Hikmet BİLA
DIŞ politikada şok üstüne şok gelişmeler yaşıyoruz. Bir hafta içinde önce İslam ülkeleri konferansından, sonra Avrupa Birliği'nden dışlandık. Türkiye'nin özellikle Avrupa'ya tepkisi sert oldu. Artık alıştığımız kompleksle hareket eden bazı yorumcular, bu durumu
"Kabahat bizde" diye yorumladılar. Oysa, olaya çok yönlü bakınca durumun farklı olduğunu görmemek olanaksız.
* Bugüne kadar, Arap ülkeleriyle sıcak ilişkiler içinde olup, İsrail'e mesafeli davranan, hatta diplomatik ilişkilerini en aza indiren Türkiye, Müslüman Arap ülkelerinden darbe üstüne darbe yedi.
* Müslüman
"kardeş"lerimizin samimiyetsizliği açık. Türkiye'yi İsrail'le işbirliği yapmakla suçlarken, aralarından bazıları ile İsrail arasında su sızmıyor.
* İslam dayanışması diye gösterilen şey, sahte bir görüntüden ibarettir. O nasıl İslam dayanışması ki, Müslüman Irak ile Müslüman İran sekiz yıl birbirini boğazlamış. Müslüman Irak Müslüman Kuveyt'i işgal etmiş. Müslüman Suriye ile Müslüman Mısır, Müslüman Irak'ın tepesine bombalar yağdırmış?
O nasıl Müslüman dayanışmasıdır ki, Mülüman Irak, Müslüman Suriye, Müslüman İran, Müslüman Türkiye'nin başına terörü bela etmiş?
* Türkiye - İsrail yakınlaşmasına, Müslüman ülkelerin tepkilerini fazla ciddiye almayınız. Bu
"kardeş"lerimizin saf değiştirmekteki ustalıkları tarihte çoktur.
* Gelelim Avrupa'ya...
"Avrupa Kulübü"ne giriş için, Türkiye'yi
"komşularınla ilişkilerini düzelt" diye dışlayacaksın, komşusu ile kavgalı Rum Kesimi'yle hemen üyelik görüşmelerine başlayacaksın. Bu nasıl iş?
* Türkiye'ye karşı insan hakları ihlallerini bahane edeceksin, komünist diktatörlükten henüz kurtulamamış Doğu Avrupa ülkelerini içeriye alacaksın? Bu nasıl iş?
* Tamam, Türkiye'nin eksikleri var. Ama, anlaşılıyor ki, Türkiye, eksiklerini tamamlasa da, ağzıyla kuş tutsa da Avrupa Birliği'ne alınmayacaktır. Çünkü, sorun Türkiye'de değil, Avrupa'dadır. Avrupa'nın bin yıldır vazgeçemediği
"Haçlı" zihniyetindedir.
* Bazı yorumcular, Avrupa'nın kararından sonra ilişkilerin 10 yıl, hatta 34 yıl öncesine döndüğünü belirtiyorlar. Bizce, daha da gerilere gitmek gerekir. 120 yıl öncesine. Lüksemburg Konferansı, 1878 Berlin Kongresi'ni andırıyor. 120 yıl önce, Türkiye'nin Kıbrıs'tan vazgeçmesini isteyen Avrupa, 120 yıl sonra demek ki, hala aynı noktada.
Milliyet muhabirleri ödüle doymuyor. Arkadaşlarımız
Azer Bortaçina ve
Garbis Özatay, Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü'nü alarak koltuklarımızı bir kez daha kabarttılar.
"Gizli Cennetler" yazı dizisiyle bu ödüle layık görüldüler. Kutluyoruz. Bugün
Azer Bortaçina ve
Mücahit Büber'in yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Güneydoğu gazilerinin öyküsünü ilgiyle okuyacaksınız.
İyi haftalar dileğiyle...
Yazara EmailH.Bila@milliyet.com.tr