İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor.
Örneğin “Kutup ayılarının nasıl avlanması gerektiğini” bilen var mı?
Haklısınız.
Size ne?
Bana ne?
Gününde birinde dünyanın her tarafı -Türkiye dahil- buzullarla kaplanıp, kutup ayısı avlamak zorunda kalacak değiliz ya!
Ama tavsiyem, yine de aklınız da bulunsun.
Zira bundan çıkarılması gereken öyle bir ders var ki, işte onu mutlaka bilmek, öğrenmek gerekli!
* * *
Kutup ayılarını buzlu sularda donmaktan koruyan birinci etken, tahmin edeceğiniz gibi derilerinin altındaki kalın yağ tabakası.
O nedenle hafif silahlarla kutup ayısını vurup devirmek mümkün değil. Büyük silahla ateş edildiğinde de derisi parçalandığından, işe yaramıyor.
Mesele şu ki:
Kutup ayısını avlamak için alnındaki bir noktaya yakından ve tek el ateş edilmeliymiş.
Sıkıysa et.
Yaklaşınca adamı ne yapar koca ayı?
Üstelik kutup ayıları koklama ve işitme duyuları son derece gelişmiş hayvanlarmış.
2 metre kalınlıktaki karın altında yatan fok balığının, veya 30 km. uzaklıktaki yaralı bir hayvanın kan kokusunu hissedebilirlermiş.
Avcılar çareyi bulmuş sonunda.
Bir baltanın ağzı iyice, ama iyice keskinleştirilirmiş.
Sonra bu balta bir yere sabitlenirmiş.
Üzerine sapını ve demirini tamamen kaplayacak şekilde fok balığı kanı sıvanırmış.
Kan kokusunu alan kutup ayısı baltayı kolayca bulur ve yalamaya başlarmış.
Yalarken farkında olmadan dilini baltanın keskin ağzına da sürtermiş.
Dilden sızan kanlarla balta, yalaması daha da keyifli hale gelirmiş.
Zavallı ayı, yaladıkça kanayan, kanadıkça yalayan diliyle bir süre sonra iyice kendinden geçermiş.
Hem zevklenirmiş, hem bitkinleşirmiş.
Avcı ise sürekli ayıyı gözlermiş.
Kan kaybından iyice halsiz düşüp bayılmasını beklermiş.
Bayılınca da silahını ayının alnına dayar, tek el sıkarak işini bitirirmiş.
* * *
Benim zeki milletim bu av öyküsünden çıkan hisseyi eminim kavrayacaktır.
Ve üzerine ne sürülmüş olursa olsun, keskin baltaları koklayıp, yalamaktan mutlaka uzak duracaktır!
Tek karelik denizaltı!
İzmir’de bir dava
İşimiz gücümüz dava, mahkeme. Gözümüz kulağımız memleketin adliyelerinde.
Madem öyle...
Alın bir dava daha size.
Hem de İzmir’den.
Yeni Asır Gazetesi’ndeki habere göre:
“25 yaşındaki K.S, geçtiğimiz Mayıs ayında, Alsancak’taki bir barda 45 yaşındaki G.Z. adlı kadın ile tanıştı. İddiaya göre G.Z ile arkadaş oldular ve gece birlikte bardan ayrıldılar. İddiaya göre göre erkek manken K.S. para karşılığı G.Z. ile birlikte oldu ancak G.Z. vaat ettiği parayı ödemedi. Bunun üzerine K.S, avukatı aracılığıyla G.Z’nin kendisini kullanıp, mağdur ettiğini iddia ederek Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açtı. K.S, 5 bin TL manevi tazminat ödemesini istediği G.Z’nin kendisini jigolo gibi kullandığını, para vereceğini söylediğini ancak günlük masrafları dışında hiçbir yardımda bulunmadığını iddia etti.”
Ha şöyle.
Dava dediğin böyle olur işte!