Oğuz Çetin’in "terfi"indeki paradoks, hiç de başarılı olamadığı yardımcı antrenörlük sonucunda rütbe alıp "antrenörbaşı" olmasında odaklanıyor bence.
İnsanların yutkunup da söyleyemedikleri bu.
Yoksa, Oğuz’un Fenerbahçeliliğinden, karizmasından şüphe eden yok. Belki diploması biraz sorun çıkarabilir; lakin fırsat verilmeyen adamın söz konusu işi beceremeyeceği nasıl iddia edilebilir?
Bakarsınız Oğuz Çetin aslında teknik direktör olmak için doğmuş bir kişidir. İkinci adam pozisyonunda yetenekleri gölgelenmiş, hem kendini ifade edememiş hem de Türk ve Dünya futboluna getireceği yeni açılımları sergileyememiştir. Belki Denizli ve Lorant’a saygısından harekete geçmemiştir; kim bilir?
Şaka bir yana; Fenerbahçe’nin kendine başkan bile bulamadığı kaos günlerini Kaptan Oğuz’un kişiliği ile kazasız belasız atlattığını hatırlarım ben. Kendisi ile o günlerde yaptığım bir söyleşinin başlığı şöyleydi:
"Başkan yoksa Kaptan var"...
Kaptan Oğuz’u severdim. Umarım aynı duygularım Oğuz Hoca’ya karşı da sürer.
Ahh... Şu tatsız "yardımcılık" devri olmasaydı!..
ŞüphelerPeki sadece Oğuz Hoca mı hatalarının üzerine basarak yükselen Fenerbahçe’de?
Hayır, mesela Sadettin Saran da var... Sayın Saran’ın görev dosyasına bakarsanız, "Usta" Lorant, "hasta" Washington gibi fiyaskolarla karşılaşabilirsiniz. Karşılığında futbol şubesi sorumlusu olması, Fenerbahçe’deki görevlerin "başarı" ve "liyakat"a göre değil, eski hatalardaki paylara göre dağıtıldığı şüphesi doğuruyor.
Sayın Aziz Yıldırım’ın hâlâ birinci adam olarak devam etmesi şüpheleri güçlendiriyor.
Fenerbahçe bu hallere nasıl geldi sorusuna bilgiç ve derin bir yanıt vermek istiyorsanız, artık "Ne kaa ekmek o kaa köfte" demeyeceksiniz. Tekerlemeyi güncelleştireceksiniz:
Ne kaa hata, o kaa rütbe..
Atilla Kıyat Paşa’mı ne zaman televizyonda görsem irkiliyorum. Hani, musalla taşının önündeki imam geliyor aklıma. Son derece ciddi, biraz üzgün, ama metin ifadesiyle her televizyona çıktığında Fenerbahçe’deki "eğitim zayiatlarını" açıklıyor Sayın Kıyat. Ve bu görevi kusursuz yerine getirdiği için Sayın Kıyat henüz terfi edemedi...
Sayın Atilla Kıyat’ın ilerde en çok zorlanacağı basın açıklaması hangisi olacaktır biliyor musunuz ?
Oğuz Çetin teknik direktörlük görevinin üstesinden gelir, bir de Fenerbahçe şampiyonluğu falan yakalarsa bunun izahını çok zor yapacak Kıyat Paşa?..
Soru hazır:
"Oğuz iyiydi de, neden Fenerbahçe’nin bir yılını harcadınız" diyecekler kuşkusuz.
Oğuz Çetin başarılı olamazsa, zaten soru sorulacak kimse kalmaz.
Buradan çıkan mantıksal sonuçla Fenerbahçe en kısa zamanda bir yabancı teknik direktör getirecek ve Oğuz Çetin denemesi yarım kalacaktır.
"Oğuz yapamaz" diye değil, "ne olur ne olmaz" diye.
Özellikle uluslararası meselelerde "hıyarım var" diyene bir tutam tuzla koşarsanız tüm iyi niyet ve enerjinize karşın bizim Futbol Federasyonu gibi apışıp kalırsınız.
Bugün Cenevre’de 2008 Avrupa Şampiyonası ev sahipliğinin ilk elemesi var. Bizim kazanmak için katlanmadığımız "özveri" kalmadı, ama ortağımız Yunanistan’dan gelen çatlak seslerin ardı arkası kesilmiyor. En sonunda milli futbolcuları da Türkiye ile savaştan falan bahsetmiş.
Cenevre’yi bilmem, ama burada havalar kötü. Kar yağıyor. O bir tutam tuza bile ihtiyacımız var. Hiç olmazsa yere serperdik, daha az "düşerdik".
"Yedi hocalı" Fenerbahçe Yönetim Kurulu, o "hayırlı pazartesi toplantısı"nda gerçekten zekice bir karar almış ve başta Ortega olmak üzere Mustafa Doğan, Ceyhun ve Fatih’e okkalı cezalar yağdırmış.
"Fenerbahçe prensipler kulübüdür" imajı yani...
"Biz sadece hata yapanları ödüllendirmeyiz... Hatta tam tersi!.. Prensiplerimiz uğruna doğru lafa bile ceza yazarız icabında" esprisi!..
Diğerlerini bilmem ama Ortega’nın ceza alması kurallara uygun görülse bile mantık olarak yanlış bence.
Ne dedi Ortega:
"Bu tuhaf adam Lorant varsa ben yokum"!..
Peki Ortega’yı cezalandırdığınız o toplantıda siz ne yaptınız:
"Bu tuhaf adam Lorant bizi uçuruma sürüklüyor" kararına vardınız.
Eee... Ortega haklı o zaman. Lorant’dan sizi Ortega kurtardı. Ceza nereden çıktı?
*
Oskar, Portakal, Ayı
Lucescu’ya futbol oscar’ı verilecekmiş
Romanya’da...
Biz de misilleme yapalım;
Fatih Terim’e altın portakal verelim.
Lorant artık Almanya’dan alsın altın ayısını.
Ne kadar sinirli ve saldırgan bir futbol dünyamız var farkında mısınız?
En ufak bir ima bile ölçüsüz tepkilerle karşılık buluyor ve bunu milyonlarla ifade edilen kalabalıklara sahip büyük kulüplerimizin çok büyük yöneticileri, futbolcuları yapıyor.
Beşiktaş takımı bir hakemi maçlarına istemiyor. Ona yenilen Galatasaray’ın yöneticisi "yüzüncü yılı hakemlerle birlikte kutlasınlar" diyor. Beşiktaş’ın yöneticisi yanıtlıyor:
"Geçmiş dosyaları açtırmasınlar"...
Devamında kimbilir hangi tanıdık savaşlar var.
Hani çocukların sokak kavgası, aile ve aşiretin işe karışmasıyla onlarca ölümlü katliamlara dönüşür ya; alın onlara forma giydirin, birkaçına da kravat takın... Aynısı. Adeta enerjilerini kavgadan alıyorlar.
Ya futbolcular?.. Penaltısı verilmeyen Galatasaraylılar hakemi linç edemeyip sahada Beşiktaşlı kovalıyorlar. Beşiktaşlılar kazandıkları maçtan dönüş için otobüse binerken iğrenç tekerlemeler söylüyorlar... Seviyeyi tinerle hırpalanmış genç beyinlerin surdibi eğlencelerine çeviriyorlar.
Sadece biz bize değil, Dünya seyrediyor bu sahneleri.
Ne yazık... Onlar bizim işimizin unsurları. Spor medyasını eleştirenler elimizdeki malzemeyi de dikkate almalı.