Dr. Seçil Paçacı ELİTOK
ABD’nin göçmenlik reformu yasa tasarısı geçtiğimiz ay Senato’da kabul edildi. Obama’nın seçim kampanyalarında büyük rol oynamış olan tasarı, yasalaşırsa, yaklaşık 11 milyon yasadışı göçmene hem yasal göçmen statüsü kazandıracak hem de Amerikan vatandaşlığının yolunu açacak.
Yasa tasarısının kabulü göçmenlere dair bilindik bir tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elinde bulunduran Cumhuriyetçiler, bir yandan güvenlik eksenli yaklaşımlarındaki ısrarlarını devam ettirirlerken bir yandan yasadışı göçmenlerin yarısından çoğunu oluşturan Latin kökenli göçmelerin oylarını kazanmak istiyorlar. Güvenlik tehdidi ile oy kaygısı arasında salınan Cumhuriyetçilerinen güçlü argümanı ise bu reformun getireceği potansiyel maddi yük. Göçmenler söz konusu olduğunda sıkça gündeme gelen “sosyal güvenlik sisteminden faydalanma ama bunun karşılığında vergi ödememe’’ iddiaları reform sürecinde de tekrar konuşulur oldu. Böyle bir toplu affın yasa dışı göçü ödüllendirici bir işlev göreceği ve reformun ABD’yi yasa dışı göçmenler için daha da çekici hale getireceği de Cumhuriyetçiler kanadında dile getirilen kaygılar arasında.
RÜYA YASASI
ALİ İNSELEL
Elmet Elektro Metal, Vestel, Arçelik gibi şirketlerde yöneticiliklerde bulunmuş, 1950 İstanbul doğumlu Ekonomist Araştırmacı- yazar ve karikatürist. 2006 yılında yayımlanmış deneme ve karikatürlerinden oluşmuş bir kitabı, ayrıca Nusret Mayın Gemisi’nin aslına uygun olarak yenilenmesi, İstanbul’da depreme hazırlık ve deprem sonrasında yapılacaklar ile ilgili yayımlanmış projeleri vardır.
İstanbul’un altmışlı yıllarda ki beyefendi taksi şoförleri siyah beyaz filmlerde kaldı. Uzun yıllardır süre gelen göç dalgasının bir sonucu olarak taksicilik çoktan meslek olmaktan çıktı. Günümüzde B sınıfı ehliyet sahibi olan herkes taksici olabiliyor. Hiçbir işte dikiş tutturamayanlar, geçici işsizler, borcu olanlar, emekliler taksilerde direksiyon sallayan, meslek dışı taksicilerden bazıları.
İstanbul’da her beş taksi şoföründen birinin psikolojik sorunları var. Yaşanan maddi sıkıntıların, özel yaşamda karşılaşılan sorunların üzerine bir de metropolün trafik karmaşası eklendiğinde taksi sürücüleri kolayca saldırganlaşabiliyor. Araçlarda savunma amaçlı bulundurulduğu söylenen sopa ve demir çubuklar küçük bir tartışma da saldırı silahı haline dönüşebiliyor.
IŞIL DOĞANER
Türkiye’nin sağlık turizmi konusunda mevcut durumunu arttırarak sektörde lider ülke haline gelebilmesi, bu durumu sürdürebilmesi, rekabet gücünü arttırabilmesi için sadece tıp alanında değil diğer birçok sektörde de atılım yapılması, sektörler arası entegrasyonun sağlanması gerekmektedir. Bunların başında otel hizmetleri, ulaşım, haberleşme, çevre, mimari, sigortacılık ve bankacılık sistemleri, sağlık turizmi aracı kurumları, reklam ve pazarlama, yabancı dil bilen personel vs. gelmekte olup, bugün itibarıyla bahsedilen sektörlerde (turizm, sigorta ve bankacılık, ulaşım ve haberleşme, reklam ve pazarlama) Türkiye Batı standartlarını genel olarak yakalamıştır. Ancak çok çeşitli sektörler arası eşgüdümün sağlanmasında sıkıntılar yaşandığı bilinmektedir.
