Dr. Çiğdem H. BENAM
Dr. Benam lisans eğitimini ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi`nde, yüksek lisans eğitimini Galler Üniversitesi, Aberystwyth’de, Doktora eğitimini ise ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamlamıştır. Oxford ve Harvard üniversitelerinde araştırmacı olarak bulunmuştur ve halen Boston Üniversitesi’nde araştırmacıdır. Doktora tezi AB’nin sınır güvenliği ve düzensiz göç politikalarına dairdir. Akademik ilgi alanları Uluslararsı İlişkiler teorileri, eleştirel güvenlik kuramları, sınır güvenliği, göç, mülteciler ile Türk ve İran siyaseti dir.
Türkiye’nin sınırlarında 1991’den bu yana görülen en büyük nüfus hareketliliği yaşanıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) en son verilerine göre Suriyeli mülteci sayısı 2 milyonu aştı. Bu rakama ülke içinde yerlerinden olan yaklaşık 4,2 milyon ve kendi imkanları ile diğer ülkelerde ikamet edenler de eklenince insani krizin boyutu daha netleşiyor.
Suriye’nin tüm komşuları bu gelişmelerden kendi paylarına düşeni almaktalar. Lübnan 720 bin, Ürdün 519 bin, Türkiye 463 bin, Irak 171 bin ve Mısır da 111 bin kayıtlı mülteciye ev sahipliği yapıyor. Körfez Savaşı ve sonrasında Saddam
Feridun ANDAÇ
1954’te Erzurum’da doğdu. Yükseköğrenimini MÜ Eğitim Fakültesi’nde tamamladı. İÜ Edebiyat Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. Edebiyat ve karşılaştırmalı edebiyat dersleri verdi. İnceleme, araştırma ve deneme çalışmalarının yanı sıra yazdığı öyküleri ve gezi yazıları çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı. Bu alanlarda yayımlanan birçok kitabı olan Andaç, üniversitelerde görev yaptı, özel kurumlarda alanı ile ilgili yöneticilik görevlerinde bulundu. 2002 yılından itibaren Dünya Kitapları‘nın yayın yönetmenliğini üstlendi; edebiyat/kültür/sanat/tarih alanında iki yüzün üzerinde özgün kitabın yayımını yaptı. Çeşitli ulusal gazetelerde sürekli yazılar yazan Andaç, Marmara Üniversitesi İletişim ve Güzel Sanatlar fakültelerinde ve Doğuş Üniversitesi’nde ders verdi.
Nicedir üzerinde çalıştığım “Söz Tufanı: Yaşar Kemal” kitabımı sonlamak üzereyim. Beni ziyarete gelen bir dostumla konuşurken, yazıevimdeki Yaşar Kemal çalışma masamın yanıbaşında duran Orhan Pamuk dosyama göz atmak istemişti. Uzun süredir Pamuk’a dair bir kitap çalışmamın olduğunu bilen dostum, dosyadan bakışlarını kaldırdığında, biraz eleştirel bir tonda:
“Sizleri hiç anlamıyorum; hem eleştirirsiniz
Dr. Göktürk TÜYSÜZOĞLU
1984’te Giresun’da doğdu. Lisans öğretimini Doğuş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde burslu olarak tamamlayan Tüysüzoğlu 2008’de Kadir Has Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler ve Küreselleşme yüksek lisansı yaptı. Tüysüzoğlu 2012 yılında İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktorasını tamamladı. Bir süre İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Öğr. Gör. olarak da çalışan Tüysüzoğlu, Giresun Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde çalışmaktadır. Çeşitli ulusal ve yerel gazetelerde yayımlanmış çok sayıda makale ve değerlendirme yazısı bulunan Tüysüzoğlu iyi seviyede İngilizce bilmektedir.
Guta’da düzenlenen saldırıyı kimin düzenlemiş olduğu hususu halen açıklığa kavuşturulabilmiş değildir. Zira BM denetçilerinin kimyasal/biyolojik silah incelemesi için Suriye’de olduğu bir sırada, Obama Yönetimi’nin Suriye’ye yönelik bir saldırı için açıklamış olduğu kırmızı çizginin aşılması anlamına gelecek bir kimyasal silah saldırısının Esad yönetimi tarafından gerçekleştirilmiş olması çok da mantıklı görünmemektedir. Suriye Yönetimi’nin, kendisine yönelik bir saldırı
Celal KARAVELİOĞLU
1952 yılında Urfa’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Urfa’da gördü. AİTİA’yı bitirdikten sonra Öğretmenlik, Müfettişlik, Sayıştay denetçiliği, İdare Mahkemesi Üyeliği ve başkanlığı ile Bölge İdare Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulundu ve 2002 yılında emekli oldu. İmar Hukuku ve İdari Yargılama Usulü ile ilgili beş kitabı bulunan Karavelioğlu evli ve iki çocuk babasıdır.
İnsanlar gibi sular da konuşur. Su, şimdi konuşuyor ve bize “Sizin gözyaşlarınız da ‘ben’im. Benim çocuğum olan kıyı sizin de çocuğunuz değil mi?” diye soruyor. Biz, esirgedik iyiliğimizi topraktan, ağaçtan, sudan, kumsaldan, havadan, kuşlardan. Unuttuk onların bize ait olmadıklarını ve hepimizin Tanrı’sının aynı olduğunu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ramazan Bayramı’nda, Ege koylarında yaptığı incelemede gördüğü yapılar üzerine yanındakilere “Bu kadar vicdansızlık olmaz. Yapılaşma denize kadar girmiş. Kıyı Kenar Çizgisi hak getire. Neredeyse denize düşecekler. Bu kadar da olmaz” dediği basına yansıdı. Sayın Başbakanın su yolculuğu sırasında kıyılarda gördüğü yapılaşma neden böyle oldu? Bu sorunun cevabını vermek için suyun, karanın ve temiz havanın birleştiği bir alan olan
Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen
Kara Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi, ABD Kara Harp Koleji ve Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi mezunudur. Strateji ve jeopolitik üzerine dört kitabın yazarıdır.
