Sözü getireceğim noktaya varmak için, önce geçmişe, 1957 Genel Seçimi’ne baktım.
Dönemin seçim sistemi gereği, oyların çoğunu alan, milletvekillerinin de tamamını alıyor.
Dolayısıyla seçilenlerin hepsi Demokrat Partili:
“Sebati Acun, Danyal Akbel, Selahattin Akçiçek, Abdullah Aker, Perihan Arıburun, Enver Dündar Başar, Behzat Bilgin, Muammer Çabuşoğlu, Necdet Davran, Selim Ragıp Emeç, Sadık Giz, Necdet İncekara, Osman Kapani, Ekmel Kavur, Rauf Onursal, Nuriye Pınar, Kemal Serdaroğlu, İlhan Sipahioğlu, Vamık Tayşi, Fevzi Uçaner, Behçet Uz, Ahmet Ünal.”
* * *
Liste müthiş.
Her şey bir yana, aralarında İzmir Belediye Başkanlığı yapmış (Selahhatin Akçiçek, Enver Dündar Başar, Rauf Onursal, Behçet Uz) dört kişi var.
Ama özellikle dikkat çekeceğim isim, Kemal Serdaroğlu.
Neden?
Çünkü büyük şehirlerde pek rastlanmayan bir olayın başlangıcıdır baba Serdaroğlu.
Çünkü sıra 1991 yılına geldiğinde, bu kez oğlu Rıfat Serdaroğlu DYP’den İzmir Milletvekili seçilecektir.
Tıpkı 1973 seçiminde Adalet Partisi’nden İzmir Milletvekili olan Fazlı Arınç’ın oğlu Turhan Arınç’ın da, 1995 yılında yine DYP’den İzmir Milletvekili olması gibi.
* * *
Küçük şehirlerde “büyük aileler” babadan oğula milletvekili seçilme geleneğini sürdürürler.
Hele işin içinde şeyhlik, şıhlık veya aşiret ya da etnik köken bağı da varsa; kimi “oturduğu yerde” milletvekilli seçilir.
Oysa Rıfat Serdaroğlu ile Turhan Arınç’ın durumu öyle değildi.
Onlar babalarının izini, tırnaklarıyla açtıkları yolda sürdürdüler.
* * *
Ve Turhan Arınç... İnsanlar ilişkilerinin geçmişini vurgulamak için “biz kırk yıllık dostuz” falan diye mecaz yaparlar ya. Bizim arkadaşlığımız gerçekten 40 yıllık.
Yani o beni çok iyi tanır.
Ben de onu.
Geçen gün Turhan Arınç’ın “Ak Parti’ye geçeceği” yazılıp, çizildiğine hiç şaşırmadım.
Zira...
Söylenenler en hafifinden, yanlıştı.
Belki de dumanı tüttüren sebep, 4-5 ay önce Binali Yıldırım’dan gelen ama “gerçekleşmeyen” görüşme talebinin; birilerinin işgüzarlığı sonucu “pireden develiğe terfi etmesinden” ibaretti!
Turhan Arınç’ın aklında Ak Parti’ye geçmek gibi niyet olmadığı gibi, yeniden politikaya dönmek gibi bir düşünce de yoktu.
Yine de “gırgır yapmak” için aradım onu.
Eyvah.
O yazılanları fazla ciddiye almış ve tansiyonu 24’e fırlamıştı.
Onun için lütfen, böyle olur, olmaz şeyler yazıp, üzmeyin benim 40 yıllık arkadaşımı.
Tek karelik İzmir Milletvekili
Yazık bize
Eski defterleri karıştırırken, bugüne kadar benim de bilmediğim bir şeyi 1954 ve 1957 seçimlerinde TBMM’de İzmir’i temsil eden milletvekilleri arasında Nuriye Pınar’ın varlığını keşfettim.
Bir kere, çok hoş bir hanımmış.
Ya kariyeri?
Dönemin koşulları hatırlandığında, tek kelime ile. . .
İstisnai.
Lisans öğrenimini Bordeaux Üniversitesi Fen Fakültesi’nde yapmış, bu fakülteden Kimya ve Doğa Bilimleri dallarında sertifika almış. Türkiye’ye döndükten sonra 23 Aralık 1937’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi jeoloji, mineraloji ve paleontoloji asistanlığına atanmış. “Marmara Havzasının Sismik Jeolojisi ve Meteorolojisi” hakkında hazırlamış olduğu çalışma, doktora tezi olarak kabul edilmiş ve kendisine 1942 yılında Fen Doktoru unvanı verilmiş.
1960 darbesinde tutuklanmış, Yassıada ve Kayseri’de 2,5 yıl cezaevinde kalmış. 1967’de çıkan af yasası ile yeniden akademik kariyerine dönerek, 1982 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü Başkanı iken emekliye ayrılmış ve 30 Eylül 2006 tarihinde vefat etmiş.
Ve biz onu tanımıyoruz.
Yazık bize!