Türkiye’nin çağdaş sanatları son 15 sene içinde inanılmaz bir boyuta geldi ve inanıyorum ki gelecek 4-5 sene içinde Avrupa’nın en önemli merkezlerinden biri, hatta en önemlisi Türkiye olacak (merkez İstanbul).
Bu, bugünün pozitif bilançosu. Sanat artık bir kapital durumuna geldi ve finans krizlerinden bile etkilenmeden kendi parasal gücünü devam ettirmekte. Örneğin 2008 yılındaki büyük kriz sırasında Almanya’daki Sotheby’s de Damien Hirst 400 yapıtını açık artırmaya çıkardı. Elde edilen para miktarı yaklaşık 350 milyon dolardı. Hemen hemen hepsi satıldı. Peki o zaman kriz nerdeydi, gerçekten bir finans krizi yaşandı mı? Var olan para nereye yönlendi? İşte bu durum sanatın bugünkü finansal ve kapital olarak gücünü göstermekte. Kimse aldığı yapıtı sanatsal değerinden ötürü almıyor artık.
Çeşitli değerli taşlar, mücevherler, külçe altın kalıpları gibi resim, video, obje vs alıyor. Boynuna mücevher diye asamayacağı için, duvarına resim diye asıyor veya bankasının gizli bölümünde veya yüzlerce gizli kamera altında, gümrükten arınmış bir bölge içinde, transport firmalarının depolarında saklıyor. Tüm bu karışık düzene bugün Türkiye uyum sağlayarak buna dahil olma aşamasına gelmiştir. Bu gerçekten inanılmaz büyük bir başarı. Neden başarı olduğunu sorarsanız; çünkü yalnız kendini oyuna dahil etmekle kalmayıp, kendisini bu pazar içinde alternatif bir merkez haline getirmektedir ki bu aynı zamanda çağdaş sanat pazarının Türkiye‘ye yönlenmesi demektir.
Madalyonun iki yüzü
Bu madalyonun pozitif yüzü, bir de madalyonun negatif yönüne bakarsak; ilk önce birçok yeni galeri açılıyor ve bu galeriler internasyonal sanatçılarla çalışıyor.
Bu durum gerçekten yüklü bir finansal güç gerektiriyor, süreklilik istiyor ve çeşitli garantiler istiyor. Bunlardan en önemlisi açık artırmaya girmeme garantisidir. Bugün internasyonal galeriler kendi kontrolleri dışında oluşan açık artırma durumlarından ciddi rahatsızlık duymaktalar. Bu durum onların satışını ciddi bir şekilde etkilemektedir.
Türkiye’de durum tam tersi olarak gelişmektedir. Satılan yapıtları açık artırmalara göre değerlendirmek profesyonel olmayan bir durumdur. Gene küçük bir örnek: Sotheby’s Andreas Gursky’nin fotoğraflarının aşırı spekülasyona uğraması nedeniyle Gursky’nin yapıtlarının satılmasına gizli bir sınırlama getirmiştir bugün. Buna karşın Türkiye’de bir yarış sürmektedir. İşte profesyonel olmak bu noktada başlıyor. Galeriler yerine, açık artırma merkezleri yapıt satarsa, o zaman Türkiye’nin çağdaş sanatı gelişemez.
En az 5 sene gerekiyor
Bunun dışında yeni galerilerin kendilerine en azından 5 sene gelişme süresi vermeleri gerekir. Oturmuş international bir programı olmadan 5 tane birden en büyük fuarlara katılmak, seyirci kalmak demektir. Ama görüyorum ki Türkiye’deki bazı galeriler bunun tam tersini yapıyor. Sonunda galeri sahibinin ilgisi, parası bitiyor ve galeri fonksiyonunu kaybediyor. Bunları büyük bir engel olarak görmüyorum ama dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türk çağdaş sanatı ciddi bir geçiş döneminde. Coğrafi durumunu da düşünürsek, 5 sene içinde ciddi sürprizler gelecektir.
Mehmet Gün
1956’da İstanbul’da doğdu. 1977-83 Viyana Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim ve sanat felsefesi okudu MA (Master of art) yaparak mezun oldu.
1986-87 DAAD Berlin Sanatçı Programı’na davet edildi. 1991-1994 arasında resim, fotoğraf ve sanat felsefesi üzerine denemeler yazdı. İlk sergisini 1978 yılında Viyana’da açan Mehmet Gün, bugüne kadar dünyanın çeşitli yerlerindeki önemli sanat galerilerinde ve müzelerinde yapıtlarını sergiledi. Yapıtları 2011 yılında Hatje Cantz Yayınevi’nde kitap olarak yayımlandı (ilk Türk sanatçısı olarak). 2013 yılında Hatje Cantz yayınevinde bir kitap daha hazırlayan Gün, bu yeni yapıtlarını sanat kariyerindeki en önemli değişim noktası olarak görüyor.
Bir Milliyet klasiği
Gazeteniz Milliyet, “Düşünenlerin Düşüncesi” köşesiyle toplumun kanaat önderlerine sayfalarını açıyor. Abdi İpekçi tarafından 6 Ocak 1963’te başlatılan köşe ülkenin ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok sorununu masaya yatırmıştı. Akademisyenlerden sosyal bilimcilere,
sivil toplum temsilcilerinden işadamlarına, bilim insanlarından hukukçulara kadar uzman kalemler Milliyet için yazacaklar. Yazılarınızın uzunluğunun 3 bin vuruşu (1.5 sayfayı) geçmemesi gerekmektedir. İrtibat telefonumuz: 0212 337 9328. Mail adresi:aycaatikoglu@hotmail.com