Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye, yaz boyunca Kürt açılımını tartıştı. 1 Ekim’de TBMM’nin açılmasıyla siyaset yeni bir mecraya girecek.
Meclis’in açılmasıyla birlikte bu konuda beklenen iki gelişme var:
1- TBMM’de açık görüşme yapılması,
2- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Deniz Baykal’a mektup göndermesi.
Hükümet, Kürt açılımının Meclis’te kapalı bir oturumda ele alınmasını düşünüyordu. Ancak MHP lideri Devlet Bahçeli’nin kapalı oturumda konuşulacak her şeyi kamuoyuyla paylaşacağını duyurmasından sonra bu yöntemden vazgeçildi. Görüşmenin açık yapılması kararlaştırıldı.
Başbakan Erdoğan ile CHP lideri Baykal arasındaki temasın ise mektupla kurulması bekleniyor. İktidar cephesi açılım sürecinin ilerleyen günlerinde CHP lideri Baykal’la temas üzerinde yoğunlaşmıştı. Erdoğan, bir şekilde Baykal ve CHP’yi sürece katmakta ısrarlı görünüyordu. Ancak Baykal, hem süreç boyunca izlenen yöntem hem de kamuoyuna yansıyan içerik bakımından bu sürecin parçası olmayacaklarını her fırsatta vurguladı.
Meclis’te yapılacak açık görüşmenin tartışmalı geçeceği belli. TBMM çatısı altında temsil edilen partiler, bu görüşmede, Kürt açılımıyla ilgili duruşlarını bir kez daha sergileyecekler. Görüşmelerin siyasi partilerin tutumlarını değiştirmeyeceği şimdiden söylenebilir. Keza Başbakan Erdoğan’ın Baykal’a göndereceği mektup da ana muhalefet partisinin duruşunu değiştirmeyecektir.

Hükümetin yaptığı fren
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın açılım sürecini başlattığı basın toplantısından bu yana geçen sürede hükümetin bu konuda frene bastığı biçiminde bir izlenim doğduğunu söyleyebiliriz.
Başlangıçta önü açık tartışmalar içinde Anayasa’da yapılacak önemli değişikliklerden özerkliğe kadar uzanabilecek radikal düzenlemeler beklentisi hâkimdi. Ancak gerek CHP ve MHP’nin yaptığı sert ve kararlı muhalefet gerek toplumdan gelen tepkiler ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) aldığı tutum, iktidar cephesini de çerçeve belirlemeye yöneltti.
Bugün itibarıyla DTP-PKK çizgisinin beklentilerinin altında bir çerçeve ortaya çıkmış görünüyor. Buna karşın Başbakan Erdoğan’ın her fırsatta belirttiği gibi, sürece yayılacak biçimde bazı düzenlemeler yapılacağı da açık.

Anayasa boyutu
Bu sürecin stratejik yönü anayasa değişikliği gerektiren taleplerdi. Başlangıçta iktidar kanadı da bu talep ve tartışmalara karşı kesin bir tavır almamıştı. Farklı kültürlerin güvence altına alınması, Türk vatandaşlığı tarifinin değiştirilmesi konusunda gündeme gelen talepler anayasa değişikliği beklentisini de beraberinde getirmişti.
Tartışma sürecinin sonunda Başbakan Erdoğan’ın yaptığı son değerlendirmede anayasa değişikliği gerektirecek konuların, “uzun vadeli” başlığı altında belirsiz bir tarihe ötelendiği gözleniyor. Hükümetin Kürt açılımı bağlamında anayasa değişikliğine yönelmesi bugünkü TBMM tablosunda mümkün gözükmüyor. CHP ve MHP’nin desteği olmadan TBMM’de referanduma gerek kalmayacak biçimde bir değişikliğin geçmesi olanaksız. Böyle bir ortamda iktidarın seçim öncesi referanduma yönelmesini beklemek de gerçekçi değil. Bu itibarla, açılımın Anayasa boyutunun gündemden düştüğü söylenebilir.

Diğer düzenlemeler
Yaz boyunca yapılan tartışmalar sonunda iktidar kanadının anayasa değişikliği gerektirmeyecek, hatta acil yasa değişikliğine de ihtiyaç duyulmayacak alanlarda düzenlemeleri öncelediğini söyleyebiliriz.
Nitekim, bu alandaki girişimler görece özerk konumda bulunan kurumlardan geldi. Anlaşılıyor ki, Kürt açılımının iki maddesi RTÜK ve YÖK muhalefetiyle yaşama geçecek. RTÜK, TRT’ye tanındığı gibi özel televizyonlara da 24 saat Kürtçe yayın yapma olanağı tanıyacak. YÖK ise Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü açmamakla beraber, “Yaşayan Diller” enstitüleri adı altında üniversitelerde Kürtçe alanlar yaratacak. Ortaöğretimde Kürtçenin seçmeli ders olması konusu güçlü bir olasılık biçiminde gündeme yansımış olmakla birlikte, bu konuda da kesin bir şey söylemek için henüz erken. Bunun dışında, “taş atan çocuklar”ın çocuk mahkemelerinde yargılanmalarını öngören bir düzenleme ile Türk Ceza Yasası’nın 221. maddesinin esnetilmesi veya uygulamada genişletilmesi dışında başka bir çalışma şimdilik gözükmüyor.
Bu çerçeve DTP-PKK çizgisinin beklentilerini karşılamayacağı gibi, CHP ve MHP’nin muhalefetini de kesmeyecektir.