Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişi idam cezasını kaldırmasına mı bağlı? İdamın kaldırılması AB’ye girebilmek için Türkiye’nin önündeki tek engel değil. Koşullardan sadece biri. Ayrıca Türkiye, idam cezasını zaten fiili olarak 18 yıldır uygulamıyor. İdam cezasını kaldırmaya karar vermesi salt AB’ye endeksli bir olay da değil.
Olay, hep Türkiye’nin AB’ye bakışı olarak değerlendiriliyor.
AB’den yana mısın, değil misin?
Sorun ve soru bu kadar basit değil.
AB’den yana olmak sorunu çözmeye yetmediği gibi madalyonun bir de öteki yüzünde sorun ve sorular var.
Acaba Avrupa Birliği Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Üye almak için değil sadece masaya oturmak için Türkiye’ye koştuğu koşullar, çifte standartın en çarpıcı örneği. Diğer ülkelere karşı üyelik için öne sürmediği koşulları Türkiye için sadece görüşme sürecini başlatmak, takvim belirlemek için istiyor.
Türkiye’nin çok duyarlı olduğu Kıbrıs ve terör konularına bakalım...
Kıbrıs’ta bir ortak çözüme varılsın veya varılmasın, Avrupa Birliği, Güney Kıbrıs’ı üye olarak alacağını çoktan açıkladı bile. Böyle bir açıklama yaptıktan sonra Rum tarafının, KKTC ile bir ortak çözüme ulaşması için çaba göstermesine gerek bile kalmadı. Nitekim, Rum tarafının izlediği politika da uzlaşmaya değil uzlaşmamaya endeksli.
AB’nin, terör konusunda Türkiye’nin beklentilerine yanıt vermek açısından ne kadar samimi olduğu da tartışma götürür bir durumda. Yıllarca PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmeyen AB’nin, örgüt isim değiştirdikten sonra terör listesine eski ismi eklemiş olması Ankara’nın beklentisini tam olarak karşılamış sayılır mı?
Türkiye’yi sürekli sıkıştıran AB’nin çifte standart uygulamaktan vazgeçmesi; başka ülkeler için koşmadığı koşulları sadece Türkiye için öne sürmemesi; Ankara’nın AB’ye girmek için üzerine düşeni hızla yapabilmek için yoğun bir çaba gösterdiğini samimiyetle kabul etmesi gerekiyor.
Türkiye’nin AB’ye nasıl baktığı kadar, AB’nin Türkiye’ye nasıl baktığı da tartışmaya açılmalı...