Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yön Erdoğan, "Sınır ötesi harekât kararını biz veririz" dedikten sonra, "ABD'nin Irak'ta ne işi var?" diye sordu. Başbakan, "Terörle mücadele ediyorum" diye Irak'ı işgal eden ABD'nin, Türkiye'nin terör örgütüne yönelik operasyonuna karşı çıkmasındaki çelişkiye işaret etmiş oldu. Bununla da yetinmedi, "stratejik ortak" olarak, "ABD bizimle hareket etmek durumundandır. Biz onlarla Afganistan'da beraber hareket ediyoruz" diye ekledi.ABD'nin, Birleşmiş Milletler dahil hiç kimseyi dinlemediği ve operasyon yaparken de kimseden "izin" almadığı doğru. Bu onun tek süper güç olmasından kaynaklanıyor. Hareketi hukuka uyuyorsa uyuyor, uymuyorsa uymuyor veya hukuk onun hareketinden sonradan uyduruluyor. Güç bu... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin müdahalesini istemeyen ABD'ye Bükreş'te sert çıktı. Türkiye'nin karşılaştığı duruma değinmeden önce Başbakan'ın atıf yaptığı "stratejik ortaklık" ilişkisine bakalım.Türkiye ile ABD'nin stratejik ortak olduğu zaman zaman dile getirilir. İki ülke arasında yakın geçmişte stratejik ortaklık vizyon belgesi adı altında bir belge de imzalanmıştı.Ancak, şu gerçeği unutmamak gerekir, Türkiye ile ABD arasında stratejik ortaklık yoktur. Stratejik ortaklık, ancak ulusal çıkarları bire bir veya bire bire yakın biçimde örtüşen ülkeler arasında söz konusu olabilir. Nitekim ABD'nin stratejik ortağı İngiltere ve İsrail'dir ama Türkiye değildir.Konu Kuzey Irak olunca, ABD ile Türkiye'nin ve İsrail'in "stratejik ortak" olmaları mümkün değildir.Kuzey Irak konusunda ABD ile Türkiye'nin ulusal çıkarlarının örtüşmesi veya birbirine yakınlaşması bir yana, aksine, çatışma halindedir. Ulusal menfaatleri çatışan iki ülkenin stratejik ortaklık kurması veya öyle davranması söz konusu olmaz.Nitekim ABD ile Türkiye, Kuzey Irak konusunda çok farklı yerlerde duruyorlar. Bu farklılıktan stratejik ortak gibi bir tavır üretmek çok zordur.Ankara'nın bugün çektiği sıkıntı ve Başbakan'ın giderek sertleşen söylemi de bu gerçeğin bir ifadesidir. Stratejik ortaklık Irak ve Kuzey Irak sorununa ABD ile Türkiye'nin farklı bakışı yeni de değildir. Bu bakış ABD'nin Irak'ı işgale hazırlandığı 2002 ve işgal ettiği 2003 yıllarında da vardı. Bugün de var.ABD'nin sorunu ve hedefi Bağdat'tı, Saddam yönetimiydi; Türkiye'nin böyle bir sorunu ve hedefi yoktu. Türkiye için tehdit Kuzey Irak'tı.ABD'nin Irak'ı işgal etmesi ve Saddam'ı devirmesi için en önemli desteği Kuzey Irak'taki Kürt gruplardı. Türkiye'nin ise hedefi Kuzey Irak'taki PKK ve onu destekleyen Kürt grupları, destek aldığı yerse Bağdat'tı.Bu çıkar çatışmasının ortadan kaldırılması mümkün değildi. Nitekim, bu çatışma 1 Mart tezkeresinin müzakereleri sırasında iyice su yüzüne çıktı.1 Mart'ın TBMM tarafından reddedilmesinden sonra ise ABD'nin Kürtlere olan askeri ve siyasi desteği de belirgin hale geldi.ABD bugün sadece Barzani ve Talabani'yi desteklemekle kalmıyor, PKK ve onun uzantısı konumundaki örgütlerden de yararlanıyor. Ayrıca ileride lazım olur, düşüncesiyle de hareket ediyor.Şu da unutulmamalıdır ki, ABD, başından beri Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesine karşı durmuştur. Sadece 1 Mart tezkeresinin geçebilmesi için sınırlı bir ortak girişe razı olmuş, ancak tezkere geri dönünce bu tutumundan da vazgeçmiştir.ABD, Türkiye ile PKK arasında tercih yapmaya zorlanırken, terazinin PKK kefesinde Barzani'nin de olduğu görüyor.Bu koşullarda Türkiye'nin öfkesini dindirecek birkaç küçük operasyona izin vermesi veya Türkiye'de tansiyonu düşürecek birkaç girişimde bulunması söz konusu olabilir ama bu ne sorunu çözer ne de Ankara'yı tatmin eder. fbila@milliyet.com.tr PKK'ya bakış