Sağlık turizmi, genel olarak cerrahi veya özel uzmanlık gerektiren diğer tıbbi müdahaleleri içeren uygulamalara ihtiyaç gösteren hastalara “maliyet etkin” özel tıbbi bakım verilmesi maksadıyla turizm endüstrisi ile işbirliği yapılmasıdır. Sağlık turizminde ana fikir, günlük rutinden uzaklaşarak rahat ve değişik bir ortamda tedavi görmek veya sağlığı destekleyici hizmetler almaktır.
Ülkeler arasında çeşitli
KAZIM ARTUT
Samsun Eğitim Enstitüsü Resim Öğretmenliği Bölümü’nden 1980 yılında mezun oldu. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans yaptı. ABD (Florida Üniversitesi) ve İngiltere’de (Exeter Üniversitesi) alanıyla ilgi araştırma ve incelemelerde bulundu. Ankara Görsel Sanatlar Derneği tarafından 2008’de yılın sanat görsel sanatlar eğitimcisi ödülüne layık görüldü. Kişisel resim sergilerinin yanında ulusal ve uluslararası olmak üzere çok sayıda karma resim sergilerine katıldı. Çalışma alanına ilişkin dört kitabı, ulusal/uluslararası bilimsel bildiri ve makaleleri olan Artut, mesleki ve çeşitli sivil toplum dernekleri üyesidir. Halen Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaktadır.
Küreselleşme süreci yeni bir üniversite anlayışını ve yapılanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu süreçte standartlık/kitlesellik/homojenlik yerine, yenilik, yaratıcılık , tasarım ve bireysel beceriler öne çıkmaktadır.
Avrupa üniversitelerinde çeşitlilik, esnek öğrenme, ilgi, yetenek ve yaratıcı becerilerin tanınması, akredite olmanın temel ilkeleri olarak kabul edilir.
Sanat ve sanat eğitimi, diğer eğitim alanlarının niteliklerinden
Prof. Dr. Hüseyin Öztürk:
1962 yılında doğan Öztürk, 1985’te İstanbul Üniversitesi Yer Bilimleri Fakültesi’nden mezun oldu. 2005’te profesör olan Öztürk 25 yıldır İstanbul Üniversitesi’nde çalışıyor. 1994’te “Altın Çekiç Bilim Ödülünü” alan Öztürk, İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi Senatörlüğü yaptı. Halen üniversitenin Maden Yatakları Jeokimya Anabilim Dalı Başkanı olarak çalışan bilim adamı, iki dönemdir Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanlığı’nı sürdürüyor. 100’den fazla yerli ve yabancı araştırma makalesi, 5 kitap editörlüğü bulunuyor. İstanbul’un ve Beykoz ilçesinin çevre sorunları üzerine çalışmalarını sürdüren Öztürk, Tuzla Gölü’nün tekrar canlanmasından, İstanbul Boğazı’nda atık su arıtma tesislerinin yapılması, deniz kirliliği, su kaynaklarımızın bozulması ve kirlenmesi, deprem ve afet yönetimi üzerine pek çok kampanya yaptı.
Ülkelerin, illerin, ilçelerin hatta köylerin sosyolojik ve güvenlik esaslı alt alanlara ayrılarak yönetilmesi bugün giderek geçerliliğini yitirmektedir. Zira nüfus artışı ve doğanın aşırı tüketilmesi, bize yeni şeyleri denememizi emrediyor. Yeni yaklaşım, yeni model havzayı
Prof. Dr. Kpt. Esen Faruk ÖZSAN
Elektronik yüksek mühendisi, fizik doktoru, öğretim üyesi ve gemi kaptanıdır. Yurtiçi ve dışındaki çeşitli üniversiteler ve araştırma merkezlerinde 45 yıl çalışmış, ders vermiş, eğitim ve araştırma laboratuarları kurmuş, proje ve teknolojiler geliştirmiş, sayısız mühendis, fenci ve öğretmen yetiştirmiştir. İlk, orta ve yüksek öğretimler için eğitim model ve programları geliştirmiş ve öğretmen yetiştirme gibi konularda araştırmalarda bulunmuştur. Eğitim, sanayi, denizcilik ve turizm şuralarına katılmıştır. B-T sistemleriyle AR-GE politikaları üzerine DPT’de çalışmalar yürütmüştür.
