Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin notunu 18 yıl sonra yeniden ‘’yatırım yapılabilir’’ seviyeye çekti. Şimdi sırada Moody’s ve S&P kuruluşlarından beklenen not artışları var. Türkiye’nin son 10 yılda dünya ekonomik çevrelerinde genel kabul görmüş bazı performans göstergelerini istikrarlı sayılabilecek şekilde düzeltmesi, şüphesiz bu beklentilerde en önemli rolü oynamaktadır:
Son 10 yılda ülkemizde kişi başı GSMH 3 bin dolar seviyelerinden 11 bin dolar seviyelerine yaklaşık 4 kat artmıştır. İşsizlik oranı yüzde 10 seviyelerinden yaklaşık yüzde 8’e, enflasyon yüzde 30 seviyelerinden yaklaşık yüzde 7’lere düşmüştür. İhracat 32 milyar dolardan 156 milyar dolara çıkmış, IMF’ye olan 25 milyar dolar borç tasfiye edilmiş, TL’den 6 sıfır atılmış ve MB döviz rezervi 27 milyar dolardan 115 milyar dolara yükselmiştir.
Bu performansı asla küçümsemeden şu soruyu sormak isteriz:
Kredi derecelendirme kuruluşlarının da çok yakinen takip ettikleri yukarıdaki “klasik performans göstergeleri”nin bu şekilde olumlu seyretmeye devam etmesi, Türkiye’de zamana dayanıklı bir refah ortamının varlığı için yeterli bir güvence midir?
Bu soru sadece ülkemiz için değil, ABD, AB ve diğer ülkeler için de günceldir.
Nitekim 2008’de eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ünlü ekonomist ve sosyologlardan bir komisyon oluşturmuş (Stiglitz/Sen/Fitoussi-Komisyonu) ve bu komisyon 2009 yılının sonunda “Measurement of Economic Performance and Social Progress” başlığıyla bir rapor yayınlamıştır. Bu rapor, yukarıda bir kısmına değindiğimiz ‘’klasik’’ performans göstergelerine, özellikle de gayrisafi milli hasılanın ülkenin refah düzeyi ile olan ilişkisine, ciddi eleştiri getirmektedir.

YUNANİSTAN ÖRNEĞİ
Gerçekten de örneğin Yunanistan’ın, 2001 yılı başlarında 10 bin dolar civarında olan kişi başı gayrisafi milli gelirini, 2008 yılında 30 bin dolar mertebelerinin üzerine çıkardığını hepimiz biliyoruz. 2012 yılında dahi Yunanistan’daki bu rakam, Türkiye’nin yaklaşık iki katı olmasına rağmen, bugün ülke refahı ve itibarı dip noktadadır.
Gayrisafi milli hasılanın, bir ülkenin refahının veya gelişmişlik düzeyinin bir kanıtı olamayacağı eleştirisi yeni değildir.
Haziran 1968’de ABD Başkan adaylarından, senatör Robert F. Kennedy’nin özet olarak şu şekilde tercüme edilebilecek bir beyanatı vardır:
“Çok uzun süre ve çok fazla kişisel refahımıza ve kişisel varlığımızın artmasına önem verdik... Hava kirliliğine ve insan sağlığındaki olumsuzluklara neden olan unsurlardan tutun, napalm ve atom bombalarına kadar uzanan bir dizi üretim, gayrı safi milli hasılamızın artmasına neden oluyor... Bu şekliyle gayrisafi milli hasıla, yaşam değerimizi artıran unsurlar haricinde neredeyse her şeyi ölçüyor!.. Ne bizim çevikliğimiz, ne cesaretimiz, ne bilgi seviyemiz ne insanlık için duyarlılığımız ne de ülkemize duyduğumuz vatanseverlik bu ölçümlemeye dahil oluyor. Kısaca bu gösterge; Amerikalı olmaktan gurur duyduğumuz şeylerin haricindeki Amerika ile ilgili her şeyi ölçüyor!”
Gerçekten de;
- Ülkenin sağlık hizmetleri, eğitim alt yapısı ve araştırma/geliştirme kapasitesi,
- Aile içlerindeki “üretim’’, “mutluluk’’ ve “refahın’’ kalitesi,
- Ülke insanlarının kültürel ve kişisel aktivite(iş hayatı dahil) düzeyleri, sosyal bağ ve ilişki dereceleri, ülkenin siyasi platformunda oynadıkları rol,
- Siyasi ve hukuksal arenada güçlü koltuklarda oturan kişilerin her kesime olan eşit yakınlık, şeffaflık ve ortak anlayış düzeyleri, kurumsal/kamusal yönetim sistemlerinin kalitesi,
- Bugünkü ve yarınki doğal çevreyi koruma duyarlılık derecesi,
- Ülkenin ekonomik ve fiziksel güvenliğini sağlama kapasitesi, gibi faktörler, yukarı bir kısmına değindiğimiz ülke notumuzun artmasına neden olan “materyalist’’ performans göstergeler tarafından dikkate alınmayan, ancak bir ülkenin sürdürülebilir refahı (“gayrisafi refah’’) ve itibarı için son derece önemli unsurlardır.

