İstediğimiz kadar debelenelim... Reddedelim... Görmezden gelelim...
Şike tümörü bedenimizin içinde bir yerlerde yumruk gibi duruyor işte!
Ya kesilip çıkarılması için akacak kanları ve acıyı göze alacağız, ya da kocakarı ilaçlarıyla kendimizi kandıracağız.
Ta ki, metastaz yapıp futbolumuzun yaşamsal organlarını etkisiz kılana dek.
Ölüm Allah’ın emri ama, korkak, haysiyetsiz ve sahtekârlara teslim olmuş kısacık bir ömre razı olacağız.
Var mı bunu isteyen?.. Yok...
Peki, ne yapıyoruz futbolumuzu bu illetten kurtarmak için?..
Saçmalıyoruz!..
İşe, teşhisi koyan doktoru suçlamakla başladık... Sonra birbirimizin namusuna dil uzattık...
Şimdi, müdahale olmazsa acı sona doğru mecburi istikamete girmiş futbolumuzun ameliyatını geciktiriyoruz.
Çünkü tüm spor kamuoyu olarak, acıdan korkuyoruz... Gerçeklerden ürküyoruz... Ahbap çavuşlarımıza zarar vermek istemiyoruz.
Ve tümörün kalleş hücreleri ile aynı genleri taşıyan bazılarımız, ikili oynuyoruz büyük bir olasılıkla.
"DEPREM YAKIN"
Tuncay Özkan’ın ele geçirdiği belgeler Türk Futbolu’ndaki 17 Ağustos depreminin öncüleridir... Bunun farkındayız.
Kaçınılmaz olarak gelecek "büyük kırılmaya" hazır olmalıyız.
Unutmamalıyız...
Yaşama kasteden bu "büyük deprem" değil, bizlerin kurduğu "çıkar ilişkileri" temelli, "köşe dönmeci" kirişli, "açgözlülük" kolonlarıyla kaçak kat çıkılmış "şeref ve namus hapishaneleridir".
"Aman şu Lig kazasız belasız bitsin, aman hakemler lekelenmesin, Federasyon sallanmasın, görevini ihmal edenler yanmasın, kıyısından bulaşanlar tutuklanmasın" hesaplarıyla, ancak tarih önünde kendimizi rezil edebiliriz.
Ortada ahlaka ve yasalara aykırı, kamusal bir suç var.
Ama kamusal tepki yok.
Nerede tavırlarını açık açık koyması gerekenler? Futbolcular, hakemler, Federasyon kurullarındaki insanlar ve futbolseverler neden kitlesel bir çığlık atmazlar:
"Temiz futbol istiyoruz"...
Yoksa kendimizi buna layık mı bulmuyoruz?
Bu ülkede ev kadınları bile tencere tava çaldı sokaklarda temiz toplum için... Talebeler, emekliler ışıkları söndürdü, yaktı.
Futbol kamuoyu başka bir boyutta mı?..
Bazı mantıklı insanlar dışında kalabalıklar, tiyatro koltuklarından izliyor oyunu. Sessizce ağlıyor, çıt çıkarmadan gülüyor. Kimi, kıpardamıyor bile.
Pursaklarspor’un amatör futbolcuları kadar cesaret gösteremiyor.
"NAİF TEPKİLER"
Olayın kahramanlarından biri Futbol Federasyonu kongre üyesi. Bir diğeri hakem... Birkaç meslektaşı sırada...
Federasyon önce kulak çekiyor, sonra hakemlere moral yemeği veriyor.
Başkan Ulusoy kızgın... Sert konuşuyor...
Ama olayın boyutlarını tam kestiremiyor. Şike çetesine bulaşanları ortaya çıkarmak için tarihin en geniş soruşturmasını başlatmak yerine hakemlerin, maçların kaderiyle bilerek oynamadıklarını vurguluyor.
Yaşananların yanında o kadar naif kalıyor ki, girişimleri!..
Olayı ortaya çıkaran medya... Bir başka medya mensubu, "bu iş kapanır" diyor adliye çıkışında kameralar önünde, uluorta:
"Nice belgeli şikelerden sonuç alınamadı, bu da sırada"!..
Bilmeden, istemeden de olsa suçu örtbas etme girişimi sayılabilir bu söyledikleri...
Öte yandan, maçta rakibine tekme atan futbolcu, bir sonraki maçta tedbirli olarak oynatılmıyor ama, telefon çözümlerinde adı geçen hocalar hâlâ takımlarının başında...
