İlişki Bağımlılığı

10 Haziran 2018

İnsanlar maddelere, alkole, yemeğe, kumara bağımlı olabildikleri gibi ilişkilerinde partnerlerine de bağımlı olabiliyorlar.

Bu kişilerin ilişki yaşama biçimlerinde görülen en temel özellikler şunlardır ; ilişkiyi hayatının merkezi haline getirerek, diğer yaşam alanları olan iş, okul, aile, hobilerden uzaklaşmak. İlişki acı verse ve içeriğinde ihmal, istismar, şiddet olsa bile ayrılamamak. Sağlıksız bir ilişkide olduğunu ya fark etmemek ya da fark etse bile içinden çıkamayıp, sürüklenip gitmek. Partnerinden ayrı olduğu saatlerde, günlerde takıntılı bir şekilde onu düşünmek ve aşırı ihtiyaç duymak.

İlişki bağımlılığı yaşayanlar aynen madde bağımlılarının maddesiz geçirdiği dönemlerde yaşadığı yoksunluk bulguları gibi, partnerlerinden ayrıldıklarında bu bulguları yaşayabiliyorlar. Bunu da "adeta çok önemli bir organımı kaybetmişim" diye tarif ediyorlar. Yoksunluk hisleri sonucu depresyona, kaygı bozukluğuna, öfke kontrol problemlerine yatkın hale gelip intiharı bile düşünebiliyorlar.

İlişki başlangıcında görece daha mesafeli olabilmelerine karşın ilerleyen zamanlarda yapışık bir biçimde ilişki yaşamaya karşı konulmaz bir istek duyuyorlar. Yani bağımlılığın derecesi giderek

Yazının Devamı

TOPLUMSAL TRAVMA-TERÖR

17 Temmuz 2017

Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi terör, Türkiye’de de önemli bir travma unsuru.

Travmatik olaylarda özellikle de terör saldırılarında, bireyler hayatlarına ya da beden bütünlüğüne yönelik tehditlerle karşılaşırlar. Yakınlarının veya başka bireylerin yaralanması ya da ölümüne de tanıklık edebilirler. Terörün her anı öyle bir zorlama dayatır ki, insanlar maruz kalmanın süresi ve yoğunluğuyla doğru orantılı olarak ruhsal sarsıntı geçirirler. Tüm bunların karşısında ise travmalarda ortak semptomlar olarak görülen; yoğun korku, çaresizlik hissetme ve kontrol hissinin kaybı mevcuttur. Post travmatik stres bozukluğunun ilk büyük semptomu aşırı uyarılma halidir. Bu durumda kolay irkilme, öfke patlamaları, uykusuzluk ve kabuslar görülür. Tehlike tekrar yaşanacak diye tetikte olma durumu vardır. Bu yüzden güvenli ortamlar bile tehlikeli olarak hissedilebilir. Sonuçta tekrar yaşanmayacağına dair de bir garanti yoktur aslında. Bazen de tam tersi kayıtsızlık hissi, duygusal ilgisizlik ve tüm mücadelelerden vazgeçme görülür.

İnsan organizmasının travmatik olaylara yanıtının biyolojik temelli olduğu ve bu yüzden kültürler ötesinde tanımlanabilir belirli evrensel

Yazının Devamı

ÖFKE KONTROLÜ

9 Temmuz 2017

Öfke temel duygularımızdan biri olduğu için tamamen yok olması hem sağlıksızdır hem de mümkün değildir. Ancak öfkenin yıkıcı sonuçlar doğurmasını engellemek mümkündür.

Öfke kontrolü kişinin öfkeyi sağlıklı sınırlarda yaşantılaması ve öfke sonucu oluşan davranışların kişinin kontrolünde olması durumudur.

Öfke sanıldığı gibi bir anda ortaya çıkmaz. Öfkenin oluşum aşamaları vardır. Bu süreç iyi tanınırsa yönetilebilir.

Öfke anında mevcut uyarıcı ile yaşananlar önceki olumsuz deneyimlerle ilişkilendirilir. Kişi o sırada engellenme, incinme ya da tehdit hissediyor olabilir. Burada tuzak düşünceler devreye girer. Kendisine haksızlık yapıldığını, insanlara haklılığını ispatlaması gerektiğini, değerlerine saldırıldığını, aşağılandığını, karşısındakini sindirerek kendisini koruyacağını düşünebilir. Dolayısıyla mevcut durumu abartılmış, çarpıtılmış algılar ve gerçeği temsil etmeyen yanına odaklanır. Böylece öfke duygusu daha da beslenir. Durum kontrolden çıkar ve öfke patlaması yaşanır. Bu da demek oluyor ki öfke kontrolü sağlayabilmek için öfkeyi sorgulamak gerekir.

