Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Bakan’ı...
İzmir’in milletvekili Binali Yıldırım bunu söylüyorsa, olayı masaya yatırmak lazım.
“İzmir’de iş yapmak kolay değil. İş yapmak isteyenleri yoruyorlar.”
Taş ağır, üstelik yakından geliyor.
* * *
Devam edelim.
Bakan Yıldırım, zararı vurguluyor:
“Çok zaman harcanıyor”
Maliyeti ortaya koyuyor:
“İşe başlamadan enerjimizin çoğunu kaybediyoruz”
Kızgınlığını dile getiriyor:
“İzmir’i marjinal gruplara teslim etmeyiz”
Teşhisini açıklıyor:
“Sessiz İzmir, maalesef pasif duruyor”
Çağrıda bulunuyor:
“İzmir destek alacaksa, tüm İzmirlilerin katkısını alması lazım”
Herkese gönderme yapıyor:
“Şehirde 4 milyon insan yaşıyor, en azından 2-3 milyon insan gelecek hakkında söz söylemeli.
Maalesef böyle bir yapı yok”
* * *
Önce Vali, sonra Belediye Başkanı/ Başkanları.
Sonra...
Meslek odaları; EBSO, İTO, Borsa, ihracatçı birlikleri.
Daha sonra...
Teknik meslek odaları; mühendis grupları. Baro, tabip odası.
Sivil toplum örgütleri, Esnaf Birliği.
Bu görüşe ne kadar katılıyor?
Destekliyorsa; ne yapıyor?
Kabul etmiyorsa; niçin?
Bunu ardı ardına açıklamaları zorunlu.
Vatandaş konuşacak değil.
Zaten ağzını açsa, sesini duyuramaz.
* * *
Yok, kendi yöneten ve kendine kanaat önderi ilan ettiren...
Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu oluşturan...
Haber olmak için her türlü kampanya, boy göstermek için plaket törenleri düzenleyen...
Bütçesi, takvimi belli olmayan projeler üreten...
Her seçim öncesi “Beni de görün” çırpınışında bulunan herkes bu sözlerin muhatabıdır.
Ses verilmiyorsa; Bakan Bey haklıdır.
Külliyen!
* * *
Öncelikle sorulması gerekli:
“Marjinal gruplar kim?”
Şehrin genel-yerel yönetimin başı demeli:
“Biz, bu görüşü yok edeceğiz... Derdi olan bize gelsin”
Yönetme, yürütme, danışma, alkışlama görevi bulunanlar masaya vurmalı:
“Suçlu ayağa kalk” veya...
“Hepimiz suçluyuz” itirafında bulunmalı.
Bunlar yapılmadığı sürece, bugün bir Bakan, yarın iki Bakan konuşacaktır.
Haklı olarak.
* * *
İşte hepimize sıcak gündem.
Herkes üzerine düşeni yapsın.
Hiç olmadı, “Laf doğru, yanlış” tartışılsın.
İki seçeneğimiz var.
Ya boynumuza asılan yaftayı sökeceğiz.
Ya Bakan’ımızı utandıracağız.