Dünyanın en zor işi, sınırları uzaya sıçrayan fen yarışında yer almaktır. Bu kervanda geri kalan devletler istiklâllerini koruyamamakta ve yok olup gitmektedirler. Bu savaşının neferleri âlim, mucit ve kâşifler, silahları ise “patent, know-how ve licence” seviyesindeki icat ve keşiflerdir. Hedefi ileri teknoloji üretme olan bu hayatî mücadelenin değişmeyen ana kuralları bellidir:
(1) Kurumlarıyla beraber ülkede verimli ve üretken eğitim, ilim ve fen (bilim ve teknoloji, B-T) ve araştırma ve geliştirme (AR-GE) sistemlerinin geliştirmesi,
(2) AR-GE
Prof. Dr. Ayhan AYDIN
Ankara ve Hacettepe üniversiteleri mezunu olan yazar, ingilizce ve eğitim bilimleri alanında yükseköğrenim görmüştür. Doktora öğreniminden sonra, Hacettepe Üniversitesi’nde bir süre part-time öğretim üyesi olarak çalışan Aydın ayrıca Anadolu, Gazi ve Bahçeşehir üniversitelerinde dersler vermiştir. Halen Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi ve aynı zamanda Eğitim Yönetimi, Teftişi Planlaması ve Ekonomisi Ana Bilim Dalı başkanı görevinde bulunmaktadır. Felsefe Düşünce Tarihi, Eğitim Psikolojisi, Yaşama Sanatı, Yaşadığımız Dünya, Eğitim Sevgidir, Hayat Neden Güzeldir, Eğitim Hikayedir, Sınıf Yönetimi ve Eğitim Psikolojisi olmak üzere 10 yayımlanmış kitabı bulunan Aydın kendini kısaca yaşamsever olarak tanımlamaktadır.
Genellikle eğitim, sosyo-ekonomik kalkınmanın ve kültürel gelişmenin hem nedeni hem de sonucu olarak kabul edilir. Başka bir anlatımla bir ülke gelişmek istiyorsa, eğitime öncelik vermek zorundadır. Ancak gelişmiş bir ülke de kalkınmasını sürdürmek istiyorsa eğitimin kalitesini sürekli artırmak zorundadır.
AMACI VE ANLAMI
Özetle eğitimin, nitelikli insan gücü, üretkenlik, verimlilik, toplumsal gönenç,
YENER COŞKUN
1972 yılında Ankara’da doğdu. 1994 yılında A.Ü. SBF Maliye bölümünden mezun oldu. Ankara Üniversitesi’nde doktor adayıdır ve İzmir Ekonomi Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir. Finans ve taşınmaz alanında yayımlanmış iki kitabı ve makaleleri bulunmaktadır. Halen SPK’da başuzmandır.
Ülkemiz hane halkının tasarruf ve yatırım tercihlerinde konut öncelikli bir yere sahiptir. Konut alımı için yeterli gelir ve servete sahip olan hane halkı uzun dönemde banka ve sermaye piyasası ürünlerine değil konuta yatırım yapmayı tercih etmektedir. Nitekim ülkemizde konut sahiplik oranı yüzde 68 iken, nüfusun ancak yüzde 1’lik kesimi hisse senedi sahibidir.
Bu yatırım tercihinin altında psikolojik (konut değerinin enflasyona karşı güvence sunduğuna ve konutun statü sembolü olduğuna inanılması gibi) ve maddi nedenler (demografik gelişmeler, konutun tüketim/yatırım aracı olması ve sosyal güvenlik gereksinimini karşılaması gibi) bulunmaktadır. Bu tablo ülkemizdeki orta sınıfın konuta yönelik doğal talebinin nedenlerini yansıtmaktadır. Ancak son 10 yılda ortaya çıkan hızlı zenginleşmeye dayalı talep artışı, TOKİ’nin başarılı faaliyetleri, artan yabancı talebi ve düşük faiz