Kişiler olaylara yüklediği anlamlara, olaylarla ilgili beklentilerine, olayları yorumlama biçimine dikkat ederse öfkenin

Yazının Devamı

SPORUN RUH SAĞLIĞI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

9 Temmuz 2017

Bilimsel olarak kanıtlanmış verilere göre spor yapmanın ruh sağlığı üzerinde çok fazla olumlu katkıları vardır.

Toplumda en fazla görülen psikiyatrik hastalıklardan olan depresyon ve kaygı bozukluklarının tedavisine spor eklendiği zaman görülmüş ki bu bireyler spor yapmayanlara göre çok daha hızlı iyileşmektedir. Bu hastalıklarda beyin yapımızda mevcut kimyasallardan biri olan serotonin adlı maddenin miktarında ve salgılanma düzeninde bozukluklar olması nedeniyle iyi hissetmek, uyku ve iştah düzeni, cinsel fonksiyonlarda sorunlar görülür. Spor yapmak ise beyinde serotonin salınımını düzenli ve yeterli seviyeye getirmekte, bulguların kaybolmasına neden olmaktadır. Ayrıca kaygı bozukluklarında önemli unsurlardan olan sık ve az miktarda nefes alma sorunu, spor sırasında öğrenilen doğru nefes alma teknikleri ile giderilmekte ve kaygı seviyesinde belirgin azalma görülmektedir. Beden sıcaklığının spor sırasında artışı da termogenik etki ile kaygı üzerinde iyileştirici etki yapmaktadır.

Vücudun ağrı kesicisi olan ve endişe halinin azalmasına, iyilik hissinin artmasına neden olan endorfin adlı bir diğer kimyasal maddenin de spor sırasında salınımı yükselmektedir. Endorfin bağımlılığı

Yazının Devamı

NARSİSTİ NASIL TANIRIZ?

2 Mart 2017

Adı Narsist! Yeni çağa onun adı verilmiş durumda. Çok moda bir kavram. Bazen gizem ve karizmayı temsil ediyor, bazen de aşağılama ifadesi olarak kullanılıyor. Ama her durumda kendinden bahsettirmeyi başarıyor. Zaten ona da başrol yakışırdı! Peki kimdir bu narsist? Onu nasıl tanıyacağız?

Bu bireylerde belirli özellikler görürüz. Başarılarını ve yeteneklerini abartırlar ve üstün biri olarak görülme beklentisi içine girerler. Güç, zekâ, güzellik konularında özel ve eşi bulunmaz biri olduğuna dolayısı ile de özel ya da üstün kişilerce anlaşılabileceğine inanırlar. Her şeyi hak ettiği duygusu ile ne istiyorsa yapabileceğine dair anlamsız beklentiler içindedirler. Kendi çıkarları için başkalarını kullanırlar. Empati yapamaz; başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemezler. Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanırlar. Saygısız, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergilerler.

Bu özellikleri bütünüyle taşımayabilirler elbette. Bazılarında çok göze çarpar, bazılarında daha ılımlıdır. Ayrıca bu kişilerin önemli bir bölümü başkalarını manipüle edebilmek ve iyi bir izlenim bırakabilmek adına kendilerini çok iyi gizlemeyi

Yazının Devamı

BABALARA TAVSİYELER

19 Haziran 2016

- İlk tavsiye, çocuklarınızdan "tavsiye" almayı kabul etmeniz olsun. "Babalar tavsiye almaz" klişesini tüm hücrelerinde hisseden varlıklar olarak şunu bir yıkın. Tavsiye alın. Bu sizi küçültmez. Geliştirir. Alın siz, gerekirse kullanmayın fark etmez. Bu size başka düşüncelere değer vermeyi öğretir.

-Size "baba" dediler diye en güçlü olmaya çalışmayın. Güç, büyük bir yanılsama zaten. Bu tabii ki size de büyük bir haksızlık. Güçlü olan bir zamanlar yumurtayı döllemeyi başarmış olan sperminizdi. Yarış orda bitti. Tüm bir babalık hayatınızı "en" olmak için çabalayarak geçirmeyin. Zaaflarını kabul etmek en büyük güçtür. Sonuçta siz de bazen makul bir erişkinsiniz, bazen de ürkmüş bir çocuk.

