New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Pentagon'a sivil yolcu uçaklarının çarptırılması ile gerçekleştirilen ve tarihe "bin yılın terör eylemi" olarak geçmeye aday saldırıya, terörü 15 yıllık bir mücadele sonunda etkisiz kılmayı başarmış Türkiye'de asker gözüyle nasıl bakılıyor?
Başta ABD yönetimi ve kamuoyu olmak üzere uluslararası çevreler, bu eylemi terörist Usame bin Ladin'in yüksek teknoloji kullanarak gerçekleştirdiği bir eylem olarak görüyorlar.
Dünyada terörle mücadele konusunda en deneyimli ve en başarılı güvenlik gücüne sahip olan Türkiye'nin asker gözüyle bu yargılara tümüyle katıldığını söylemek mümkün değil.
Ankara'da askeri çevrelerin bu vahşi eylemi değerlendirirken, şu noktaları dikkate getirdiklerini söyleyebiliriz:
Bu eylemin bir uluslararası dayanışmanın ürünü olduğu görülüyor. Tek başına Ortadoğu kökenli bir terör örgütünün gerçekleştirmesi olanaksız. Eylemde, eylemin gerçekleştirildiği ülke içinden yardım gördüğü de rahatlıkla söylenebilir. ABD içinden destek görmeden böyle bir eylem gerçekleştirilemez. Saldırıda yer desteği açıkça gözleniyor. Havaalanlarında ve hedefe yönelmede açık bir yer desteği var. Bu desteğin verilebilmesi için gerekli olan bilgi akışı da içeriden yardım görmeden sağlanamaz.
Bu değerlendirmeler ışığında Usame bin Ladin de dahil olmak üzere Ortadoğu orijinli terör örgütlerinin katılımı ve katkısı olsa bile eylemin örgütler ve uluslararası bir organizasyonla gerçekleştirildiğini söylemek mümkündür.
Eylemin yüksek teknolojili bir eylem olduğunu söylemek de çok gerçekçi değil. Uçakların kaçırılması ve bir uçağın kullanılması eylemin yüksek teknoloji gerektirdiği anlamına gelmez. Uçağı kullanabilmek günümüz koşullarında çok ileri bir teknoloji sayılmaz. Bu eylemde önemli olan eylemi gerçekleştiren insanların intihar kararı almış olmalarıdır. Dünyada ölümü göze almış insan kadar, tehlikeli ve etkili silah yoktur.
Dikkatin çekilmesi gereken bir diğer konu da eylemin ideolojik yönü ve mesajıdır. Bu eylem değerlendirilirken, küreselleşme karşıtlarının da unutulmaması gerekir. Dünya ekonomik gidişinin zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapan, bazı ülkelerin gücünü ve refahını artırırken, bazı ülkeleri daha da sefalete sürükleyen, dünya kaynaklarının paylaşımını daha da adaletsiz kılan bu sürecin küreselleşme karşıtlarınca gösterilen uluslararası tepkinin mutlaka değerlendirme içi tutulması gerekir.
ABD'deki eylemden sonra NATO'nun 5. maddeyi işletmeye karar vermesine gelindi.
Eylem için yukarıdaki değerlendirmeyi yapan aynı çevreler, NATO'nun kararına da şöyle yaklaşıyorlar:
NATO, bu gecikmiş kararıyla bir anlamda Türkiye'nin tezini kabul etmiş oldu. Türkiye yıllardır maruz kaldığı terör saldırıları karşısında 5. maddenin işletilmesi gereğini savunmuş, ancak bunu kabul ettirememişti. Şimdi kabul edilmesinin çifte standart oluşturması Türkiye'nin üzerinde durduğu bir konu değildir. Önemli olan Türkiye'nin yıllardır NATO nezdinde işlediği yeni saldırı ve savaş kavramının kabul edilmiş olmasıdır. Dünyada artık savaş tanımının, bir ülkeye saldırı tanımının değişmekte olduğunu saptayan ve anlatmaya çalışan ülke Türkiye'dir. Artık savaşın silahla iki devlet arasında gerçekleşmesi gerekmiyor. Yeni dünya koşullarında terörün savaşın tanımını da değiştirdiği gerçeğinin yeni kabul edildiğini söyleyebiliriz.
Türkiye açısından NATO'nun aldığı karara bakacak olursak, bize faydalı olacağını düşünüyoruz. Bir yandan PKK'yla mücadelemizde, bir yandan Kuzey Irak'taki oluşumda Türkiye için çok olumlu katkıları olacaktır. Ayrıca Türkiye'nin terörle mücadelede deneyimlerini aktarması açısından da ABD ve NATO'ya katkı sağlanacaktır. Bir diğer fayda ise Türkiye'nin terör konusunda daha iyi ve daha doğru algılanmasını kolaylaştıracak olmasıdır.
Ankara'nın dikkat çektiği bu noktaların üzerinde ABD ve Avrupa'nın durmasında çok büyük faydalar olduğu açık...