Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Eski bir Milli Eğitim Bakanı'nın söylediği Şu okullar olmasa Maarif'i ne güzel yönetirim" lafını alın futbola taşıyın. Asla fantezi yapmış olmazsınız. Ne güzel yönetiyorlar kulüplerini başkanlar son bir - iki haftadır farkında mısınız?
Salı geceleri İlker Yasin'in Kanal D'deki Üçüncü Devre programını iple çekiyorum ki, başkanların psikolojisini anlayabileyim. Geçen hafta Sayın Özhan Canaydın'a, yarattığı saygın hava dolayısıyla hayran kalmıştım; önceki gün Sayın Aziz Yıldırım'ı görünce şu kanıya vardım:
Devre arası asıl başkanlara yaramış.
Sayın Yıldırım'ın siniri falan kalmamış. Karşımızda güler yüzlü, sakin, mantıklı bir işadamı... Mesela Ortega konusunda para ve duygusallığı, futbol ve hukuku, uzlaşma ve kazıklanmayı ne kadar güzel ayırdı. Sayın başkan bu güzel üslubuyla istese Fenerbahçe seyircisine "Beckham" formaları bile satardı.
Laf aramızda, bu gücü, o hiç beğenmediği medyanın, genelde nefret ettiği bazı yazarlarının Ortega için "koyver gitsin" yorumlarından aldı.
* * *
Sonra, İstanbulspor'dan futbolcu transfer dedikodularına yanıtı... "Biz zordaki bir kulübün durumundan yararlanmaya çalışacak seviyeye inmeyiz" anlamındaki cümlesi ile rekabetin içindeki asaleti sergiledi Sayın Yıldırım. "Adamları" Mehmet Yozgatlı'yı transfer edebilmek için İstanbulspor'un sahibi gözüken çaycıyı harıl harıl ararken, o ne muhteşem soğukanlılıktı.
Sayın Yıldırım'ın, iki genç kaleciyi "koruyup kollaması"na kim hayır diyebilir peki ? Enke'yi aldık, ama o zaman Recep ve Volkan daha 50 bin kişi önünde titremeden duramazlardı. Bugün ikisi de ilk şoku atlattı dedi özetle başkan.
İlk yarıda kaleci yüzünden giden puanlar geri alınamazdı. Hiç olmazsa iki genç kaleciyi kazanmak iyi fikir değil miydi? Hem, Recep ve Volkan "kapımız Rüştü'ye açık" tekrarlarıyla yeteri kadar diken üstündeydi. Fenerbahçe'nin davranış biçimi haline gelen "endişe ve güvensizlik"in dozunu iyi ayarlamak lazımdı.
Fenerbahçe televizyonuna gelince... Asla "tepkisel bir girişim" olarak nitelendirilemezdi. Sayın Yıldırım istese, sürekli kendisini davet eden kanallara çıkıp herkese ağzının payını verebilirdi!.. Gerçi hiçbir kanal ona "icraatın içinden" gibi dilediğini söyleme programları teklif etmemişti ama olsun. O, gizlilikten yana bir "açık sözlü" idi. İyi niyetli bir kızgın, hoşgörülü bir despot, demokrat bir müdahaleci olduğu gibi.
* * *
Yöneticiliğin en güzel takvimi şu günler. Lig bitmemiş ki "hüsran"dan bahsedilsin... Ne sahada bir skandal mağlubiyet, ne tribünde homurdananlar var. Yapılacak işlerde aranan tek kıstas; mantıklı karar. Eh hepsi de başarılı işadamı yöneticilerimizin. Borç, alacak, kredi, yatırım, inşaat, onlar için çocuk oyuncağı... Futbolun heyecanı, skorun gerilimi, hakemin tahriki falan olmadığında, santrafor ıska geçip kaleci topu yumurtlamadığında, pekala genlerindeki becerilerini konuşturabiliyorlar.
Dinleyin ve hayret edin; bu kadar yetenekli, becerikli, özverili insanların yönetimindeki bu takımlar, nasıl Avrupa Şampiyonu falan olamıyorlar?
Belki de onların "bitmeyen bir tatil"e ihtiyaçları var.