-Bir hastama, babasıyla ilişkisinin nasıl olduğunu sorduğumda bana dedi ki; "İyidir. Otoriterdir biraz. Pek anlatmam ona neler yaşadığımı. Klasik bir baba işte. Sorun yok yani..." Klasikler buysa sorun var yani! Bırakın bir kenara otorite figürü olmayı. Birini sevmek o insanla ilişki kurmaktır. Ne yaşadığını dinlemektir. Korkusuyla, utancıyla, sevinciyle ilgilenmektir. Konuşulamayacakları konuşturabilmektir. Tahammül edin duygusal temaslara.

-Kendi geçmişinizle de yüzleşin. Bir yanlış yaptığınızda ne

Yazının Devamı

ARKADAŞLARIMIZ; GİZLİ KAHRAMANLARIMIZ

28 Mayıs 2016

Seçtiğimiz ve seçildiğimiz ailelerimiz oldular aslında. Herkes gitti onlar kaldı!
Gidenler ya da kalanlar acıttığında omuz oldular, gidenler ya da kalanlar mutlu ettiklerinde ise bunu arttırdılar. Oysa biz onlara ne aşk, ne sevda yazıları, ne de şiirler döşenmiştik;, ne de hesaplar kitaplar yapmıştık hayatımızda kalsınlar diye… Nasıl olsa onlardan çok var sandık belki de.
Çünkü öğretilmiş listeler arasında evlenmek, çocuk sahibi olmak, iyi bir iş sahibi olmak vardı. Ama “iyi arkadaşlar” yoktu o listelerde. Ev kredisi hesabı, kredi kartı son ödeme günü kadar bile düşünmedik onların üzerine. Kimseler öğretmedi iyi arkadaşların hayatın devamı olduğunu. Onları el yordamıyla öğrendik. Gizli kahramanlar oldular hep. İyi günde kötü günde diye başkalarına yeminler ettik ama onlara hiç bir şeyin sözünü vermedik. Yine de orada oldular. O adama, o kadına kalpler gönderdik de onlara durup dururken seni seviyorum demedik. Tanıştığımız günü sonbahar akşamına denk getiremedik, saat ayarı veremedik; öylesine geldiler ve kaldılar. Her şeye rağmen kaldılar. İşte bu yüzden ayrıca güzeldiler.
Eğer bir çocuk yetiştirseydim ona önce arkadaşların güzelliğini öğretirdim. “Seni sana gerçekten

Yazının Devamı

MARILYN VE ARTHUR; UMUDA YOLCULUKTA ALABORA OLMUŞ BİR AŞK HİKAYESİ

3 Mayıs 2016

Bu hikaye karizmatik, entellektüel ama pek de yakışıklı sayılmayan bir adamla, aptal sanılan sarışın ama enfes güzel bir kadının hikayesi değildir. Sanıldığı gibi "yüksek bir zekanın ve güzel bir bedenin" buluşması hiç değildir. Bu; iki yaralı kalbin, iyileşmeyi birbirlerinde bulacakları umuduyla birleşmelerinin hikayesidir.

Oysa bir yaralı kalbin iyileşmeyi bir başkasında bulduğu nerede görülmüştür?

Tabii ki bunu farketmeleri uzun zaman almaz. Gerçek dışı bir beklenti içinde olduklarını anladıklarında da birbirlerini öfkeyle daha da yaralamaya başlarlar. Ama bir yandan umudun tükenmesi ve vazgeçmek de zordur.

Tanıştıkları andan itibaren, yıllarca görüşmedikleri zamanlarda bile birbirlerinin aklından çıkmamışlardır. Bu dönemde Arthur evlidir. Marilyn'de sevgili listesine yenilerini eklemektedir. Ancak evinin duvarına Arthur'un bir resmini asmıştır. Arthur'a bir mektubunda bundan bahseder ve; "İnsanların çoğu babalarına hayranlık duyar, ama ben böyle birisiyle hiç karşılaşmadım. Hayran olacağım bir insana ihtiyacım var" der. Marilyn'in mektuplarında bile onun kokusunu aradığı halde, evliliğini tehlikeye atmaktan korkan Arthur'un cevabı nettir; "Eğer gerçekten hayranlık duyacağın

Yazının Devamı