Genel başkan değişikliğine kilitlenmiş bir yarış söz konusu...Daha önce de birkaç kez değindiğimiz gibi Hurşit Güneş dışında, diğer aday adayları ortaya bir "görüş" koymuş değiller.Mustafa Sarıgül, Zülfü Livaneli ve dolaylı biçimde Kemal Derviş, Baykalı eleştiriyorlar. Ancak bu bir genel eleştiri. Baykalın şu kararı, bu yaklaşımı, şu politikası veya tutumu yanlıştır, şöyle yapmak gerekir, diyen henüz yok. Eleştiriler soyut. Partinin büyümediği ve Baykalla iktidar olamayacağı iddiasına dayanıyor.Oysa kurultay yaklaşırken, ortaya Baykaldan farklı olarak nasıl bir ideoloji koyulacağının belli olması gerekir. Lider değişikliği böyle bir çalışmaya ve yeni bir harekete dayalı olmalıdır. Tarihte böyle olmuştur.Bülent Ecevitle İsmet İnönü arasındaki mücadele bu niteliktedir ve CHP böyle lider değiştirmiştir.1980 sonrasında Ecevit, bu kez yine farklı bir ideoloji ile yeni bir parti kurmuş ve öyle iktidara gelmiştir.AKPnin kuruluşu da örnek gösterilebilir. Erbakanın desteklediği Recai Kutana karşı kurultayı çok az farkla kaybeden Abdullah Gül-Tayyip Erdoğan yeni bir parti kurarak ve farklı bir söyleme geçerek büyümüşler, kısa sürede iktidar olmuşlardır. Bu ayrışma da sadece "kişisel" mücadeleyle değil, çizgi değişikliğiyle gerçekleşmiştir.Ecevit 12 Marta İnönüden çok farklı yaklaşmış ve mücadelesinde bu tutumu etkili olmuştur. "demokratik sol" olarak isimlendirdiği yeni bir sol anlayışı esas alarak mücadele etmiştir.CHPye baktığımızda böyle bir durum görülmüyor.Kemal Derviş için böyle bir farklılık söz konusudur, denilebilse de Avrupa solu esaslı bu yaklaşımlar, Baykallı CHPde de var olagelmiştir. Baykal-Cem çalışmaları bunun örneğidir. Dervişin AKP politikalarına yakın duruşu bir ideolojik yenilik olarak tanımlanamaz, belki kişisel tercih olarak nitelendirilebilir.Kaldı ki, Derviş veya destek verdiği Livanelinin yeni bir sol ideoloji kurmaları söz konusuysa, bu, kurultay sonrasında belli olur. Böyle bir esaslı farklılığa dayanıyorlarsa ve bunu sol adına savunuyorlarsa, zaten kendi partilerini kurup halkın karşısına çıkmaları gerekir. Derviş, böyle bir cesaret gösteremedi. 3 Kasım 2002 seçimleri öncesinde İsmail Cem-Hüsamettin Özkan ikilisine siyasi bir çalım atarak çareyi CHPye girmekte buldu.CHPyi kurultaya götüren Mustafa Sarıgülün ise ideolojisi zaten bilinmiyor. "Hak ve halk" söylemi dışında bir çizgi geliştirmiş değil.O halde şu soruya yanıt bulmak gerekiyor:Sarıgül, Livaneli, Derviş, CHPnin ideolojisini mi, politikalarını mı beğenmiyorlar, yoksa, biz bunları Baykaldan daha iyi uygularız mı diyorlar? Yoksa ikisi birden mi? Hem lideri hem CHPnin ideolojisini mi beğenmiyorlar?Henüz aday adaylarının ağzından bu konulara ilişkin net bir söylem duymadık.AKPye özenmek ise yeni solculuk anlamına gelmiyor...Bu koşullarda, kurultay sonrasında CHP ortasından bölünür, yeni bir parti, yeni bir ideoloji yeni bir akım doğar, demek çok zor."Kişisel" mücadeleler, sonbahardaki olağan kurultaya ertelenir. Ola ki bir daha seçilemeyeceğini düşünen milletvekilleri kopar.Bu da CHPnin sorununu çözmez...İktidar yerine kendi kendileriyle mücadele etmenin dayanılmaz hazzı dışında bir sonuç doğurmaz...Oysa bugün, CHPnin içe değil, dışa dönmesi, halka ulaşmanın yollarını hep birlikte araması gerekiyor.Ama Nasrettin Hoca hesabı, başka yerde kaybolan yüzüğü, araması daha kolay diye içeride arıyor... fbila@milliyet.com.tr Kurultay sonrasında CHP bölünür mü?