ABD’DEKİ ÇARPICI FARK
Bu durumun farkında olan kurumlar ve araştırmacılar son yıllarda, bu unsurları da içeren bazı ‘’yeni nesil ülke performans göstergeleri’’ geliştirdiler. Örneğin;
- “Sürdürülebilir Ekonomik Refah’’ Endeksi(Index of Sustainable Economic Welfare-ISEW)
- “Gerçek İlerleme’’ Endeksi (Genuine Progress Indicator)
- “İnsani Gelişmişlik’’ Endeksi (Human Development Index)
- “Sosyal Sağlıklılık’’ Endeksi (Index of Social Health)
- “Gerçek Tasarruf’’ Oranı (Genuine Saving Rate)
- “Ekolojik Ayak İzi’’(Ecological Footprint) gibi...
Örneğin ABD’nin refah düzeyini değerlendirmek için GSMH (GDP) ile Sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksine (ISEW) birlikte bakmanın doğru olduğunu düşünenler, bugün şöyle bir bilgiyle karşılaşmaktalar. ABD’nin kişi başı gayrisafi milli hasılası(GSMH/GDP) son 60 yılda 15 bin dolardan yaklaşık 48 bin dolara çıkmakla beraber, kişi başı sürdürülebilir ekonomik refah endeksi (ISEW) 6 bin dolarda sabit kalmıştır.
Dolayısıyla, önümüzdeki dönemlerde ülkelerin performans değerlendirmelerinde “yeni normal’’ , eski nesil (materyalist) ve yeni nesil (sosyal-çevresel) performans göstergelerin harmanlanması şeklinde olacak gibi görünmektedir.
Diğer bir deyişle; aslında hiç yapılmaması gereken bazı işleri şu sıralarda fevkalade etkin yapmanın ve arkasından da bir marifetmiş gibi bunlarla gurur duymanın uzun vadede anlamsız olduğu, tartışılmaya başlanmıştır. (Örneğin silah üretimi yaparak milli hasılayı artırmak, çarpık şehirleşmeye ve belirli bir kesime rant yaratmaya izin vererek, inşaat sektörünün büyütülmesi sonucu işsizliği azaltmak ve ekonomiyi büyütmek gibi).
Son yıllarda dünyada itibarı sarsılmış derecelendirme kuruluşlarından olan Fitch’in ülke notumuzu artırması ve yeni not artışlarını heyecanla bekliyor olmamız bize, mevcut performansımızı ve liberal ekonominin vazgeçilmez prensiplerini küçümsemeden, bunları düşündür- müştür.

Haberin Devamı

Refahı nasıl ölçmeliyiz

Servet Topaloğlu
1959 İstanbul doğumlu Topaloğlu, Almanya’da Darmstadt Teknik Üniversitesi İşletme Mühendisliği/Makine Fakültesi’nden mezun olmuştur. Siemens, Metro-Real, Tansaş, Carrefour ve Doğan Gazetecilik’in üst yönetimlerinde bulunan Topaloğlu’nun, halen ulusal ve uluslararası alanda pek çok şirketin yönetim kurullarında başkanlıkları ve üyelikleri bulunmaktadır. “Perakendede Diriliği Kaybetmeden İrileşmek” adlı kitabın da yazarı olan Topaloğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

Haberin Devamı

DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ
Son 10 yılda ülkemizde kişi başı GSMH yaklaşık 4 kat artmıştır. İşsizlik oranı yüzde 8’e, enflasyon yüzde 7’lere düşmüştür. İhracat 32 milyar dolardan 156 milyar dolara çıkmıştır. “Klasik performans göstergeleri”nin bu şekilde olumlu seyretmeye devam etmesi, Türkiye’de zamana dayanıklı bir refah ortamının varlığı için yeterli bir güvence midir?