Silahlı mücadeleyi cephede kaybeden PKK'nın "masada" bazı kazanımlar elde etme çabası içinde olduğu açıktır. Elbette, Türkiye, böyle bir masaya oturmayacaktır. Ancak, Avrupa ve Avrupa Birliği üzerinden dolaylı olarak bir masa oluşturulması gayretleri de bir gerçektir.
"PKK endişesi" yüzünden Türkiye'nin AB'ye giriş sürecinin baltalanması ve ertelenmesi veya bu hedeften vazgeçilmesi gerekmez. Ama Türkiye'nin koşulları ve PKK gerçeği de Avrupa Birliği'ne iyi anlatılmak zorundadır. Özellikle Avrupa'nın terörle mücadele ve terör örgütleri konusundaki çifte standart uygulamasına dikkat çekilmelidir. Örneğin, PKK'nın Avrupa'nın terör örgütü listesine alınmayışının gerekçeleri konusunda Avrupa sıkıştırılmalı, gerçek düşüncesi su yüzüne çıkarılmalıdır.
Bu bağlamda, MHP lideri ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin gazetecilerle yaptığı sohbette ortaya koyduğu bazı saptamalar üzerinde dikkatle durulması gereken niteliktedir.
Bunlardan biri, Türkiye'nin AB'ye giriş süreci ile PKK'nın siyasallaşma sürecinin örtüşmesi yönündeki çabalardır. Avrupa'nın bu iki süreci birbirinden ayırmak gibi bir yaklaşım içinde şimdilik de olsa olmadığını söylemek yanlış olmaz. Hatta bu süreçleri örtüştürmek eğilimi taşımaları da sürpriz olmaz.
PKK'nın demokrasinin araçlarından yararlanmaya daha fazla ağırlık verdiği, ancak bunu yaparken, sınırda silahlı tehdit bulundurmayı ihmal etmediği de gerçektir. Buna karşın PKK'nın isim değişikliği ile ulusal ve uluslararası alanda legalize olma düşüncesi de bilinmektedir.
Bu koşullarda Türkiye'nin içeriden veya dışarıdan geliştirilen önerileri çok dikkatli bir biçimde ele alması doğal bir tutum olur. Türkiye, yoğurdu bile üfleyerek yemek zorundadır.
15 yıldır çok ağır bir terör saldırısı altında kalan ve bu saldırıyı başarısız kılmayı başarmış olan Türkiye'nin, ulusal bütünlüğünü zedeleyecek veya zayıflatacak bir sürece sokulmak istendiği günümüzde Ankara, çok ileriyi düşünerek hareket etmek durumundadır.
Sarsılmak ve gevşetilmek istenen Türkiye Cumhuriyeti'nin temelleridir. Yerinden oynatılmak istenen Atatürk Türkiye'sinin temel taşlarıdır. Ulusdevlet ve uluslaşma sürecinin yatağına dönük tehdit küçümsenecek boyutlarda değildir.
Aydın kompleksi bu gerçeği görmeye engel olmamalıdır.