Prof. Dr. Hasan Ünal - Maltepe Üniversitesi / Kosova’da her gerginlik haberi yeni savaşların korkulu başlangıcı gibi görülüyor; ancak dikkatle incelendiğinde bölgede büyük çaplı savaş ihtimalinin oldukça azaldığı söylenebilir.
Kosova’dan gelen gerginlik haberleri ajanslara düştükçe herkesin aklına savaş geliyor; çünkü 1990’lı yılların başlarında Eski Yugoslavya’nın soykırımlar, katliamlar içeren kanlı savaşlarla dağılmasının acı hatıraları hafızalarımızda hâlâ canlı. Dolayısıyla her gerginlik haberi yeni savaşların korkulu başlangıcı gibi görülüyor; ancak dikkatle incelendiğinde bölgede büyük çaplı savaş ihtimalinin oldukça azaldığı söylenebilir. Sadece Kosova’da değil Balkanlar’ın hemen hemen tümünde savaş çıkması ihtimali öngörülebilir bir gelecekte oldukça düşük bir ihtimal.
Özellikle Kosova’da nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan (%93) Arnavutlarla çok küçük bir azınlık haline
Dr. Eyüp Vural Aydın - Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modelinin aslı bina, yol, baraj, hastane, köprü ortaya çıkarmaktan çok, o yapıların çıktısı olan kamu hizmetine hızlı kavuşmak ve o hizmeti uzun süreli kontrol altına almaktır. Vatandaşın aldığı sağlık hizmetinin ölçülmesi, kullandığı köprünün herhangi bir sorunda kapanmaması, trafik derdi ile karşılaşmasını engelleyecek bir tünelin o sabah çalışmayacak olduğunu vaktinde öğrenmesi gibi basit ama yaşam kalitesine artıran hususlar, KÖİ modelinin en önemli çıktılarıdır.
Rakip bir yatırım değil
Öncelikle şunun altını kalınca çizmek gerek: KÖİ modeli tercih edildiğinde kamu kendisi bir yatırım yapmıyor değil. KÖİ’ler ne kadar çok olursa olsun, kamu yatırımları içindeki payı yüzde 20’ye dahi ulaşmıyor. Demek ki, klasik kamu alımı ve KÖİ modeli alım türleri birbirinin yerine geçmiyor. İki modelin de yatırım projesinin özelliğine bağlı olan ayrı ayrı getirileri, tercih edilme sebepleri var.
Kamu, makro ekonomik bir bakış açısı ile bazı
Zafer İşeri - Dünyanın bütün ülkelerinde hayvanlara karşı farklı bir tutum sergilenmektedir. Her gün daha fazla hayvana saldırı gerçekleştiriliyor hatta bazı ülkelerde hayvanlara işkence yapmak gelenek ya da festival haline getirilmiş durumda. Başta Çin ve Japonya olmak üzere hayvanları canlı tüketmek, anahtarlık haline getirmek, Bulgaristan’da köpek asmak gibi hayvanların canına zalimce kast eden gelenekler, sokaklarda yaşayan savunmasız kediler ve köpekler olmak üzere her gün medyaya yansıyan yansımayan bir çok hayvan, insanlar tarafından işkenceye, kötü muameleye maruz kalıyor. Ülkemizde bu duruma ilişkin kanuni düzenlemeler ve uygulamalar getirilse de yıllardır medyaya yansıyan yansımayan bir çok işkence hem sokaklarda hem de barınaklarda gerçekleşmekte. Medyaya yansıyan katliamlar, gerçekleşen işkencelerin çok çok altında kalmakta, bu olaylar her gün hayvan dostlarımız için sessizce devam etmektedir.
Cezai yaptırımlar
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu gereğince; bir ev hayvanını veya evcil hayvanı kasten
Bülent Akarcalı / bulent@bulentakarcali.com - 9 Mart 1971 günü, kendilerini milli demokratik devrimci olarak tanımlayan sol eğilimli bir grup, üst rütbeli generallerle birlikte planladıkları sivil görünümlü bir darbe girişiminde bulunur. Ancak. bazı generallerin son anda saf değiştirmesi üzerine, darbe sağa kayar. genel kurmay başkanı ve üç kuvvet komutanı vakit kaybetmeden 12 mart günü yayınladıkları bir muhtıra ile Başbakan Süleyman Demirel hükümetine son verir.
TBMM de okunan muhtıraya Milletvekili Hasan Korkmazcan dışında, CHP dahil kimse tepki vermez.
CHP tepki vermemekle kalmaz, muhtıraya arka çıkarak Milletvekilleri Nihat Erim’i Hükümeti kurmakla görevlendirir.
Nihat Erim’in ‘büyük beyinler kabinesi’ diye tanımladığı hükümet milleti adam etmeye gelmiş, vatandaşın amirleriymiş havasıyla işe başlar. Arkasından 12 Eylül darbecilerine örnek olacak şekilde giriştikleri ‘Balyoz Harekâtı ile, sol kesim üzerine ağır bir şeklide gidilir. Böylece Deniz Gezmiş, Hüseyin
Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com
Irak’ta yaklaşık 1 yıldır kurulamayan hükümetin, Muhammed Şiya es-Sudani başbakanlığında 27 Ekim 2022’de parlamentoda güvenoyu almasıyla nispeten yoluna giren siyaset, Türkmenler açısından halen problemli.
