Sosyal psikoloji

15 Mayıs 2011

Toplumsal yargılamalarımızda tarafsızlık ilkesinin nasıl işlediğini tartışmak televizyonlardaki ve gazetelerdeki açık oturumları okuyup, dinleyince biraz daha zorlaşıyor.
Ne demek oluyor, ‘Onlar bizden değiller’ demek. Yüzlerce kişi kaldırımları söküyor, polisi taşlıyor, şehri iç savaş haline getiriyor ve sen diyorsun ki ‘Bunlar bizden değil’. Doğrusu yargılarımızdaki bu mantığı açıklamak zor. Real Madrid’e giden milli takım oyuncusu bizden, Türk Milli Takım oyuncusu olmayan Türk bizden değil. Olur mu öyle şey.

Aksaklık araştırılmalı
Bütün dünyada futbol seyircisinin radikalleşmeye başladığını bilmeyen yok. Kalkıp her olay çıkarana, ‘Bizden değildir’ demek, doğrusu toplum psikolojisini ve sosyolojiyi kulak arkası etmek demektir. Onları bizden değil deyip hudut harici edemeyeceğimize göre, sporun kültürel eğitiminin nerede aksadığını araştırmak gerekir. Tabii ki tepeden başlayarak.

Yazının Devamı

Problem

18 Nisan 2011

Nedense sosyolojik problemlerin derinliğine inmek istemeyiz. Hele hele bu sosyolojik oluşumların sonuçları bizi rahatsız edecekse tartışmaya hiç yanaşmayız.
Mesela açıklanması gereken bir sosyolojik soru... Dış ülkelerde yetişen futbolcularımız en ünlü kulüplerde başarılı olurken, el üstünde taşınırken ve sayıları her geçen gün artarken ülkemizde durum ne alemde? Yabancı futbolcu ithalinde üstümüze yok. Milli Takım’da ise yabancı kulüplerde yetişen oyuncularımız yardımımıza gelmese zorlanacağız. Eskiden alt yapıdan oyuncu gelmiyor diye dertlenirdik. Ama artık her şeyimiz var. Helva yapmayı beceremeyişimizde bir sosyolojik problem yok mu?
Arjantin’den, Brezilya’dan, Almanya’dan, Portekiz’den ne eksiğimiz var. İşte burada sosyolojik problemin derinliğine inmemiz lazım değil mi?
Bu işler birbirinin neredeyse gözünü çıkaracak spor adamları ile olmuyor. Hele hele başkanlık çekişmeleriyle hiç olmuyor. Bize kalırsa bu problemi örtmeye çalışmaktansa her yönüyle tartışmaya açmalı, bir çözüme kavuşturmalı.

Yazının Devamı

Dönme dolap

3 Nisan 2011

İsterseniz dönme dolap deyin, isterseniz yaprak dökümü. Bence dönme dolap tabiri daha uygun bu teknik direktörler tiyatrosuna. Yaprak solar ve bir rüzgarın önünde kaybolur gider. Bakın Almanya’da bir teknik direktör fırtınası esti. Gidenler başka bir yerlerde yine ortaya çıktılar. Teknik direktörler dönme dolabının bir sırrı var herhalde. Bu dolaba binenler bir daha inmiyorlar. Bir çıkıyorlar, bir iniyorlar ama fırtınada kaybolmuyorlar. Adeta ölümsüzlük şerbeti içmişler gibi. İşte İstanbul’dan ve Viyana’dan gönderilen Löw, yine geri dönmedi mi?
Ya Daum yine kurtarıcı pozisyonunda ortaya çıkmadı mı? Demek hiçbiri dönme dolaptan inmiyor ne hikmetse. Bizde de öyle değil mi? Dönme dolap dönüyor ve oradan birisi çıkıveriyor. Loto ve totoda bile böyle bir şans yok. Bu dönme dolapta milyonlar hep aynı şahıslara çıkıyor. Tribünler istedikleri kadar istifa diye bağırsın gelecek olan her nedense yine tanıdık biri oluyor. Anlaşılan karuselde kanun değişmiyor.

Yazının Devamı

Modern zamanlar

21 Mart 2011

Acaba dünyada en çok kovulan, en çok küfür edilen, en çok dalga geçilen ve hemen yerini kaybeden meslek sahipleri kimlerdir diye sorulsa, cevap ne olurdu?
Tabii futbolla ilgileniyorsanız, rahatlıkla teknik direktörler diyebilirsiniz. Bakın Almanya’da bir gecede ligin tepesindeki bir takımın teknik direktörü şimdi ligin en aşağısında küme düşecek bir takımın başına geçti. Magath’ın kovulup, kovulmadığı da belli değil. İşin hukuki boyutu sonradan açıklanacakmış. Böyle bir yaprak dökümü bizde ne zaman yaşanacak acaba.
Zira yeni dönemde kovulmalar bir gece içinde oluyor. Diyeceksiniz ki adamların cepleri milyonlarla dolu. Görevine son verilse, küfür edilse, aşağılansa ne olmuş yani. Burada bir noktaya dikkat çekmek isterim. Son yıllardaki ünlü hocaların modası geçti. Çok konuşan hocalar pek başarılı olamıyorlar. Bu yüzden bize kalsa artık teknik direktörler gençleşmeli, biraz okumuş olmalı, yalnız futbol sahasından değil, biraz da okuldan gelmeli. Yani otoritelerine biraz moral bilgisi, maneviyat, yönetim bilgisi ve karizma katsalar ne dersiniz.
Futbolda, eski futbolcu tipleri de yok. Boyunları bükük değil eskisi gibi. Onların da milyonları, arkalarında taraftarları var. Oyuncu

