Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ezel Buse Sönmezocak

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın Hacettepe Üniversitesi ile 2015’te yayınladığı araştırmaya göre, Türkiye’de fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalan her 100 kadından 89’u, maruz kaldığı şiddeti herhangi bir resmi kuruma bildirmemektedir. Resmi makamlara ulaşan 11 vakadan polise bildirilen vaka sayısı 7’dir. Polis ise kendisine bildirilen bu 7 vakanın en az yüzde 42’sinde şikayeti savcılığa bildirmemektedir.

Adalet Bakanlığı 2018 Adli İstatistikleri uyarınca savcılık makamı, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda önüne gelen şikayetlerin yalnızca yüzde 34.7’sinde iddianame düzenlemektedir. İddianame düzenlenerek yargılaması yapılan cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda fail aleyhine mahkumiyet hükmü kurulma oranının ise yüzde 51,4 olduğu görülmektedir. Basit bir matematik hesabıyla, kısaca, Türkiye’de her 1000 (bin) şiddet vakasından yalnızca 7’sinde fail aleyhine mahkumiyet kararı verilmektedir. Yani geri kalan tam 993 cinsel şiddet faili toplumda serbestçe yaşamına devam etmektedir. Bu 993 fail; okulda, işyerinde, sokakta, markette ya da toplu taşımada, aramızdadır.

Haberin Devamı

‘Kadının beyanı esastır’ İstatistiklerin söylediği: Cezasızlık

1000 failden 993’ü neden aramızda?

Aynı araştırmaya göre bunun en önemli nedeni yargı süreçlerine güvenmeme, inanılmama ve damgalanma korkusu ile kadınların maruz bırakıldıkları cinsel şiddeti her zaman resmi makamlara bildirme gücü ve cesaretini kendinde bulamayışıdır. Kadınlar şiddeti bildirdiğinde ise sonu gelmez ve meşakkatli yargılamaları ve dahası, olası cezasızlığı göze almaktadır.

Kadının beyanı esastır ve İstanbul Sözleşmesi

Kadınlar, cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardaki sistematik cezasızlık ve yargılama sürecinde kadınlara yaşatılan ikincil mağduriyetlere tepki olarak, “kadının beyanı esastır” ilkesini savunmaktadır. Bu ilke ile talep edilen, kadınların şiddete dair beyan ve anlatılarının ciddiyetle ele alınarak soruşturma ve kovuşturma için yeterli sayılması, tüm kanıtların süratle toplanması ve yargılamanın ikincil mağduriyet yaşatabilecek her türlü cinsiyetçi tutum ve davranıştan uzak bir şekilde süratle tamamlanmasıdır.

Haberin Devamı

İstanbul Sözleşmesi’nin devletlere getirdiği en temel yükümlülüklerden biri de toplumsal cinsiyet temelli şiddet vakalarının etkili bir biçimde soruşturulup kovuşturulması yükümlülüğüdür. Buradaki “etkili” ifadesi vakaların kolluğa intikalinden itibaren ciddiyetle ve süratle ele alınmasını ve ilerleyen tüm safhalarda şiddete maruz bırakılanların cinsel geçmişi veya özel yaşantısı gibi konuyla ilgisi olmayan ayrıntıların soruşturma dışında tutularak vakanın toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet olduğu anlayışıyla ele alınmasını gerektirir.

Görüldüğü üzere, “kadının beyanı esastır” ilkesi ile talep edilen, keyfi bir adalet talebi değil aksine, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere insan hakları hukukunun taraf devletlere getirdiği bağlayıcı bir hukuki yükümlülüktür. Zira “kadının beyanı esastır” ilkesi ile talep edilen, ispat yükünün tamamen tersine çevrilmesi ya da hiçbir yargılama yürütmeksizin fail için mahkûmiyet kurulması talebi değil, şiddet vakalarının ciddiyetle, süratle, etkili ve ikincil travmalara mahal vermeksizin ele alınmasıdır.

Haberin Devamı

Peki ama masumiyet karinesi?

Kökeni “Bir masumun suçsuz yere cezalandırılmasındansa, bir suçlunun topluma salınmasının yeğ olduğu” teolojik önermesine dayanan masumiyet karinesi gerekçe gösterilerek kadınların tutarlı beyanlarına rağmen cinsel suçun varlığının hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın ispatı yönünde delil aranması, adalete ulaşma amacından sapılarak faillerin cezasız kalmasına yol açmaktadır. Bu durum, şiddete maruz bırakılanları yalnızlaştırmakta, şiddeti konuşamaz hale getirmekte ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini pekiştirmektedir. Sahi, bir masumun cezalandırılmasındansa, en fazla kaç tane suçluyu topluma salabiliriz? Örneğin, 993 yeterli midir? Eğer her 1000 vakada 993 cinsel şiddet faili toplumda serbestçe hayatına devam edebiliyorsa, bu hala basit bir usul hukuku problemi mi, yoksa kadının insan haklarının ağır ve sistematik bir ihlali problemi midir?

Ezel Buse Sönmezocak

‘Kadının beyanı esastır’ İstatistiklerin söylediği: Cezasızlık

Kadının İnsan Hakları - Yeni Çözümler Derneği, Savunuculuk danışmanı

Koç Üniversitesi, Kamu Hukuku Doktora Araştırmacısı

İstanbul Barosu, Avukat