Almanya Başbakanı Schröderin sözleri Türkiye için açık destek niteliğindeydi. Schröder, ABnin Türkiyeye 40 yıldır söz verdiğini, Türkiyenin Kopenhag kriterlerini yerine getirerek sözünü tuttuğunu, şimdi de ABnin tutması gerektiğini belirtti. Türkiyeye müzakere tarihi verilmesini ve müzakerelerin 2005te başlaması için desteğini bir kez daha açıkladı.Ancak aynı net tutumu Fransız Cumhurbaşkanı Chirac için söylemek zor. Chirac da Türkiyeyle müzakerelerin başlamasından yana olduğunu söyleyerek, 17 Aralık zirvesinde tarih verilmesine "evet" diyeceğini açıklamış oldu ama tereddüt yaratacak ifadeler kullanmayı da ihmal etmedi.Örneğin, "Müzakereler 2005 ve civarında başlayabilir" diyerek yeni bir zaman tanımı getirmiş oldu: 2005 civarı...2004 olmayacağına göre, geriye 2005in civarı olarak 2006 kalıyor. Chiracın Fransız kamuoyundaki tepkiyi dikkate alarak, "civarı" ifadesini kullandığı, Fransız gazetelerinin yorumu. Fransanın müzakerelerin AB Anayasasının referanduma sunulacağı 2005 yılı sonlarından sonraya bırakılması eğilimi taşıdığı da bir süredir gündemde canlı tutuluyor. Chiracın "2005 civarı" derken bunu kastettiği anlaşılıyor.Chiracın, "rezerv" sayılabilecek bir ifadesi de, son sözü Fransız halkının söyleyeceğine ilişkindi. Fransa Cumhurbaşkanının daha önce de ifade ettiği gibi, Türkiyenin ABye girip girmeyeceğine Fransada yapılacak referandumla karar verileceğine ilişkin yaklaşımı Ankarayı üzüyor. Daha önce hiçbir AB adayı ülkeye uygulanmayan referandum yönteminin Türkiye için uygulanması tartışma götürmez bir çifte standart oluşturuyor. Hele Fransanın önerdiği bu yöntemi diğer AB üyesi ülkelerden bazılarının da uygulamaya kalkışması halinde, Türkiyenin işinin iyice zorlaşacağı açık.Berlin temasları da gösterdi ki, Türkiyenin müzakerelere başlama tarihi ve üye olmasıyla ilgili olarak ciddi bir Fransa sorunu var.Ankaranın Paris üzerinde yoğunlaşması ve bu çifte standart uygulamasına izin verilmesini önlemesi gerekiyor. 36 Airbus uçağının satın alınması Fransa Cumhurbaşkanının rezervlerini ortadan kaldırmış gibi görünmüyor.Türkiyenin Kopenhag kriterlerini ve özel koşulları yerine getirdiği AB Komisyon Raporunda açıkça ifade ediliyor. Başka bir koşul ve özel yöntemin söz konusu olmaması gerekirken, her geçen gün Türkiyenin önüne yeni engeller konulması, ABnin ilkelerine açık aykırılık oluşturduğu halde önlenemiyor.Müzakerelerin uçunun açık olduğunun her fırsatta vurgulanması, bu sürecin gerekli görüldükçe kesileceğinin anımsatılması, müzakere aşamalarında konuların biri bitmeden ve denetlenmeden, diğerine geçilmeyecek olması gibi ve her aşamada üye ülkelerin tamamının katılımıyla siyasi karar verileceğinin açıklanması, Türkiyeye özel muamelenin kanıtları...17 Aralık korkusuyla Ankaraya sinmiş olan suskunluk dikkat çekiyor.Tarih verilsin de ne olursa olsun yaklaşımı, Türkiye açısından telafisi zor sonuçlar doğurabilir.Türkiye, hakkını yüksek sesle dile getirmekten çekinmemelidir. fbila@milliyet.com.tr Başbakan Erdoğan, jest olsun diye 36 Airbus uçağı satın aldığı Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Almanya Başbakanı Schröderle görüşmelerinden ve yaptıkları açıklamalardan memnun. Memnuniyetinin, yüzünün gülmesinden anlaşılması gerektiğini kendisi söyledi...