Felaketin büyüklüğü karşısında devletin hazırlıksız olduğu anlaşıldı.
Sorumsuz müteahhitlerin, bunlara izin verenlerin yolaçabilecekleri facia da en ağır türüyle yaşandı, anlaşıldı.
Eksikler, hatalar, yanlışlar bir bir ortaya döküldü.
Hepsi anlaşıldı.
Bu saptamaları hep yaptık, anlaşıldı...
Bütün bunlar tek tek ele alınıp sonuna kadar irdelenmeli, sorumlular belirlenmeli, hak ettikleri cezalar mutlaka verilmeli.
Bu da anlaşıldı.
Ancak karşılaştığımız felaketin çapı bütün bunların ertelenmesi gerektiğini gösteriyor.
En azından felaketin can tehdidi ortadan kalkıncaya kadar.
En azından kurtarılabilecek canlar kurtarılıncaya kadar.
Sonra hesabı mutlaka en ince ayrıntılarına kadar sorulmalı, görülmeli..
Ama artık anlaşıldı.
Aynı saptamaları tekrar tekrar sıralamak kin, öfke, isyan duygularını kabartmak dışında bugün için işe yaramıyor.
Felaketzedelere de faydası olmuyor.
Onların zaten çökmüş sinir yapılarını daha da çökertiyor.
Bölgede uğraş veren, didinen, yardım ulaştırmaya çalışan insanların da çalışmalarını engelliyor.
Hele hele bu durumu fırsat bilip devlete habire
"küfürname" düzenlerin de artık antipatik hale geldiklerini görmeleri gerekiyor.
Ekranlara çıkıp, sorumsuz ve yetkisiz biçimde, hamasi siyasi nutuklar atan meslektaşlarımızın da durmaları gerekiyor.
Enkazlardan kan damladığı dönemde kimsenin deprem bölgesinde gece gündüz çalışan devlet görevlilerinin ve vatandaşların moralini bozmaya hakkı yok.
Hele felaketten bile reklam çıkarmaya kimsenin hakkı yok.
Şimdi yardım etme zamanı...
Bir taş kaldırmak...
Bir can kurtarmak zamanı...
Televizyona çıkıp,
"nerede benim vatandaşımın devleti kardeşim" nutukları atarak gazetecilik
"sorumluluğu" taslama günü değil...
İçinizde birşey kıpırdıyorsa, elinizden birşey geliyorsa...
Bir kutu bebek maması ulaştırma zamanı...
Çocuk bezi ulaştırma zamanı...
Hijyenik kadın malzemesi ulaştırma zamanı...
Ceset torbası ulaştırma zamanı...
Yapabiliyorsanız bunlar yapın...
Ama, sakın reklam yapmayın, sakın...
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr