Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’in, PKK’nın dağdan indirilmesi ve açılım süreciyle bağlantılı olarak sunulan haberlere ilişkin görüşlerinin bir kısmını dün yansıtmıştım.
Çiçek’in görüşlerine bugün de devam edelim. Başbakan Yardımcısı Çiçek, tartışmalar sürerken terörle mücadele ile demokrasi standartlarının yükseltilmesi konusunun birbirine karıştırılmaması gerektiğini özenle vurguluyor. Bu konuda yorumu şöyle:

İç içe iki konu
“Türkiye’de yapılan hatalardan biri de terörle mücadele konusu ile demokrasi standartlarının yükseltilmesi konusunun birbirine karıştırılmasıdır. Belki bu iki konu birbirini ilgilendiriyor ama çok önemli farkları da var. Demokrasi standartları yükseltilirken, terörle mücadele edilmez diye bir anlayış olmaz. Eğer terör varsa, terör tehdidi sürüyorsa elbette onunla mücadele sürer. Diğer yandan demokrasinin standartlarını yükseltme çabaları da devam eder. Eğer ortada bir suç yoksa, bir suçlu yoksa, savcı durduk yerde soruşturma açmaz, güvenlik güçleri durduk yerde operasyon yapmaz. Ortada bir etnik terör var. Ama terör varsa elbette hem güvenlik güçleri mücadelesini sürdürür hem de hukuk çalışır. Biz bu iki konuyu birbirinden ayırmak zorundayız.”

‘Bir yola girdik’
Çiçek, ortada bir sorun bulunduğunu ve bunun bir devlet sorunu olduğunu da belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ortada çok ciddi bir sorun var. Bu bir devlet sorunudur. Hükümetler, partiler üstüdür. Bu sorunu çözmek için biz bir yola girdik. Artık geri dönüş olmaz. Kolay değildir. Bu yolda ilerlerken hiç kimseden onay beklemiyoruz, beğeni beklemiyoruz. Bir devlet sorununu çözmeye çalışıyoruz. Kim ne katkıda bulunabiliyorsa, o katkıyı versin, diyoruz. Bu amaçla her kesimin görüşünü, önerisini almaya dikkat ediyoruz. İfade ettiğim gibi, bu bir süreçtir ve bu süreçte hükümet olarak, devletin diğer kurumları olarak alınan, alınacak olan kararlar devreye girecek. Artık buradan geri dönüş olması mümkün değil.”

‘İsrail gibi duvar çekelim’
Başbakan Yardımcısı Çiçek, vatandaşın bu konuya çok duyarlı olduğunu, ancak bilgi kirliliği ve çoğunlukla yetersizliği nedeniyle yanlış beklentilere girdiğini veya mümkün olmayan önerileri mümkünmüş gibi görmeye başladığına da değinerek şu örneği verdi:
“Vatandaşımız terörün durması konusunda çok hassas. Bu konuyu yakından izliyor. Bu konuda televizyonlarda, gazetelerde yorum yapanların da çok dikkatli olmaları, ayaklarının yere basması gerekiyor. Örneğin, sınır karakollarına yapılan PKK baskınlarından sonra televizyonda tartışmalar oldu. Bir yorumcu İsrail, Filistin’le arasına duvar çekiyor, dedi. Biz de sınıra duvar çekelim diye öneride bulundu. Şimdi duyarlı vatandaşımız bunu dinlemiş ve bana göndermiş. Diyor ki, ben emekli biriyim ama eğer sınıra duvar çekecekseniz 3 metresini ben maaşımla karşılayayım. Şimdi vatandaş böyle etkileniyor. Çok duyarlı. Bu duyarlılık saygı duyulacak bir durum elbette. Ama televizyonda konuşan o yorumcu, sanki sınırın uzunluğunu, sınırdaki coğrafi koşulları bilmeden konuşuyor ve duvar öneriyor. Vatandaşımız da bunu uygulanabilir bir öneri gibi algılıyor. Bu bakımdan bu konuda konuşurken bilgi kirliliğine yol açmamak gerekir. İşimizin zorluğunu belirtmek için bu örneği verdim.”

Kapalı oturum
Çiçek, gerekirse TBMM’de kapalı oturum yapılmasına muhalefetin verdiği tepkiyi de şöyle yorumladı:
“Bizim milletten saklayacağımız bir şey yok. Ama konunun hassasiyeti bakımından TBMM’de kapalı oturum yapma imkânının kullanılabileceği gündeme geldi. Bu ilk defa düşünülmüş veya ilk defa uygulanacak bir şey değil. Daha önce de TBMM’de kapalı oturumlar yapıldı. Demek ki böyle bir ihtiyaç olabileceği düşünülmüş ki, bu yöntem oraya konulmuş. Bugün itiraz edenlerin hükümet ettikleri dönemde de kapalı oturumlar yapıldı. Bunu milletten ne kaçırıyorsunuz, diye eleştirmek doğru değil. Bizim milletten gizlimiz saklımız yok, kaçıracak bir şeyimiz de yok.”