Yazının Devamı

Gemi

13 Mart 2011

Acaba milli bir özellik midir diye düşünüyorum. Hadi politikayı anladık. Ama spor camiasına ne oluyor. Daha sabah birisi bir şeyler söylemeden, bakıyorsunuz akşama cevabı hazır.
Acaba o dedi, bu dedi toplumumu olduk diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Patagonya kulübü başkanı şöyle mi diyor, aynı gün kaf dağı kulübünün başkanı cevabı yapıştırıyor. Ancak yabancı basını, radyo ve televizyonlarını dinlerseniz böyle bir nakarata rastlamazsınız.
Sanki bülbüller gibi şakıyorlar. Birileri de çıkıp ‘Başarısızlıklarınızı başkalarında aramayın. Yazık oluyor bu millete’ demiyor. Bizce niçin futbolumuz ilerlemiyor diye kimse araştırma yapmasın. Sorumlular belli. Çünkü lafla peynir gemisinin yürümediği ortada.

Yazının Devamı

Duygu

6 Mart 2011

Bazı tabirler vardır ki, onların açıklanması çok zordur. Mesela duygu kelimesinin açıklamasını nasıl yapabilirsiniz. Filozoflar, sosyologlar, psikologlar bile işin içinden zor çıkarlar.
Ama gelin görün ki, torba dolusu milyonlar verip getirdiğimiz yabancı bir teknik direktör kalkıp, ‘Futbolda başarılı olmak için oyuncunun duygularını kontrol etmesi gerekir. Eğer edemiyorsa futbolculuğu bir işe yaramaz’ demiş. Futbolda bu kadar problemimiz varken şimdi ‘neymiş bu duygu’ deyip başımıza iş mi açacağız. Yok yok biz böyle psikolojik terimlerle uğraşmayız. Vaktimiz yok.
Duygu, insanüstü karışık bir problem olduğundan ona bağlı ortaya çıkacak hırsları ve öfkeleri hukukçulara bırakmışızdır. Mesela bakın bizde spordaki bütün ortaya çıkan duygusal dengesizliklerin çaresi için yapılan seminerlerde hep hukukçular ön plandadır. Kimse çocukluğu, aileyi, sosyal toplumu tartışmak istemez. Varsa yoksa ceza prensipleri araştırılır. Zira dayak ve ceza cennetten çıkmadır.
Futbolcular antrenmanda birbirlerini dövüyorlarsa verirsin cezayı olur biter. Burada duygu aramak ne demek be yabancı teknik direktör. Adama ‘hadi oradan sen de’ derler. Mesela bakın duygu kontrolsüzlüğünün cezaları var da, işin

Yazının Devamı

İstifa

28 Şubat 2011

Islık çalmak yasak. Küfür etmek de yasak ya. Bir yasak da bizden olsun. Her kaybedilen maçtan sonra teknik direktör istifa etsin, başkan görevini bıraksın diye tutturuyorlar ya ben de bu ‘istifa’ kelimesine taktım.
Onu da yasaklamalı. Zira milyonları cebe indiren futbolculara istifa diye bağıran yok. Ama acaba Türk futbolundaki şu inişte kabahat yalnız teknik direktörlerde mi? Hakemleri bırakalım, gece hayatını bırakalım, federasyonu bırakalım. Peki kabahat kimde dersiniz. Bu soruya cevap bulmak için bütün spor profesörlerini toplayıp sorsak ne derlerdi acaba?
Zor vallahi zor. Dünya futbolu ile bizdeki futbol arasındaki açık neden acaba. Öyle ya bu dekolte değilki akademisyenler kabahatliyi bulsunlar. Hele hele önümüzdeki Avrupa Şampiyonası yaklaşırken.

Yazının Devamı

Çaktım

13 Şubat 2011

Gençliğimizde olayları aşmak için beynimizde bir zeka pırıltısı doğduğunda fazlaca kullandığımız bir kelime vardı. ‘Çaktım’ derdik. Geçenlerde bir milli maçtan önce Alman Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Löw’ün bir cümlesi kafamda bir pırıltı yarattı ve hemen ‘Çaktım’ dedim.
Neydi bu cümle? Löw, Alman Milli Takımı’nın Türk asıllı futbolcusu Mesut Özil’in Real Madrid’de topsuz oyununu geliştirdiğini söyledi. Allah allah ne demekti bu topsuz oyun. Çakmıştım. Bu oyun sürekli ve yüksek tempolu koşarken ve ayağında top yokken meşin yuvarlağın o anda nereye geleceğinin kokusunu almak ve ona göre kendine yer bulmak demekti. Tıpkı bir aslan ve tilki gibi avın kokusunu önceden almak ve oraya koşmak.
Demek oluyor ki iyi koşmak, süratli oynamak veya kondisyonun iyi olması yetmiyor. Ayrıca bir zeka pırıltısı da gerekiyor. Fantazi değil bu. Bakın dünyanın meşhur forvetlerine topu mıknatıs gibi ayaklarına çektiklerini sanırsınız. Halbuki onlar topu önlerinde bulacak zeka pırıltısına sahipler.
Ah tanrım bu zeka pırıltısını bizim milli maçlarda da forvetlerimize bağışla. Yıllardan beri birçok milli maçımızda kale önünde gol yaratamamanın acısını bize yaşatma.

Yazının Devamı