Türkiye'yi" düşünmek.
Ona en layık sayılabilecek bir kadroya oy vermek.
İki turlu seçim sisteminin eksikliğini, verilecek oyla sandık başında gidermek.
Güçlü hükümetler çıkarmak için, Meclis'i yamalı bohçaya çevirmemek için, istikrar için, o hesaplarla oy vermek.
Ve mutlaka sandığa gitmek...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025