Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İran’ın, nükleer programı nedeniyle, ABD’nin hedefinde olduğu biliniyor. Washington’un Irak’a yaptığı gibi İran’a bir kara harekâtı yapması pek olasılık dahilinde görülmüyor. Ancak, ABD veya İsrail’in nükleer tesisleri hedef alacak bir hava operasyonu yapabilecekleri, epeydir konuşuluyor.
Başkan Bush’un giderayak böyle bir operasyona kalkışmayacağı, bu kararı yeni başkana bırakacağı yorumları ağırlıkta. Obama’nın başkan olması halinde böyle bir girişimde bulunmayacağı, ancak Mac Cain’in kazanması durumunda ise operasyon olasılığının artacağı yorumları var. Mac Cain yönetimindeki Beyaz Saray için “sıradaki”nin İran olacağı kanısı yaygın.

Gerekçe sorunu

ABD’nin Irak’ı işgali öncesinde ortaya attığı gerekçelerin hiçbiri doğru çıkmadı. Nükleer silahlar, kimyasal kitle imha silahları bulunamadı. Sonuçta ABD yönetimi (dönemin Dışişleri Bakanı Powell dahil) yanıldıklarını ifade ettiler, Basra harap olduktan sonra...
Bugün Irak fiilen üçe bölünmüş durumda. ABD’nin Irak’ta duruma hâkim olduğunu söylemek de mümkün değil.
Afganistan ve Irak’ta hâlâ savaşan ABD’nin, İran gibi büyük ve güçlü bir ülkeye karşı üçüncü bir cephe açması akla yatkın görünmüyor. Ancak, ABD’nin akla yatkınlık gibi bir ölçüsü olmadığını da söylemek gerek.
ABD, böyle bir girişimde bulunursa, Irak savaşı nedeniyle istikrarı iyice kaybetmiş olan Ortadoğu’da işlerin daha karışacağını söylemek gerçekçi olur.
İran’a yöneltilecek saldırı sonrasında Tahran’ın vereceği tepki hem İsrail hem de Irak’taki ABD açısından büyük sorunlar yaratacaktır.
İran’ın Irak olmadığı bir gerçek. Askeri kapasitesi, ulaştığı teknolojik düzey, din etrafında bütünleşmiş fanatik milliyetçilik dikkate alınırsa, böyle bir sürecin nereye varacağını kestirmek çok zordur.
Washington’un, hesap hatası yapmaması gerekir. İran’a yapacağı bir saldırının sonuçlarını iyi düşünmeli ve zaten yangın yerine dönmüş olan Ortadoğu’yu daha büyük çalkantılara sürüklememelidir.

Barış yolu

Türkiye’nin İran’a bakışına gelince...
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Ankara ve Tahran’ın farklı politikalara sahip olmalarının doğal olduğunu vurguladıktan sonra, İran’ın komşu ülke olarak Türkiye için önemine de işaret etti. Bu arada İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ı da diplomatik çerçevede uyardı. Nükleer teknolojinin iyi amaçlar için kullanıldığı sürece bir hak olduğunu belirtti. Ancak, nükleer silaha yönelmenin sakıncalarını da hissettirdi. Saddam yönetimine yaptığı gibi İran yönetimine de barışçı çözüm için gayret göstermesini istedi.
Türkiye elbette nükleer silah üreten bir İran’a sıcak bakmayacaktır. Böyle bir gelişme Türkiye için de bölgedeki dengeleri değiştirir. Barışçı amaçlarla kullanılacak nükleer teknolojiye ise karşı çıkmayacaktır. Ankara bu çizgide duracaktır. ABD’nin bir saldırı girişimine katkıda bulunmayacağını söylemek de gerçekçi olur.
Ancak, Ankara’nın İran yönetimine yaptığı gibi Washington yönetimini de uyarması gerekir. Kabul edilebilir gerekçeleri olmadan ABD’nin İran’a yapacağı veya yaptıracağı bir saldırın yol açacağı sonuçlar konusunda en gerçekçi tahmin ve analizleri yapacak olan başkent yine Ankara’dır.