Kıbrıs konusunu Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkları karara bağlayacak. New York'ta kabul edilen yöntem uygulanıyor. Plana son şekli verildi ve sonuç referanduma kaldı.
Referanduma kadar geçecek sürede "evet"çilerle "hayır"cılar Ada'nın her iki tarafında kampanya yürütecekler.
Sandıklar açılınca da sonuç ortaya çıkacak...
Bu süreçte önemli olan Ada halkının doğru bilgilendirilmesidir. Planın ne getirip ne götürdüğü konusunda halkın yeterli bilgiye sahip olabilmesidir.
Kapsamlı bir metin olan Annan Planı'nın tüm yönleriyle okunup anlaşılması açısından yeterli zaman tanınmamış olmakla birlikte, taraflar kendilerini bağladıkları için bu kısa süre içinde yoğun çaba göstereceklerdir.
Ada halkı kaderini alabildiği bilgilerle belirleyecek...
Bu işin bir yönü...
Diğer yönü ise Türkiye'yi bu politikaya iten AB'den müzakere tarihi alma beklentisi. Herkes biliyor ki, Ankara hükümetinin gözettiği asıl hedef bu...
AB'nin Kıbrıs koşulunu kabul ederek, tarih alma konusunda bir engeli aşmaya çalıştı. Sırf bu amaçla haklı olduğu konuda bile AB ve ABD dayatmasını kabul ederek Kıbrıs'ı bir ön koşul olarak kabullendi.
Engel aşıldı mı veya aşılacak mı?
Eğer tek "engel" Kıbrıs idiyse bu koşulun yerine getirildiği kabul edilmeli. Referandumlardan çıkacak sonuç ne olursa olsun, AB, haksız yere öne sürdüğü "Kıbrıs koşulu"nun yerine getirildiğini kabul etmek zorundadır. Türkiye ve Türk tarafı masadan kaçan taraf olmamış. Uzlaşan taraf olduğunu kanıtlamış ve tam içine sinmese de Annan Planı'na imza atmaya hazır olduğunu açıklamış, AB'nin bu özel koşulunun "gereği"ni yerine getirmiştir. Bunu yaparken de mümkün olduğunca Türk tarafı lehine bir metin ortaya çıkarmaya çalışmıştır. En iyisi olarak nitelemese de en iyi ikinci durum nitelemesiyle Ankara hükümeti sonucu benimsemiş, referandumda evet oyu kullanılmasını bizzat Başbakan'ın ağzından istemiştir. Riski ve sorumluluğu üstlenmiştir.
Hükümeti memnun eden bu sonucun alınmasında, süreç boyunca hedef tahtasında tutulan KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın büyük katkısı olduğu unutulmamalıdır. Annan Planı beşinci kez değiştirildiyse bu Denktaş'ın gösterdiği direnç sayesinde olmuştur. Annan Planı'nın birinci halinin imzalanması gerektiğini savunanlar Denktaş'ın direnciyle planın Türk tarafı lehine değiştirilebildiğini görmüş olmalıdırlar.
Artık bundan sonra Kıbrıs Türkü'nün veya Kıbrıs Rumu'nun evet veya hayır demesi sonucu değiştirmemeli ve AB Türkiye'ye müzakere tarihini hemen vermelidir.
KKTC'de 14 Aralık'ta yapılan seçimlerde olduğu gibi "muhalefet kazanırsa sayarım, iktidar kazanırsa saymam" garipliğini gösterip, "hayır çıkarsa sayılır, evet çıkarsa sayılmaz" dememelidir.
Zaten sonucun Kıbrıs Rum tarafı açısından bir yaptırımı yoktur. Onlar hayır deseler bile 1 Mayıs'ta Güney Kıbrıs AB'ye girecektir.
Kuzey Kıbrıs ve Türkiye de yaptırım altında olmamalıdır. Kuzey Kıbrıs'tan hayır çıksa bile cezalandırılmamalıdır.
AB haksız koşullarına yenilerini eklememelidir.