Yaşananları anlamlandırmak zorlaşıyor; şok mu, saçmalık mı, kötü niyet mi?
Belki de hepsi...
"GİZLEYELİM Mİ?"
Felaketin çıtasını ölçemeyip, kirli çamaşırlar ortaya saçılırsa, olası önlemleri tartışıyoruz şimdi...
"Lig’den düşme kalkabilir mi"...
Yetmez...
Üç kulübe birden üçüncü yıldızı da verseniz, şike skandalının yıkıcı etkilerini yaşamadan atlatmak mümkün de değildir sağlıklı da...
Yaşayacağız bunu... Yaşanmalı...
"Peki, ya Avrupa kupalarına amborgo konursa"?
Ne yapalım, gizleyelim mi?..
Bu kirler yıkanmalı...
Ama merak etmeyin; Parlamento’dan sık sık duyduğumuz "kime kadar uzanırsa uzansın, bu işin üstüne gideceğiz" lafı, bu kez uygulanabilir gibi.
Çünkü, burada kimsenin dokunulmazlığı yok ve olay yüce Türk adaletine intikal etmiş durumda...
Tek eksik futbol kamuoyunda...
Fenerbahçe’nin "aidat kongresi" geçen hafta yapıldı ve bu arada Aziz Yıldırım’ın başkanlığı da uzatıldı.
Tamam... Sayın Yıldırım’ın somut eserleri nedeniyle, başka aday bile yoktu ama, kongreler bir tazelenme, tartışma, gözden geçirme fırsatlarıdır daima.
Fenerbahçe Kongresi’nden ne sonuç çıkardınız siz, aidatların 50 milyona çıkarılmasından başka?..
Koca adamlar, dev gibi bir grup, kongre boyunca "aidatlar 12 milyonda mı kalsın, hiç mi arttırılmasın, 50 milyona neden çıkmasın", onu tartıştılar. Başka ne bir tavsiye, ne eleştiri, ne fikir...
Kongrede yapacakları buysa, böyle kongrede oy kullanmak için 50 milyon vermeyi reddetmekte haklılar galiba.
Ligin en kritik haftası geldi, çattı... Pazar akşamı hangi takımın lider olacağını bilen var mı?..
Yoktur... Olamaz da...
Olsa olsa, tahmin edilebilir. Biraz da, "motivasyon" amaçlı arka çıkma...
Herkes gönlünde yatan aslana en avantajlı durumun hangisi olduğunu hesaplayadursun, bu işin kaybedenleri de olacak...
Öyle bir hafta ki, darbe alan belki de kolay kolay toparlanamayacak.
Galatasaray ve Beşiktaş’ta derbi maçı sonucu, büyük bir olasılıkla başkanlık seçimlerinde bile önemli rol oynayacak. Başkanla birlikte menajerlerin, teknik direktörlerin değişmesi ve olayların çorap söküğü gibi gitmesi hep bu haftaya bağlı...
Fenerbahçe’nin başına gelebilecek bir "Antalya kazasında" ise zaten sabrı taşmış taraftarı sakinleştirmek için belki de Lorant devri kapanacak.
İşte bu kadar zorlu bir haftada, üstelik hakem camiasının durumu ortadayken, futbol gerginlikleri yaşanmıyorsa eğer, bunun onuru medyaya aittir.
Yönetimler, "biz de çok dikkat ediyoruz" diyebilir.
Bu da medyanın "ne varsa onu yansıttığının" belgesidir.
Hata yapıldığında herkes çullanıyor, şu günler için medyaya niye teşekkür edilmiyor acaba?..
Hep eleştiriyoruz ama, doğru ve asil sözler de ediliyor futbol dünyamızda.
Böyle köşelere sığamayacak kadar çoğalması temennileriyle:
"Fenerbahçe futbol takımı için ne deseniz haklısınız"!
Aziz Yıldırım, kongre üyelerine hitap ederken...
"Galatasaray camiasından özür dileriz"!
Mehmet Cansun, Göztepe yenilgisinden sonra...
"Hakemlerle işimiz yok bizim, tek kelime etmeyiz"!
Sinan Engin, derbiden önce...
"Kafanızı kumdan çıkarın da biraz İstanbul dışındakilere bakın"!
Göztepeli genç bir taraftar, Galatasaray maçında basın tribününe.