CHP lideri Deniz Baykal, ısrarla, “Açılım değil” diyor ama, başörtülü, türbanlı ve çarşaflı kadınlara rozet takması bir “açılım” olarak değerlendiriliyor. Baykal, neden açılım olmadığını şöyle izah ediyor:
“Bu planlanmış bir tören değildi. Bize başvuruda bulunmuşlar, ‘bizim kıyafetimiz bu’ demişler. ‘Sakıncası var mı’ diye sormuşlar. Biz de ‘ne demek, başımızın üstünde yeriniz var’ dedik. Gelmek isteyene birden, ‘hayır, siz gelmeyin, kıyafetinizi değiştirin gelin mi’ diyecektik?”
Baykal, bu yaklaşımıyla, partinin “Yeni bir açılım yapalım, partiye çarşaflı kadınları alalım” biçiminde bir kararının olmadığını söylüyor. Ancak, Baykal’ın çarşaflı kadına rozet takarken verdiği görüntü, “CHP açılım yaptı, çarşaf ve türban gerçeğini gördük, o kesime açılma kararı verdi” yorumlarının arkası kesilmedi.
Açılım nasıl olur?
Bu olaya yakından bakıldığında, ortada CHP’nin yeni bir açılımından söz etmek mümkün değil.
Bu görüntünün açılım olarak değerlendirilmesi için CHP’nin bazı temel politikalarını değiştirmesi gerekir. Bu da CHP gibi bir partinin aktığı yatağı değiştirmesi anlamına gelir.
Eğer Baykal ve CHP’nin yetkili organları politika değiştirselerdi belki açılım ve değişimden söz etmek mümkün olurdu.
Örneğin CHP, “Laiklik anlayışımız değişti, çarşaf ve türban üniversitelerde serbest olmalıdır” deseydi; “Bu da yetmez bayan yargıçlar, doktorlar, mühendisler, avukatlar hangi meslekten olursa olsun kamu görevlileri de türban takabilir, çarşaf giyebilir” deseydi, ortada ciddi bir politika değişikliği olduğu söylenebilirdi. CHP’nin artık farklı ilkeleri savunduğu, yeni bir ideolojiye geçtiği, yeni bir taban aradığı savunulabilirdi.
Ama ortada böyle bir durum yok.
CHP, türbanlı ve hatta çarşaflı kadınlara rozet taksa da laiklik görüşünü değiştirmiş değil.
Türbanın üniversitelerde serbest olmasının Anayasa’ya aykırı olacağını, bunun değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen laiklik maddesinin içinin boşaltılması anlamına geleceği yönündeki görüşünü koruyor.
Keza, türban veya çarşafın, kamuda yer alamayacağını, devlet memuru veya diğer statüdeki kamu görevlisi kadınların, bu kıyafetle hizmet veremeyeceklerini savunmaya devam ediyor.
Aradaki fark
CHP’nin başı örtülü, türbanlı, hatta çarşaflı kadınları partiye üye yapmasıyla, kamuda türban ve çarşafla ilgili görüşü iki farklı yaklaşımdır.
Birincisi, partinin ilkelerini benimsemiş her kesimin kıyafetine bakılmaksızın CHP’ye üye olabileceği, partide çalışabileceğini gösteriyor.
İkincisi, bu kıyafetteki kadınların belediye başkanı, milletvekili, veya CHP kontenjanından herhangi bir resmi kurula üye olabilecekleri anlamına gelmiyor. CHP bunu savunmuyor.
Kuşku yok ki, bu kıyafeti taşıyan kadınların CHP’den milletvekili adayı olmaları mümkün değil. Veya bu kıyafette üyeleri ve destekçileri olduğu için CHP’nin üniversitelerde türbanın serbest bırakılması için girişimde bulunması da söz konusu değil.
CHP’nin türbanlı veya çarşaflı üyelerine böyle bir taahhüdü yok. Bu durumda, CHP’ye üye olan, CHP saflarında çalışmak isteyen türbanlı veya çarşaflı kadınların bu ilkeleri, kuralları bilerek CHP’li olmaları veya CHP’ye oy vermeleri gerekiyor.
Baykal, türbanlı ve çarşaflı kadınların partiye katılması için “Üniversitelerde ve kamuda türban ve çarşafı serbest bırakacağız, gelin bize katılın” diye bir çağrı yapmadı. Talep, katılma törenlerinde gördüğümüz kadınlardan geldi. CHP’ye katılmak isterken de, “Biz CHP’ye katılırız ama türbanı ve çarşafı üniversitede de kamuda da serbest bırakmayı taahhüt edin” diye bir koşul öne sürmediler.
Bu durumda bir “açılım”dan, temel politikaları değiştirmekten söz etmek gerçek olmaz.