Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Beşiktaş’ı çok zorlu günler bekliyor çook...
Fatih Terim pes etmedi... Oğuz Çetin yeni başladı... Ersun Yanal daha hızını alamadı.
Bir yandan da UEFA Kupası...
Eğer Beşiktaş, Lucescu’nun, "Birinci sayfa sözü vermiştim... Tuttum" cümlesini ciddiye alır da rehavete kapılırsa, yüzyılın en büyük hayal kırıklığı kupasını alması işten bile değil.
"Durmayalım, düşeriz" sözü, Beşiktaş’ın sloganı olmalı devre arasında.
Bence, sahip olduğu avantajlar ile rakiplerinin berbat durumları arasındaki farka orantılı bir puan üstünlüğü yakalayamadı ilk yarıda Beşiktaş...
Lucescu Hocam; sayfan kaç olursa olsun; haberin güzel olsun... Unutma, birinci sayfa haberlerinin yarıdan fazlası "skandal" içeriklidir.

Bu komedi gerçekten yaşanıyorsa yazıklar olsun.
Eğer doğru değil de, yakıştırmaysa; o zaman açıklayın... Sayısı ile övündüğünüz Fenerbahçeliler huzura kavuşsun.
Galatasaray başkanının vicdanı elvermediği için almadığı frikikçi Haim Revivo, Ariel Ortega’nın Arjantin’den dönüp dönmeyeceğine göre, ya Almanya’ya gidecek ya Fenerbahçe’ye geri dönecekmiş!..
"Ya o, ya ben" dediği Lorant, gerçek mevkiine iade edildikten sonra "talepleri bitmeyen fidyeciye dönen" Ortega, yanına iki vatandaşı Garce ile D’alessandro alınıp tercümanı da değiştirilmezse Türkiye’ye gelmeyecekmiş!
Dedikoduysa ayıp, doğruysa yazık.
Açıklayın... Ama, bilemiyorum nasıl inanacak Fenerbahçeliler yeni açıklamalarınıza...
Malum; "Ortega, Trabzon maçında sahada" lafı, futbol dünyasının en kısa ömürlü palavrası olarak henüz hafızalarda.
Fenerbahçe yönetimi, gerçek yaşamdaki komedilerin, oynayanlar için ne denli büyük bir dram olduğunu bu kadar pahalı öğrenmeseydi keşke.
Keşke Lorant ağacını koruma inadıyla, ormandaki yangına ilgisiz kalmasaydı... Hovardalığın dozunu kaçırmasaydı.
Unutmasaydı: Dünya güzeli ile flört edip dünya kadar çapkını çatlatmanın riski; dünya güzeli tarafından "şutlanıp" dünyaya rezil olmak.

Bir hafta belge alıp, ertesi hafta iftihara geçen futbolcuların ve hocalarının "ara karne"lerini arayıp dururken ele geçirdiğim şu notları sizlerle paylaşmalıyım.
Kimin yazdığı bilinmiyor ama "değerli bir belge" olduğuna eminim. Çünkü kağıt yerine yüz dolarlık banknot kullanılmış...

1907 Aziz Yıldırım:
Hal ve gidiş: Orta (Sinirli ve alıngan, paylaşımı eksik)
Spor: Zayıf (Ne yapıyor, ne yaptırıyor. Yedi hocayı telef etti, derslere muallim muavini giriyor)
Muhasebe: Boş (Sadece kendisi biliyor)
Seçmeli ders inşaat: Pekiyi (İki tuğla bulsa tesis yapıyor)
Psikoloji: Orta (Derslerde basın kolundaki arkadaşlarıyla çatışıyor)
Eski mezunlardan Ali Şen ile tartışması yüzünden notları birer puan kırılmıştır.

2002 Özhan Canaydın:
Matematik: Zayıf (On yıl= yedi kupa gibi hayali denklemler kuruyor)
Beden eğitimi: Zayıf (Raporlu, eşofmanı bile yok)
Sosyal: Orta (Teori iyi, pratik yok, üst kattaki odadan çıkmıyor)
Ahlak: Pekiyi (Nezaket, kibarlık açısından örnek, hatta marjinal kalıyor)
Seçmeli ders vergi hukuku: İyi (vergilendirilmemiş spor kutsaldır başlıklı bir projesi bile var)
* Sınıf başkanı olduktan sonra inisiyatif almaktan kaçınması, mezuniyet karnesini olumsuz etkileyecektir.

100 Serdar Bilgili:
Felsefe: 60 (Geçen dönem felsefe kitabı yerine "sap ve saman" özdeyişlerini okuduğu ortaya çıktı)
Tarih: 80 (Sözlü notu. Yazılı yapılmadı, öğretmen Sapanca’ya tayin oldu)
Biyoloji: 50 (Kartalın sindirim sistemini yeniden çalışmalı, gaz yapacak ajitasyonlardan kaçınmalı)
Öğretmen kanaati: Bu yıl çok farklı. Ancak, bazı projelerini unuttu, kendini spordan alamıyor.
* Belge alacağı endişelerini Rumen Hoca sayesinde geride bıraktı. Artık akademik kariyer peşinde. Kiev’de taktığı kalpağı bir daha kullanmaması karşılığında notları yüz üzerinden verildi.

Hakan Şükür’ü "dünya görüşü" yüzünden en çok eleştirenlerden biri de bendim. Dikkat edin; "futbolu" değil... Dünya görüşü...
Kendimde bu hakkı, O fikirlerini açıkça deklare ettiğinde görmüştüm.
Daha önce asla...
Haberi duyunca yüreğim "cız" etti... Ayağı kırılmıştı.
Yazdıklarım aynen geçerliydi ama, büyük bir Türk futbolcusunun geçirdiği kazaya kayıtsız kalacak donanıma ulaşamamışım demek bu yaşa kadar. Bu zaafıma sevinirken, onun başına gelen kazaya çok üzüldüm. Geçmiş olsun Hakan Şükür.

Denizlispor - Beşiktaş maçıyla belki de hakemliğe veda edecek olan Erol Ersoy’un kararsızlığı, Federasyon Başkanı Ulusoy’un "uslu çocuk" olmayan hakemleri tedavülden kaldırma kararlılığı yüzünden miydi acaba?..

Emekli istihbaratçı Prof.Dr. Mahir Kaynak, Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında dedi ki; "Teröristin ortağı medyadır"...
Yani, "medya duyurmasa terör eyleminin ne değeri kalır?"
Aynı ortaklık futbol teröristleri için de geçerli değil mi? Kamera ışıkları yandığında küfre başlayan medyatik holigan dolu ortalık.
Sayın Kaynak’ın tespiti doğru ise, futbol terörünün ortağı da TV kanalları oluyor bu durumda.
Yalnız bir farkla... Siyasi teröristler medyayı sadece kullanıyor, zaman içinde medyada çalışma gayretinde bulunmuyorlar.

Hani demokrasilerde halka rağmen bir şey yapmak yanlış, hatta olanaksızdı?..
O zaman Sayın İlhan Cavcav, veresiye yemek bile verilmeyen Gençlerbirliği’ni nasıl Türkiye’nin en güzel altyapısına sahip, biricik borçsuz kulübü haline getirdi?
Baksanıza yıllık 20 milyon liraya kombine biletlere bile itibar etmemiş Ankaralılar. Bu kombinenin içinde üç büyüklerin maçlarıyla Gençlerbirliği’nin futbol şovları da var.
Ya İlhan Cavcav demokrat değil, ya da insanlar ne istediklerini bile bilmiyorlar. Kimbilir, belki de hepsi doğru!..