Herkesin diline pelesenk olan, izlemeyenlerin bile derdi haline getirilen, insanların kendi hayatlarını yaşarken dizilere referans verme çaresizliğini en üst boyutlarda yaşatan şu "Ally McBeal" dizisini artık hakikaten "okumak" gerekli. Okuyalım.
Acımak, bir başkasıyla en pürüzsüz özdeşim kurma yöntemidir; en kolay,
en ucuz ve belki de insanoğlunu, kendini daha büyük, daha güçlü zannettirdiği için en çok alçaltan özdeşim kurma biçimi. Nietzsche’nin acıma duygusunu lanetlemesi, aşağılaması bu yüzdendir. Ally McBeal de raşitik bir çocuktur. Büyük Amerikan şirketlerinin, Boston’ın dev binalarının arasında kalmış bir çocuk. Dikkat edenler görecektir, Ally’nin genel olarak hiç çantası yoktur. Bu çantasızlık durumu, onu kadınlıktan uzaklaştırıp çocukluğa yaklaştıran bir göstergedir (yok-göstergedir) sanki. Elleri cebinde yürüyen, zayıf, kırılgan çocuk! Ve siz, büyük binaların arasındaki bu çocuğa, tıpkı "Sefiller" romanındaki çocuklara bakar gibi bakan birisinizdir artık. Acıma duygusunun pürüzsüzlüğü, basitliği, derhal onunla özdeşim kurmanızı sağlayacaktır. Ally beceriksizliğiyle, şaşkınlığıyla, sık sık tökezleyip düşen halleriyle artık "sizin kadar güçsüzdür". İzleyenleri acıma duygusundan yararlanarak özdeşim kurmaya çağıran bu dizi aslında size şöyle demektedir:
"Gel bakiim sen buraya. Sana neler yapmışlar öyle? Seni çok mu üzmüşler?"
Ve bu yırtıcı hayatın ortasında her yetişkini salya sümük bir kendine acıma seansına garantili bir biçimde çağıracak bir cümledir bu. Gösteri dünyası size, "kucak" önermektedir. Ve bu kıymetli teklifi elbette kimse reddedemez!
İnsanlık tarihi boyunca sadece ve sadece 46 temel hikaye üretildiğini biliyor muydunuz? Ya bütün bu hikayeler içinde yer alan kadın tipinin toplam üç tane olduğunu? Tarih boyunca anlatılan hikayelerde toplam üç kadın tipi vardır:
1. Penceredeki kadın (Bekleyen, yol gözleyen, pasif, anne, sevgili, Juliet veya herhangi bir pembe dizi kadını).
2. Arayış içindeki kadın (Hayatın içine kendini atmış, mutluluğu, huzuru vesaireyi arayan kadın, Thelma ve Louise gibi).
3. Erkek-kadın (Kalemiti Ceyn, Şoför Nebahat gibi aslında erkeklere ait olduğu kabul edilen hayata kadınlığından vazgeçerek dahil olmuş kadın tipi).
İzlediğiniz filmleri, okuduğunuz kitapları, masalları filan hepsini gözden geçirin. Göreceksiniz ki, insanlık henüz dördüncüsünü yaratamamıştır. Böyle saçma bir durum!
İşte Ally buradaki kalıp gruplardan birine hemencecik sokulamadığı için size yeni gelmektedir. Çünkü onda hepsi ve ayrıca "çocuk-kadın" aroması vardır. Sürekli halisünasyon görmesine rağmen dizide deli ilan edilmemesi "çocuk" fikrine vurgu yapmaktadır. Böylece son yıllarda popüler psikolojide alıp başını yürüyen "İçinizdeki çocuğu yaşayın!" saçmalığına kendini kaptırmış milyonları da "kucağına" alıverecek ılık atmosfer koşulları yaratılmıştır.
Ally arayıştaki kadın olduğu için
-dikkat ettiyseniz- sürekli yalnızlıkla cezalandırılmaktadır. Öyle ki, ona aşık olan tek adam da geberip gitmiştir.
O derece yani! Sürekli bir tür "hayat yorgunluğuna" işaret edilmesi, bilhassa dizinin şarkılarında bir bitkinlikten söz edilmesi bu yüzdendir. "Arayan kadın yorulur" demektedir dizi size, "Boşuna aramayın!" Üstelik kadın, bir tür fiziksel hastalığa gönderme yapacak derecede zayıftır. Zayıf çocuk, ararken kendini ve kadınlığını kaybetmiştir!
Hadi canım sizde! Kendinizi düşünün: Ne zaman bu kadar zayıf, beceriksiz, hayal aleminde bir çocuk olmanıza izin verildi? Çok rica ederim yani. Sadece bir kere bile Ally gibi düşseniz üzerinizden geçmezler mi? Lütfen!
Ama bu dizinin en önemli yanı,
Ally aracılığıyla kadınların mutsuzluklarını "seyirlik malzeme" haline getirmesidir. Şöyle ki...
Bu dizide niye biz hiç erkeklerin mutsuzluğunu görmüyoruz? Beceremediklerini, tükendiklerini, kendileriyle hesaplaştıklarını, Ally gibi yerlerde süründüklerini... Niye göremiyoruz? Aralarında "tipsiz" olan ve mutsuzluğa en elverişli durumda olanı bile çok zeki olduğu için dizideki en güzel kadınla birlikte olabiliyor da niye Ally hep ümitsizlik derecesinde yalnız? Erkekler dizide, kadınların mutsuzluklarını "izleyen" babalar gibiler. Onlar, tam, bütün. Erkeklerin bir dertleri yok, çünkü olmaları gereken yerde, iş yerinde ve hayatın içindeler. Problem kadınlarda, onlar orada olmamalıydılar. Görüyorsunuz ya, burada çok mutsuzlar! Dizinin sessiz gibi görünen erkekler aracılığıyla söylediği budur. Aslında siz, erkeklerin izlediği kadınları izlemektesiniz. Erkeklerin vizöründen kadınlara bakmaktasınız. Bir başka deyişle: Kandırıldınız!
Ally başarılı bir avukat mı mesela? Bunu hiç görmüyoruz. Bir davayı kazandığında bunu kutladığını gördünüz mü? Ne diyor dizi o zaman? Kadınların başarıları önemli değil veya başarılı olsalar da mutsuzdurlar. Başarı onları mutlu etmez, bundan hiçbir keyif almazlar. Oldu canım! O zaman niye katlanıyorlar bu kadar çalışmaya? Ne cevap veriyor dizi? Çünkü evde koca beklemek artık demode olduğu için iş yerlerinde koca bekliyorlar. Bu derece ilkel bir mesajı, iyi paketlendiği için görmeyebilir ya da görmezden gelebilirsiniz. Bu mesajı paketinden çıkarıp önünüze koymak, hayatı sizin için sevimsizleştiren bir şey olabilir ama maalesef durum budur.
Özay Şendir
'Nefes almak için izin bekleyen Miçotakis'
29 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yurt, burs, staj, keyfiyet
29 Haziran 2025
Zeynep Aktaş
Zemini güçlü olan yatırımcıyı çekiyor
29 Haziran 2025
Ali Eyüboğlu
Cemal Hünal: ‘Issız Adam’ benim dönüm noktam
29 Haziran 2025
Güldener Sonumut
Mark Rutte’ye haksız eleştiri
29 Haziran 2025