Bugünleri tarihe kaydedecek ahir zaman vak'anüvisleri, acaba 2004'te nasıl bir Fatih Terim notu düşecekler:
Artık "sıfat" mı olur, "fiil" mi, "teşbih" mi bilinmez; ama cümlede bir iki tane "son" olacağı belli..."Son imparator" veya "İmparatorun sonu" gibi!..
İnanın Fatih Hoca'dan çok bize üzülüyorum ben.
Plajda özene bezene yaptığı kumdan şato, kendisinden çok ilgi çekince med - cezir dalgasından önce "eserini" kendi elleriyle yıkan çocuklar gibiydik Fatih Terim hadisesinde... Yıkım ne kadar büyükse, sado mazoşist duygularımız o kadar derin tatminde.
Hüzünlü hikayeler
Bizim gözümüz kürekteydi, doğrusu Hoca da elinden geleni esirgemedi. "Çanak" değil, kova tuttu kıskanç yıkıcılığımıza. Elele, çıktık açık alınla bu melun savaştan.
Ne kaldı elimizde ? İşte size "kararlarını uygulayamayan bir gücün karabasanı. Ricat halindeki orduların kumandanı. Kestiği cezaları bile infaz edemeyen otorite. Söz verip unutan adalet koruyucusu. Başaramayan baş... Şefkatinden sual edilen şef..."
Eğri ya da doğru... Tarih, lafını geçiremeyen imparatorların hüzünlü hikayeleri ile dolu. Plajlar da yıkılmış şatolarla...
Çok üzülüyorum; bize ve Fatih Hoca'ya.

SORU:
Üç Silahşörler'in yazarı kimdir?
a) Alexandre Dumas Pere
b) Alexandre Dumas Fils
c) Alexandre Dumas "Fos"
Doğru cevap baba (pere) Alex... Yani (a) şıkkı.
Malumunuz, oğul (fils) Alexsandre "Kamelyalı Kadın"ın yazarıdır. "Fos" çıkan Alex ise Fenerbahçeli yöneticilerin kaleme aldığı "Paranla Rezil Olma Sanatı" adlı altı ciltlik romanın Brezilyalı bir kahramanıdır ki, eşi, düşük tehlikesi yaşayan 3,5 aylık hamile ve zengin bir ailenin kızıdır. Büyük bir olasılıkla Alex çok iyi keman çalmakta, duygulu şiirler yazmaktadır.
Bize ne be!..

Yolda bir İspanyol'a rastlarım diye ödüm kopuyor...
"Rüştü dediğiniz bu mu?" diye sorsa ne derim? Ben eminim Rüştü'den, ama onlara rüştünü çoktan ispat ettiğini nasıl izah ederim:
Bakın bu adam duygusaldır. Kadere, şansa, uğura hatta muskaya bile inanır. Çabuk alınır. Yıllardır inisiyatifin kendisinde olmasına alıştı. Baktı ki formda değil, "Sakatım" dedi tribüne çıktı. Yeteneğinin sınanması, yeteneğinin sıfırlanması ile eş anlamlıdır onun için... Desem de anlamazlar ki.
Sahi, biz De Boer'i anlıyor muyuz sanki? Müthiş bir kariyeri varmış, bize ne. Iskaladı mı, ıskalamadı mı onu söyle. Ha oynamayan büyük futbolcu, ha ötmeyen kanarya. Ameliyata girmeyen ünlü cerrahın patlamış apadisitime ne kadar faydası varsa, o kadar.

Gelin anlatın
Sadece anılar kalıyor form düşünce. Rüştü'nün anıları da bir İspanyol'u ne kadar bağlar bilemem. Zerre kadar anlayacaklarını da tahmin etmem. Baksanıza adamları ata sözlerine:
"İnsan, şansını dirseği ile yaratır"!..
Diğerlerini ite kaka yani... Tam Rüştü'ye göre! Birine dirsek atmak bir yana, Rüştü yıllardır arkasından itilerek oynadı Türkiye'de. Yoluna kırmızı halı serilerek. Tek tabanca. Zirvede. Hiç alışık değil kulübeye, eleştiriye.
"Başarmadan geri dönmem" diyen Rüştü, lafını yememek için gönderilmeyi hak edecek bir motivasyona girmiş olmasın sakın.
Gelin bu olasılığı İspanyol'a anlatın.





SPOR


ZAGO DEPREMİ
At yarışları
Avrupa Ligleri
Efes işi biliyor: 74-65
İKİNCİ LİG PUAN DURUMU
Hido boş durmadı
File zafer doldu: 3-1
Ilie, Beşiktaş'a doğru
Daum pes etti!
Hepimiz kardeşiz!
Trabzon'a terapi
Kupanın ateşi yükseldi
Barça, Rüştü'yü gözden çıkardı
Galibiyetle başladık: 29-22
Haber turu...
Tatil başkanlara yaradı
Kullan ve at