İZMİR’DEKİ meslek yaşamımda, 35 yıldır gazetelerde sık sık aynı başlıkları gördüğüm için bu yazıyı yazmak farz oldu.
İTO’da ödül alan duayenler yine buyurmuşlar:
“Yeni bir atılım stratejisi belirleyelim.”
Ve, bu toplantıda yaptıkları konuşmalarda her zaman olduğu gibi İzmir’in gelişememesinde hatta, başta sanayi olmak üzere, ekonomide, turizm alanında ve sporda geri kalmasının faturasını bizi yıllardır yöneten siyasilere çıkarmışlar.
Sayın Selçuk Yaşar “İzmir’i Özal küçülttü” derken, değişik zamanlarda, başka başka toplantılarda, bir duayenimiz ortaya çıkıp Mesut Yılmaz’ı, diğer birçok bilenimiz Tansu Çiller’i, Demirel’i hedef alarak ayni gerekçelerle kendi başarısızlıklarına bir kılıf bulmaya çalışırlar.
Bunları yazarken aklıma bir fıkra geldi:
Adamın evine hırsız girmiş, ne var ne yok götürmüş. Bir süre sonra yakalanan hırsız hakimin karşısına çıkartılmış. Evi soyulan ev sahibi de davacı olarak kenarda duruyormuş. Hakimin, ev sahibine:
“Neden kapına iyi bir kilit taktırmadın? Neden alarm sistemi kurmadın? Pencerelerine neden demir parmaklık yaptırmadın?” tarzındaki sorularının arkası kesilmeyince ev sahibi dayanamamış:
“Sayın hakimim bir dakika hırsızın hiç mi suçu yok?” demiş.
İşte bizim, duayen ve kanaat önderlerimize de sormak lazım.
Hiç mi sizin yönetimsel suçunuz yok?
Anadolu Kaplanları 90’lı yıllarının ortasında ekonomide hızla yükselirlerken, yatırımcıların en büyük kozları, profesyonel yöneticilerdi. İzmir’de kaç firma bu süre içinde gerçek anlamda profesyonellerle çalıştığını söyleyebilir? Kusura bakmasınlar, bazıları hariç büyük bir kısmı, hep çayın taşı ile çayın kuşunu vurma peşinde koşmuşlardır.
Bakın 30 yıldır sık sık yapılan “İzmir Nasıl Kalkınır?” konulu tüm arama toplantılarında 25-30 maddelik merkezi yönetimden istekler listesi çıkar.
Bir bankacı dostum söyledi, en fazla nakit hesabı İzmir’deki müşterilerine aitmiş. Yani “yatırım yapalım risk alalım” felsefesinden tamamen uzak! Kendi paraları faizde duracak, devlet İzmir’e yatırım yapacak, onlar da bu yatırımlardan paylarını alacaklar.
İsteklerini yerine getirmeyen Başbakan ve Bakanlar “tu kaka” olacak...
İzmirli duayenler ve kanaat önderleri artık hakikatleri görüp, gerçek anlamda özeleştiri yapıp doğrularla yüzleşmezlerse, İzmir daha 50 yıl olduğu yerde sayar.
Ben bu yüzleşmeye biraz katkıda bulunayım:
İzmir yıllar içinde neler mi kaybetti ?
* * *
Sorularla, bazı örnekler;
* Piyale, Turyağ, Metaş gibi dev fabrikalar neden ellerimizden gitti?
* Yaşar Bank, Tariş Bank, EGS Bank ve Ege Bank neden yok oldular?
* Kipa ve Tansaş neden el değiştirdi?
* 70-80’li yıllarda Türkiye’nin ilk 5’i içindeki holding neden bugün ilk 25 arasında yok?
Bu soruları çoğaltabilirim, ama büyüklerimi daha fazla üzmek istemiyorum!
Son yaşadığım bir olayı anlatıp konuyu kapatalım.
Atilla Koç’un Kültür ve Turizm Bakanı olduğu dönemde bir gurup İzmirli, Çeşme’de jeotermal tesis için arsa tahsisi istediler ve konu çok uzadı.
Bir gün Sayın Koç’a neden arazi tahsisinde İzmir’e zorluk çıkarıyorsunuz diye sorduğumda hiç unutamayacağım cevabı aldım.
“Erol, onlar da ihaleye girip yarışacaklar, neden ben onlara bedava arazi tahsisi yapacakmışım?”
İşte gerçek bu...
Artık geçmiş veya mevcut siyasileri kötüleyerek bir yere varılamayacağını anlamamız lazım.
İzmir’de geleceğe daha güvenle bakmak istiyorsak kendimize, vizyonu geniş, risk almasını bilen, yatırımcı “yeni kanaat önderleri” yaratmamız lazım!
Bunu başarırsak, duayenlerimiz de içleri rahat bir şekilde, Çeşme’nin tadını çok daha iyi çıkartırlar.
BLOG
ATEŞ PORSUK: Erol Bey, sizinle gazete köşelerinde tekrar birlikte olmak çok güzel. “Doğrunun kalesi yıkılmaz” sözünde olduğu gibi, sizin kentin gündemindeki sorunlarla ilgili görüşlerinize hasret kalmıştık. Bu bağlamda ilk yazınızın konusu da İzmir’in konumunu çok güzel özetlemiş. Artık sakız haline gelen, kentin önünü tıkayan bazı demode olmuş alışkanlıklarımızdan vazgeçip, iyi bir sinerji ve ortak çıkarlarda uzlaşarak çözüm yolları bulmamız gerekiyor. Başarılarınızın devamını diliyorum.
MERVE TÜRKELİ: İzmirli kanaat önderleri diye gördüğümüz muhteremlerin artık kendi içlerindeki çekişmeleri bir kenara bırakıp, bu kenti ileriye taşıyacak projelerde ortak hareket etmelerini ve bu kentin yetiştirdiği genç beyinlerin de karar mekanizmalarında aktif görev ve sorumluluk almaları kaçınılmaz. Yoksa, geçmişimizle övünüp, giderek İzmir’i sollayan kentleri seyretmeye devam ederiz!
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025