Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bilgay Duman - bilgay.duman@gmail.com / Hindistan’da yapılan ve Rusya ile Çin’in katılmadığı G-20 zirvesinde açıklanan Hindistan – Ortadoğu - Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC) Projesi, uluslararası gündemin dikkatini bir anda buraya çevirdi. ABD Başkanı Joe Biden’ın “tarihi bir ekonomik koridor” vurgusu yaptığı projenin, açıkça ifade edilmese de, 2013’te açıklanan Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile küresel ekonomi ve ticarete yön vermeyi hedefleyen Çin’e karşı alternatif oluşturma girişimi olduğunu söylemek mümkün.

Haberin Devamı

Söz konusu proje, mevcut durum itibariyle şimdilik bir siyasi irade beyanı konumunda. Her ne kadar ABD’nin yanı sıra Avrupa Birliği’nin de desteğini almış görünse de, kısa vadede gerçekleştirilebilecek bir proje olmaktan uzak. Zira halen herhangi bir fizibilite çalışması yapılmış ya da bir anlaşma imzalanmış değil. Bununla birlikte Hindistan’dan Avrupa’ya ulaşması hedeflenen projede, söz konusu koridorun Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail, Yunanistan gibi ülkelerden geçmesi öngörülürken, deniz yolu, demiryolu, karayolu gibi farklı taşıma hat ve güzergahları kullanılacak. Bunun için de farklı yönetmelik ve uygulamalar geliştirilmesi gerekiyor. Bu yüzden geniş çaplı anlaşmalara da ihtiyaç var.

Küresel siyasetin ‘koridorları’

Dikkat çekici veriler

Öte yandan G – 20 zirvesinde imzalanan mutabakat zaptına, “IMEC” projesindeki hatların geçmesi öngörülen Ürdün, İsrail, Yunanistan gibi ülkeler imza atmış değil. Daha da önemlisi, projenin kilit ülkesi konumundaki BAE gibi, hiçbiri G – 20 üyesi değil. Ancak BAE, üye olmasa da Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin davetiyle toplantıya zirveye katılarak, IMEC mutabakatının imzacı ülkelerinden biri oldu.

Bu tutum hem Körfez’in çok taraflılık politikasının hem de Hindistan ve ABD’nin Çin’le rekabetinin bir parçası olarak okumak mümkün. Zira Çin’in Körfez ülkeleriyle ilişkileri son derece güçlü. 2022’de Çin, 430 milyar dolarlık ticaret hacmiyle Arap ülkelerinin birincil ticaret ortağı olmuştu. Özellikle Körfez enerjisinin ana akım yönü Çin ve Uzakdoğu. Körfez’in iki başat ülkesi konumundaki Suudi Arabistan ile BAE’nin, Çin ve Hindistan’la ticaret hacimlerine bakıldığında, dikkat çekici veriler mevcut. BAE ve Çin arasındaki petrol dışı ticaret hacmi 2022’de 70 milyar doları, Çin ve Suudi Arabistan arasındaki ticaret hacmiyse 108 milyar doları aşmıştı.

Haberin Devamı

Hindistan ve Körfez ülkeleri arasındaki ticaret hacmi de bu rakamların gerisinde değil. 2022’de BAE ve Hindistan arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 85 milyar dolara ulaşırken, Suudi Arabistan ve Hindistan arasındaki ticaret hacmi de 47 milyar dolar civarında oldu. Bu anlamıyla Körfez için ne Çin ne de Hindistan vazgeçilebilir gibi görünmüyor. Burada Körfez’in pragmatist bir yaklaşım içerisinde çok taraflılık angajmanını ortaya koyduğunu ifade etmek mümkün. Başka bir deyişle, Körfez’in ABD – Çin - Hindistan rekabetinde taraf olmadan en maksimum faydayı elde etmeye çalıştığı görülüyor. Yani tam bir denge oyunu.

İsrail konusu muamma

Diğer taraftan ABD ve Hindistan tarafından Çin’in bölgesel etki politikası da hedef haline getirilmiş durumda. Burada Ortadoğu ve Körfez’in dışında, özellikle Çin’in Afrika’daki etkinliği ve yatırımları dikkat çekiyor. Tam da bu noktada 55 üyeli Afrika Birliği, son zirvede Avrupa Birliği ile aynı statüde, G-20’ye daimi üye olarak kabul edildi. Hatta daha da ileri gidilip, Çin’in uzun süredir üzerinde çalıştığı “Trans – Afrika Koridoru”na destek verilmesi dikkat çekici oldu. Bu noktada ABD ve Hindistan’ın Çin’e karşı safları her alanda sıkılaştırdığı görülüyor.

Haberin Devamı

ABD’nin IMEC projesiyle İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki normalleşmeyi desteklemeyi amaçladığı görülüyor. Zira BAE – Suudi Arabistan – Ürdün’den sonra İsrail’e ulaşacak koridorda, Avrupa’ya geçiş noktasında, Hayfa Limanı kilit noktası olacak. Böylece İsrail ve söz konusu ülkeler arasında doğrudan bir hat sağlanması planlanıyor. Ancak halen bu ülkeler arasında tam bir uzlaşı yok. Ayrıca projenin işlerliği bakımından, İsrail’in Hayfa Limanı’nın kapasitesi bir yana bu ülkenin limanlarının “en fazla gecikme verenler” arasında olması, projenin stabil ve aktif çalışmasının önündeki engellerden biri olabilir.

Erdoğan’ın proje vurgusu

Çin ve Rusya’nın katılmadığı zirvede, ABD ve Hindistan tarafından böyle bir adım atılmasını, özellikle Çin’in küresel siyasetteki rolünü sınırlama amacıyla açıklamak mümkün. Zira her ne kadar beklenen hızda ilerlemese de, Çin’in 2013’te ortaya koyduğu ve “Yeni İpek Yolu” olarak lanse edilen “Kuşak ve Yol İnisiyatifi”nde belirli bir noktaya gelmiş durumda.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın IMEC projesine ilişkin yaptığı açıklamada, Kuşak Yol İnisiyatifi’ne vurgu yapmış olması dikkat çekici. Bu anlamıyla Erdoğan’ın realist bir mesaj verdiğini söylemek yanlış olmaz. Zira “Türkiye’siz bir koridor olmaz” diyen Erdoğan’ın, Türkiye ve Irak tarafından başlatılan Kalkınma Yolu Projesi’ni ön plana çıkardığı görülüyor. Bu konuda Katar ve BAE’nin de desteğinin olduğunu belirten Erdoğan, söz konusu projeyle ilgili 60 gün içerisinde çalışmaya başlanması için talimat verdiğini söyleyerek, adeta “Hazır bir proje varken, macera peşinde koşmayın” diyor. Bu anlamıyla gerek doğrudan Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin koridor rotasında gerekse de IMEC projesinde yer almasa bile, Kalkınma Yolu Projesi, altyapı imkanları ve uygulanabilirlik yönünden her iki kutup açısından bir seçenek haline gelebilir.