Doğanın, insanın
"farkında" olmadığını öğrendik depremde...
İnsanın, doğanın farkında olması gerektiğini de...
Doğanın hükmünü icra ederken
"tercih" yapmadığı, depremde anlaşıldı.
İnsana
"mesafe"sini ayarlamadığını da...
Mesafeyi ayarlaması gerekenin, insan olduğunu da öğrendik.
Aklın bir bütün olarak doğada değil, parçası olarak insanda bulunduğu da ortaya çıktı...
Onu,
"ölüme ve öldürmeye" değil,
"yaşama ve yaşatmaya", "savaş"a değil,
"barış"a dönük kullanması gerektiğini de...
Doğa bunu öğretti.
Ağlatarak...
Acı çektirerek...
Can alarak...
* * *
AKUT da öğretti...
Ağlatarak değil, yüz güldürerek...
Acı çektirerek değil, acı dindirerek...
Can alarak değil, can kurtararak...
AKUT, doğayı doğru yorumladığını gösterdi.
Merkezine,
"insan"ı alarak...
Tıpkı doğanın
"şey"ler arasında fark gözetmediğini kanıtladığı gibi, AKUT da insanlar arasında fark gözetmediğini kanıtladı.
Irkın, dinin, dilin, cinsiyetin
"farkında" olmadığını gösterdi.
Depremin yerine, enkazın türüne, altındaki insanın kim olduğuna bakmadı...
Yalova'da da, Atina'da da
"insan" kurtardı.
Tabii sadece AKUT değil...
Adı ne olursa olsun, diğer ülkelerin
"kurtarma ekipleri" de, AKUT gibi insanlığa şu gerçeği bir kez daha sergilediler:
"İnsanların en büyük ortak özelliği insan olmaktır."* * *
AKUT'a ne yapmalı?
Teşvik, destek, donanım, yaygın örgütlenme elbette yapılmalı...
Belki hepsinden önce AKUT'un temsil ettiği
"insana bakış"ın insanlar ve uluslar arasında
"temel yaklaşım" haline getirilmesine çalışılmalı.
İşe Atatürk'ün AKUT'a takdirini sunarak başlanabilir.
"Yurtta sulh, cihanda sulh" diyen, bir yüzyılın tarihe gömmediği Büyük Atatürk'ün takdirlerini sunarak...
"Atatürk Uluslararası Barış Ödülü"nü AKUT'a vererek, bu yıl başlanabilir işe...
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr