Nazire KALKANAmerika'da bir kamu binasında şöyle bir levhaya rastlamanız çok mümkün:
"Bu odada en çok 30 kişi bulunabilir."Yerel yönetim yapı güvenliği açısından daha fazlasını sakıncalı bulmuş. Çünkü yangın vs. gibi acil durumlarda binanın projesi diyelim ki, aynı anda 30'dan fazla kişinin güvenli biçimde tahliye edilmesine imkan vermiyor.
4 kişilik asansörlere 8 kişi binmeyi normal sayan Türkler için yerel yönetimlerin bu tür kararlar alacağı günler henüz uzak gibi. Kaldı ki bizler itfaiyenin yangın güvenliği açısından riskli bulduğu binalara belediye emriyle sinema ruhsatı verilebildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Yapı güvenliği bakımından Türkiye'de
son dönemde yaşanan en olumlu gelişme yakında çıkması beklenen ve yapı sigortasının da önünü açacak olan yeni İmar Yasası. Yapı sigortası deprem sigortasından farklı olarak mal sahibini müteahhitin yaptığı hatalara karşı koruyor. Bugüne dek Türkiye'de binalara neredeyse sıfır denetimle ruhsat verildiği için sigorta şirketleri bu işe pek yanaşmıyorlardı.
Yeni İmar Yasası Meclis'ten kuşa çevrilmeden çıkarsa, projeyi mal sahibi adına onaylayacak ve denetleyecek bir 3. tüzel kişi olacak. Mal sahibi ya da müteahhit bu kuruluştan alacağı onay belgesiyle sigorta şirketinin kapısını çalacak.
Oturacağımız evleri, çalışacağımız binaları inşaat güvenliği açısından bizim yerimize kontrol edecek olan bu kuruluşlar neyi, nasıl denetleyecek?
Ülkemizde sanayi yatırımı yapan bazı yabancı şirketler, yapı sigortalarını eğer kendi ülkelerinden bir sigorta şirketine yaptırıyorlarsa bağımsız denetim kuruluşlarından biriyle işbirliğine gidiyorlar.
Türkiye'deki denetim şirketleri arasında şimdilik yapı denetimi yapan tek kuruluş olan
Bureau Veritas'ın endüstri bölümü müdürü Rıfat Pergel, hepimizin merak ettiği pek çok sorunun yanıtını verdi. Fransız kökenli şirket bugüne dek CarrefourSa mağazaları, İzmit'teki Hyundai Assan, Air France, Via - Tepe - Akfen, Atatürk Havaalanı dış hatlar terminali gibi pek çok kuruluşun binasını belgelendirdi.
Eğer Türkiye'de bu sistem yaygınlaşırsa bir inşaat temelinden bitimine kadar hemen her aşamada a'dan z'ye denetlenecek.
Pergel denetimin zemin etüdüyle başlayacağını belirtiliyor. Örneğin denizden doldurma zeminle, bataklık zemine inşa edilen bir yapının deprem dayanıklığı çok farklı. Ardından periyodik aralıklarla şu denetimler yapılacak:
* Beton kontrolü yapılırken, projede belirtilen betonu kum, çakıl, çimento oranları ayrı ayrı test edilecek. Çıkan değerler standart değerlerle karşılaştırılacak.
* Değişik yerlerden demir alınıp, standart kontrolü yapılacak. Ayrıca demirin projede belirtilen yer, sayı ve kalitede kullanılıp kullanılmadığı kontrol edilecek.
* Asansör, kazan gibi mekanik aksamın güvenliği hem üretim koşulları hem de montaj bakımından test edilecek.
* Yangın güvenliği (kaçış yolları, işaretleme, yangın söndürme sistematiği, havalandırma, mutfak, duman giderme) onayı verilecek.
* Elektrik tesisatı hem malzeme hem işçilik bakımından kontrol edilecek.
Binalardaki yapı kalitesinin denetlenmesi yasal bir prosedüre oturduğu takdirde, bu alana girecek şirketlerin sayısında da artış olacak. Türkiye'de şu anda faaliyette bulunan Lloyd Register, Alman Germanscher Lloyd, Japon NK gibi firmaların yasa çıktıktan sonra inşaat denetimi büroları açması bekleniyor. Uzmanların belirttiğine göre yapı denetiminin maliyeti inşaat maliyetinin
yüzde yarımının aşmıyor. Konutlar için bu oran daha düşük.