Geçtiğimiz günlerde en sorunlu vilayetlerinin başında gelen Kerkük’le ilgili Irak eski Cumhurbaşkanı ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) merhum başkanı Celal Talabani’nin evinde, KYB Genel Başkanı ve Celal Talabani’nin oğlu Bafel Talabani’nin ev sahipliğinde yapılan toplantı, ülke siyasetini hareketlendirirken Türkmenler açısından da uyarıcı etki yarattı.
Zira toplantıda mevcut Irak siyasetinin en etkili isimlerinin yer alması, “Kerkük’le ilgili yeni bir adım mı atılacak?” sorusunu akıllara getirdi. Nitekim Irak’ın yeni Başbakanı Sudani’nin yanı sıra, Irak Parlamento Başkanı Muhammed el-Halbusi, Egemenlik Bloku Başkanı Hamis Hancar, Bedir Örgütü Lideri Hadi el-Amiri, Hikme Hareketi Başkanı Ammar el-Hekim, Haşdi Şaabi Komisyonu Başkanı Falih el-Feyyad, Kanun Devleti Koalisyonu
Bülent Akarcalı - bulent@bulentakarcali.com
Sayın Güldener Sonumut 21.11.2022 tarihli yazısında, AB üst yönetimin de gerçekleşecek çok önemli değişikliklerin, Türkiye’ye yeni fırsatlar sunacağının ciddi ipuçlarını veriyordu.
AB zirvesi, her üyenin 6 aylık dönem başkanlığı ve bir önceki ile bir sonraki dönem başkanı ülkeden oluşan üçlü bir yönetimden oluşur. Mevcut üçlüyü oluşturan Fransa, Çekya ve İsveç, başta Fransa ve geçen ay seçimleri kaybeden sosyalist, PKK yanlısı İsveç hükümetinin olumsuz yaklaşımları nedeniyle ilişkilerimizde pek ilerleme sağlama fırsatı sağlanamamıştı.
Şimdi ise başkanlık Ocak ayından itibaren 6 aylık süreyle İsveç’e geçiyor. Yeni hükümet, NATO’ya üyeliğini hızlandırabilmek için, terörle mücadeleyi öncelikle ele aldı. Bu üyeliğin gerçekleşmesinin. Türkiye ile sağlıklı ilişki kurmasına bağlı olduğunu fark etmiş bir Başbakana sahip olmaları nedeniyle, İsveç başkanlığının karşılıklı kazan kazan
Prof. Dr. Hasan Ünal - Maltepe Üniversitesi/Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü
Türkiye, Rusya ve İran arasında kurulan Astana Platformu nasıl Suriye’ye barış götürmek amacına belli ölçülerde hizmet etmişse, Suudi Arabistan, BAE ve Katar’ın da dahil edileceği bir Kahire Platformu da Libya’da Türkiye ve Mısır’ın desteklediği ve birbirleriyle rekabet halinde olan yönetimleri uzlaştırabilir.
Türkiye’nin dış politikayı toparlama hamleleri olağanüstü hız kazanmış durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kahire ile yürütülen normalleşme sürecindeki tıkanıklığı aşmak amacıyla Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah El Sisi ile Katar’da yaptığı görüşme ve ardından kameralar önünde el sıkışması çok önemli bir gelişmeydi; zira bu fotoğraf karesi uzunca bir süre Türk dış politikasına musallat olan ideolojik, duygusal dış siyaset uygulamalarının sonunun geldiğine işaret etmekteydi.
Bu görüşmeyi takip eden günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı Esat ile de
Dr. Oğuz Çelikkol - Emekli Büyükelçi - Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Türkiye ile Yunanistan arasında, iki ülke halklarını iş birliğini engelleyen ve çözülmesi gereken birbiriyle bağlantılı birçok sorun bulunuyor. Bunları Kıbrıs ve denizlerden kaynaklanan sorunlar olarak özetlemek mümkün. İki ülke bu sorunları çözmek için çok uzun bir zamandan beri gayret gösteriyor, ancak sonuç alınamıyor. Bu durumun ana sebebi Yunanistan’ın 1950’lerden bu yana Kıbrıs’ı kendi parçası ve Ege Denizini bir iç denizi saymasıdır. Yunanistan’ın “Enosis”(Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhakı) hedefinden hiçbir dönemde vazgeçmemesi kadar, Ege Denizi’ndeki 2 bin 805 kilometrelik Türkiye kıyısını ve Türkiye’nin haklarını yok sayarak, Ege Denizini bir Yunan gölü yapma amacı da iki ülke arasındaki sorunlarının temelinde yatıyor.
5 kere genişledi
Bu Türkiye için Kıbrıs’ta olduğu kadar şimdi de denizlerde Yunan “genişlemeciliği ve