Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 13 askerin PKK’lılarca şehit edilmesi seçime giderken oluşturulan havayı tersine çevirdi. PKK bildiğini okumaya devam edeceğini gösterdi. Seçim öncesindeki tehditlerinin boş olmadığını kanıtlamaya çalışıyor.
Bir yandan silahlı eylemlerini sürdürüyor, diğer yandan siyasi adımlarını da atıyor. 13 askerin şehit edildiği gün “özerklik” ilan edilmesi bunun en son örneği.
PKK’nın Kandil’de yaptığı açıklamalarla, BDP ve DTK’nın eş zamanlı açıklamalarının ortak noktası; seçimler sonrasında Kürtlere anayasal bir statü sağlanmaması halinde, terörün tırmandırılacağı ve özerkliğin ilan edileceğiydi.

PKK’nın strateji değişikliği
PKK strateji değiştirdiğini Öcalan’ın ağzından açıkladı. Bağımsızlıktan vazgeçtiklerini, demokratik cumhuriyeti hedeflediklerini ilan ettiler. Kürtlere Anayasa’da statü verilmesi, Güneydoğu’ya anayasal güvence altında özerklik tanınması aynı kapıya çıkan talepler.
Bağımsızlık hedefinden vazgeçtiğini söyleyen Öcalan ve PKK, yeni taktik olarak legal alanda mevzii kazanmaya yöneldi. Özerklik talebi yeni stratejinin en üst hedefini gösteriyor. Bu hedefe ulaşmak için yerel yönetimler ve parlamentoda zemin kazanmaya ağırlık verildi ve mesafe alındı.
“Yeni anayasa” içinde de mevzi tutmak beklentisiyle yürütülen taktikler, silahlı güçle desteklenerek bir dayatmaya dönüşmüş durumda. “Siz vermeseniz de biz alırız” anlayışı içinde özerklik ilanının başka bir anlamı yok.

BDP’deki etkisi
PKK’nın terörü tırmandırması ve özerklik ilanının siyasal sonuçlarından biri BDP’nin Ankara’da devre dışı kalması olacaktır. PKK’nın saldırısı, özerklik ilanı, BDP’nin seçim sonrasında yeni anayasa beklentisi içinde kurmaya çalıştığı temasları boşa çıkarmış durumdadır. PKK, BDP’nin etkinliğini ve pozisyonunu dibe vurdurmuş durumdadır. PKK, BDP’nin “siyasi muhatap” olarak oturmaya çalıştığı zemini ortadan kaldırmıştır.

Erdoğan’ın verdiği mesaj
PKK’nın saldırısı ve özerklik ilanının çok önemli etkilerinden birini Başbakan Tayyip Erdoğan’ın dünkü açıklamasında bulmak mümkündür. Başbakan’ın şu sözleri dikkatle okunmalıdır:
“Eğer bunlar bir barış istiyorlarsa, talep ediyorlarsa, yapacakları tek şey vardır; o da şudur: Bir defa terör örgütü silahı bırakacaktır. Silahı bırakmadıkları sürece ne operasyonlar durur ne de süreç farklı bir noktaya doğru gider. Bundan sonraki süreç farklı stratejilerle, farklı uygulamalarla kendini gösterecektir.”

Terörle mücadele
Sorunu sonlandırmak için iki temel yol izleniyordu: Birincisi İmralı ile görüşerek PKK’yı kontrol altında tutmak, ikincisi; eş zamanlı olarak açılım politikasıyla PKK’nın toplumsal ve siyasal desteğini en aza indirerek dağa çıkmaları sona erdirmek.
Bu iki politika, terörle mücadelenin silahlı yönünü geri plana iterken; ekonomik, sosyal, kültürel, hukuki ve siyasal alanları ön plana çıkarmıştı. Hükümet bu alanlarda atılan ve atılacak adımları “açılım politikası” olarak tanımlamıştı. Bu alan 61. hükümette Başbakan Yardımcılığı düzeyinde ayrı bir bakanlık oluşturacak kadar önemsendi.
Ancak, PKK’nın verdiği yanıt; askere, polise saldırı ve özerklik ilanı oldu.
PKK’nın silahta ısrar etmesi ve taleplerini terörle dayatmayı tercih etmesi, Ankara’nın ağırlığı yeni anayasa gibi hukuki ve uzlaşma arayışı gibi siyasal alandan yeniden terörle mücadele alanına kaydırmasına yol açabilir. Bu yönde bir değişiklik, İmralı ile temasları da BDP’nin siyasetteki yeri ve işlevini de etkileyecektir.