Yazarlar Elini uzatan oyu alır

Elini uzatan oyu alır

14.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Elini uzatan oyu alır

Elini uzatan oyu alır



Konuştuğum kişilerin isimlerini not etmiyorum, duyduklarım öyle yakın sorunlar ki, ha Ahmet ha Mehmet söylemiş... Diyarbakır’da durum farklı, "Adımı yazdın mı" diye soruyorlar ısrarla... En kısa konuşmayı yapan cübbeli, sakallı bir amca; "Adım Remzi Kan. Irak ile savaş istemiyorum, ANAP’ı istiyorum" diyor ve gidiyor...
"Sosyal demokrat bir parti Meclis’te olmalı" diyerek CHP’ye oy atacağını söyleyenlere rastlıyorum, Derviş’e ise "Şişirilmiş balon" diyenler, "Diyarbakırlı işadamı yok mu, hep TÜSİAD’cılarla görüşüyor. Herşeyi yakından takip ediyoruz, milleti aptal sanmasınlar, kimdir o müteahhit" sözleriyle aslında küskünlüklerini ifade ediyorlar.

Dertleri toplayıp gelmişler
Diyarbakır kendine oy atacak, yani HADEP’e... Sözünü ettiğim diğer siyasal oluşumlar ve partiler sürpriz peşinde koşabilir, bu çabaları boş da çıkmayabilir. Ne de olsa HADEP de belediye iktidarında herkesi memnun edememiş.
"Dünden beri nöbetteyim, yolunuzu gözlüyorum. Açlıktan nefesi kokuyor, particilik yapıyor adam. Açız, yazın ki bilsinler. HADEP’e oy vermeyebilirim, kim bize yardım elini uzatacaksa o gelsin." Diyarbakır Milliyet TIR’ını görünce son 15 - 20 yılın sorunlarını toplayıp getirmiş. İşsizlik, gelir dağılımı bozukluğu, eğitimsizlik, yolsuzluk, siyasi rantcılık, ağalık ne varsa önümüze konuyor. "Taşı toprağı petrol buraların" diye inanılmış. Mermer, krom, kömür için de aynı iddiayı taşıyorlar. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Kutbettin Arzu ise GAP, bölge ile ticaret ve turizm üzerinde duruyor, sanayiden umudunu zaten kesmiş. Kim gelip, yatırım yapacak?
Arzu, İsrail ile teknoloji alanında işbirliğinden çok bölgenin tekstil yatırımına hazır olduğu inancını yineliyor. Diyarbakır’ın umudu GAP’ın suyu. GAP’ın suyundan aldıkları pay yüzde 8, bölge ortalaması ise yüzde 12. GAP İdaresi 2010’a kadar 2.5 milyar dolarlık bir yatırımla sulama kanallarının tam olarak devreye gireceğini belirlemiş, ancak devletin ayırdığı kaynak 300 milyon dolar. Bekle 2050’yi bakalım! Çalışabilir nüfusun yüzde 70’nin işsiz olduğu bir kentte ekonomik gelişmeden nasıl sözedilebilir? Toprağa dayalı sanayi fena değil, tuğla ve mermer tesisleri açılmış. Gelin görün ki un fabrikası var, makarna yok; çır - çır var, iplik yok; insan var ticaret yok!

Köyümüze geri dönelim
Boşaltılan 10 bin köyün yeniden yerleşime açılması için imkan yaratılamamış. Köyden mercimek, bulgur, süt, et getirecek; kentten kumaş, şeker, yağ, un alacak ama nerede? Turizm bölge için bir zamanlar potansiyeldi; yılda 30 bin yabancı turist geliyordu, elleriyle saymışlar 5’e kadar düşmüş. Körfez Savaşı dönemini saymazsak, 1300 yatak kapasitesi son 15 yıldır dolmuyor.
Üzerine titredikleri kamu tesislerinde 6 bin kişi istihdam ediliyor. Onda da gözü olan siyasiler Karayolları’nı Elazığ’a taşımaya kalkmışlar. Oysa Karayolları Diyarbakır’ın "aş evi" ve bu nedenle de oyların tartıldığı alan. HADEP’liyiz diyorlar, ANAP’lı Haşim Haşimi’yi kaydettirmeden gitmiyorlar, Karayolları’nı yerinde bırakmış!..
Politize olmuş, okumuş - yazmış bir kent. Kuru gürültü buralarda pek sökmez. Hedef vereceksin, demokratik hak ve özgürlükleri tırpanlamayacaksın; yaşama hakkı vereceksin bahçesinde gülü, heybesinde katığı olan!