Soğuk Savaş’ın bitmesinden ve özellikle de 11 Eylül olayından sonra ABD, mevcut jeopolitik ortamda ve tek küresel güç olmanın avantajı ve gururu ile eşi ve benzeri görülmemiş bir güce sahip ve kendisinin küresel düzeni şekillendirmekten sorumlu olduğunu ilan etmiş ve küresel jeostratejisini de kendisinin tek süper ve egemen güç olduğu varsayımına göre şekillendirmişti. Ancak, bir süre sonra maliyeti yüksek ve uzun Afganistan ve Irak savaşları ABD’nin tek başına küresel meselelerin üstesinden gelemeyeceğini kanıtladı.
OBAMA YALNIZ
11 Eylül olayından sonra ilk on yıl içinde Çin’in, Rusya’nın ve Ortadoğu’da İran’ın yükselişe geçmesi ile küresel jeopolitik ortam değişmiş, çok kutuplu bir uluslararası sisteme geçiş başlamıştı. İşte bu şartlarda ABD, değişen küresel jeopolitik ortam nedeni ile ve Afganistan ve Irak savaşlarından da aldığı derslerle küresel egemen güç söyleminden vazgeçmiş, ittifaklar ve ortaklar olmadan küresel düzeni kendi çıkarlarına
Prof. Dr. Ahmet ÖZER
1960 Van doğumlu. İlk, orta öğrenimini Van’da, lise eğitimini 1977’de Diyarbakır’da bitirdi. 1985’te Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Hacettepe Üniversitesi’nde Sosyoloji alanında, ODTÜ’deyse Bilim ve Siyaset Felsefesi alanında olmak üzere iki master yaptı.1995’te Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden Sosyoloji doktoru unvanını aldı. Bazı ulusal ve uluslararası sempozyumların organize edilmesinde birinci derecede görev alan Özer halen Toros Üniversitesi Rektör Yardımcılığı görevini yürütüyor.
Türkiye başkanlık sistemiyle çok fazla haşır neşir olan, başkanlık sistemini çok fazla tartışan, bilen bir ülke değil. Başkanlık sistemi deyince akla gelen ilk ülke Amerika Birleşik Devletleri; çünkü bu sistemin en başarılı uygulandığı ülkelerin başında da bu ülke geliyor.
Bu sistemin en belirleyici temel özelliği, bir; “yasama, yürütme, yargı” erklerin kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olması, iki; sistemin başında bir başkanın olması, üç; yürütmenin tamamen yasamanın dışında teşekkül etmesidir. Örneğin parlamenter sistemlerde, yürütmenin üyeleri, yani bakanlar kurulu, daha çok seçilmiş milletvekilleri arasından atanır;
Dr. Nihat Ali Özcan
Dr. Nihat Ali Özcan, Trabzon’un Şalpazarı’nda doğdu. Lisans eğitimini, Kara Harp Okulu ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi’nde bitirdi.
Özcan, 1997 yılında TSK’dan kendi isteği ile emekli oldu. Oxford Üniversitesi Tarih Fakültesi, “Savaşın Değişen Karakteri” programında, “Ayaklanma ve Ayaklanmaları Bastırma Teorileri” üzerine doktora sonrası çalışma yaptı. Halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde öğretim üyesidir ve TEPAV’da görevlidir.
Suriye’de kimyasal silah kullanılması ile başlayan tartışmalar farklı yönlere doğru savruluyor. Birçok insan saldırının gerçekleştiği ilk günlerde ABD’nin net politik hedefini görmeden yapılacak askeri harekat ile Esad rejiminin sonunun geleceğini düşündü.
Ancak Obama açıklamaları ve izlediği yol ile yorumcuları iki defa hayal kırıklığına uğrattı. Birinci hayal kırıklığı harekâtın “politik amacı” açıkladığında yaşandı. İkinci hayal kırıklığı ise askeri harekât kararı için yaptığı politik manevralarda ortaya çıktı. Açıkçası Obama “ipe un serdi”. Doğruyu söylemek gerekirse “ideolojik” ve “duygusal” davranmak yerine “ulusal
Rıza TÜRMEN
Büyükelçi, Yargıç ve gazeteci. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Kanada Montreal Mcgill Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde; doktorasını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde yaptı. Singapur, İsviçre ve Avrupa Konseyi nezdinde Büyükelçi olarak görev yaptı. 1998’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yargıçlığına seçildi ve 10 yıl süreyle bu görevi yürüttü. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Şu anda CHP İzmir Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu üyesi.
Suriye’de kimyasal silah kullanılması sonucu 1430 masum insanın ölmesi, bu ülkeye karşı bir silahlı müdahaleyi gündeme getirdi. Uluslararası hukukta bu tür müdahalelere “insancıl müdahale “ deniyor. İnsancıl müdahale şöyle tanımlanıyor:
“Bir ya da birden çok devletin, kendi vatandaşları dışındaki bireylerin insan haklarının yaygın ve ciddi bir biçimde ihlalini önlemek ya da durdurmak amacıyla, ihlal eden devletin izni olmaksızın, o devletin sınırları içinde kuvvet kullanılması ya da kuvvet kullanma tehdidine başvurulması”.
İnsancıl müdahale amacıyla güç kullanılması uluslararası hukuka ne denli uygun? Birleşmiş Milletler (BM)