Asansör ve kazanlar Allah'a emanet
Bureau Veritas'ın yöneticilerinden Rıfat Pergel'in verdiği bilgiye göre Amerika'da kullanımda olan bütün kazanlar ve basınçlı kaplar her yıl ulusal bir kurul tarafından yeniden test edilip, onaylanmak zorunda. Bu denetimin Türkiye'de bildiğimiz denetimden çok farklı olduğuna dikkat çeken Pergel, "cihazın TSE belgeli vs. olması yeterli değil. ABD'de kazanı tek olarak kontrol ettirmeden, alıp evinize takamazsınız. Bu kontrol her yıl yinelenir. Bu yasal bir zorunluluktur," diyor.
Doğalgaza geçerken İGDAŞ ve EGO, kurulu tesisatı en ince ayrıntısına kadar kontrol ediyor, sonra onay veriyor. Ancak hepimiz biliyoruz ki, konutlardaki ve işyerlerindeki ısıtma kazanları daha sonraki yıllarda gereği gibi denetlenmiyor.
Ya da defalarca bozulup, çoğu zaman apartman kapıcısı tarafından onarılan asansörlere ne demeli?
Türkiye'deki asansörlerin üretim, montaj ve kapasite kontrolleri de ne yazık ki son derece zayıf. Pergel, onarımdan geçen asansörlerde genellikle taşıyıcı halatların yenilenmesi gereğinin ortaya çıktığını belirtiyor. Bu yenilenme işlemi yapılmadığı için asansör koplamalarına Türkiye'de daha sık rastlanıyor. Asansör yukarı çıkarken duyulan gıcırtı sesleri ise halatlarda atma olduğunun işareti.
Siemens'te tıp tekniği 2000'in ilk sabahı ofiste
2000 yılını hastanelerin yoğun bakım servislerinde, ameliyathanelerde vs. karşılayacak bir sürü insan olacak mutlaka. 1999'u 2000 yılına bağlayacak olan cuma gecesi görev yapacak olan hastane personeli için bilgisayarlardaki 2000 yılı sorunu özel bir önem taşıyor. Amerika bu gibi riskler yüzünden tarihinde ilk defa 1 ocakta tatil yapmayacak.
Dünyada tıp teknolojisi üreten beli başlı firmalar arasında yer alan Siemens, bu alanda Türkiye'de de oldukça aktif. Bilgisayarlardaki 2000 yılı sorunu için diğer firmalar gibi önceden önlem almaya çalışan Siemens - Türkiye, her ihtimale karşı yeni yılın ilk sabahını ofiste karşılamaya hazırlanıyor.
2000 yılında sağlık sektörü açısında asıl sorunun cumartesi sabahı yaşanacağına dikkat çeken Siemens tıp tekniği müdürü Ali Rıza Ersoy, "hazırlıklarımızı tamamladık. Ama hala yüzde 5 işlerin kötü gitme olasılığı var. Onun için de daha zamanımız var. Eğer şanslıysak, hiçbir sorunla karşılaşmayız. Ama doğrusu bu bana ihtimal dışı gibi geliyor," diyor.
Konu insan yaşamı olduğu için çok düşük de olsa her türlü olasılığı dikkate almak zorunda olduklarını belirten Ersoy'a göre Almanya'nın ürettiği soft ware çözümlerde de hata olabilir, karşılarına hiç beklemedikleri bir montaj hatası da çıkabilir.
Ersoy'un bulduğu çözüm tıp tekniği bölümünde çalışan 28 elektronik mühendisinin tamamının cumartesi sabahı ofiste işinin başında olması. Mühendisler gece boyunca da sürekli ulaşılabilir durumda olmakla yükümlüler.
Simko Genel Müdürü Zafer İncecik ise 2000 yılı problemine karşı firmaların son derece uyanık olması gerektiğini vurguluyor. Otomasyon sistemi satın alan müşterinin genelde birkaç firmanın ürünlerini birlikte kullandığına dikkat çeken İncecik, "müşterinin çok bilinçli davranıp, ürün aldığı tüm firmalarla ortaklaşa bir çözüm üretmesi şart," diyor.
Yazara E-Posta:
nkalkan@milliyet.com.tr